Bazı gelişmeler ve olaylar vardır, isteğiniz dışında olur.
Ama bu istek dışı işler sizi tabir yerinde ise potaya sokar.
İşte tam da böyle oldu.
Sayın Ekrem İmamoğlu'nun bayramda gerçekleştirdiği ziyaretler.
Karadeniz özelinde yapılan bu ziyaretler aslına bakılacak olursa devre dışı bırakılmaya çalışılan İmamoğlu'nu yediden gündeme dahil etti.
Mansur Yavaş mı?
Derken birden ölü toprağını dağıttı.
Aslına bakılacak olursa.
Sayın Mansur Yavaş stratejik ve net bir duruş sergiliyor.
Lakin İmamoğlu'nun ismi üzerinden bir takım operasyonlarının faaliyetler var.
Sözde İstanbul Büyük Şehir Belediyesine alınan Pkk militanı ya da terör örgütü mensuplarının Belediye kadrolarına alındığı gibi propagandalarla köşeye sıkıştırılmış istiyor.
Bu bayram gezisi de İmamoğlu açısından bir gövde gösterisi mahiyetini taşıyordu.
Rize hariç teveccüh görüldüğünü de söyleye biliriz.
İmamoğlu şu subliminal mesajı vermiştir.
Ben başkanlığın en güçlü adaylarından biriyim.
Beni masa dışında tutamazsınız.
Bu mesaj gerekli mecralarda yer bulur mu?
Bilinmez.
Ama İmamoğlu net ve anlaşılır bir mesaj vermiştir.
Bundan sonra olacakları beraber e temaşa edeceğiz.
##
Yıl 1910
Fransızlar, yeni buluşları olan uçağı tanıtmak için tüm uluslardan katılımcıları davet ederler...
Herkes böyle bir icatın gerçekleşmiş olması nedeniyle şaşkın ve meraklıdır...
Dönemin Osmanlı hükümetine de katılımcı için haber gönderilmiştir...
Hükümet icatlara oldukça meraklı olan 'Ali Rıza Paşa'yı gönderelim, o meraklıdır' der...
Ve kendisini derhal saraya çağırırlar...
Paşa'ya Fransızların buluşundan bahsederler ve Osmanlı'yı temsilen gitmesini isterler...
Ali Rıza Paşa, 'bunu biz yapmalıydık!' der içinden hayıflanarak...
'Yalnız, davet 2 kişilik, yanına 1 kişi daha al, onu da sen belirle Paşam' derler...
Ali Rıza Paşa biraz düşünür ve 'bir delikanlı var onu götüreyim' der..
Ali Rıza Paşa ve delikanlı birlikte Paris'in yolunu tutarlar...
Paris'te otele yerleşirler...
Ve buluşun gösterileceği gün gelir çatar. Tabii meydan ve pist çok kalabalık, herkes merakla bekliyor.
Derken pilot hazırlıklarını yapıyor...
Üstüne mont giyiyor, bir de gözlük takıyor...
Uçak havalanıyor...
Parendeler, taklalar, manevralar müthiş bir gösteri...
Piste iniyor... Alkışlar arasında pilot, iniyor uçaktan...
Herkes kıskanç ama şaşkın... Bir yetkili bir gönüllü istiyor...
Pilotun arkasında ona eşlik edebilecek cesareti olan bizim delikanlı atılıyor...
'Ben...Ben...'
'Tamam', deniyor.
Delikanlıya gözlük ve mont veriliyor...
Delikanlı montu giyiyor, gözlüğü takıyor..
Kalabalıktan sıyrılmak üzere iken Ali Rıza Paşa kolundan çekiştiriyor delikanlıyı..
'Boş ver sen binme, bırak başkası binsin' diyor.
'Neden?' diye soruyor delikanlı, 'Bir şey mi hissettiniz..?'
Paşa yanıt veriyor, sabırsızca,
'Yok, sen yine de binme evlat,' diyor...
Çaresiz boyun eğiyor delikanlı..
Sorumlular hemen bir başka gönüllüyü buluyorlar ve hazırlıkları tamamlayıp, bindiriyorlar uçağa...
Uçak havalanıyor, delikanlı öfkeli Paşa'ya... Burnundan soluyor adeta!
Parendeler, manevralar, taklalar derkeeennnn, aniden uçak alev topuna dönüyor havada ve piste çakılıyor..
İKİ ÖLÜ...!!!
Delikanlı Paşa'ya bakıyor hayretler içinde...
Paşa, başka biri öldüğü için üzgün ama aynı zamanda da mağrur ve mutlu, bir insanı kurtardığı için...
....
Ali Rıza Paşa'nın o gün asıl kurtardığı bir ulustu....
Çünkü delikanlının adı: Mustafa Kemal Atatürk'tü....
(Sunay Akın)