Hayatımız inişli çıkışlı, yollarla şekil alıyor. Bizler “Bir daha ayağa kalkamayız.” deriz. Ama hayat, gerekli tecrübeyi almayı başarabildiysek; çok daha güçlü bir biçimde ayağa kaldırır.
Hayatımızın her yönü aynı manzarayı sunmaz. Bir an gelir ve kararır tüm tablolarımız. O anlarda ve o içine çeken karanlığa rağmen görebiliyorsak, zerre kadar bile olsa aydınlığı. Kim durdurabilir ki bizi?
Kimin gücü yetebilir inancımızla baş etmeye? İnanın bana hiç kimsenin. İç sesimiz ne kadar yüksek sesle konuşuyorsa o kadar güçlüyüz. Güçlü olmak demek herkese ve her şeye yetişmek değildir asla!
Kişi kendi kul hakkına girmeksizin güçlenmeli. Kendini bilen birey, inişlerinde bile neyin nasıl üstesinden gelebileceğinin; bilincinde olandır.
Kendi hayatına vâkıf olan başkasıyla ilgilenme gereğinde bulunmaz. Kaldı ki olması gereken de budur. Münferit olmanın güç olduğunu bilmek. Mevcut gücünü arttıracak bir bilgeliktir. Kişisel gelişim kitaplarında çokça karşınıza çıkan cümlelerden bahsedecek değilim.
Size bahsetmek istediğim en çok size, yine sizin iyi geleceğidir. Ama size çok sevdiğim bir sözden örnek vermek isterim.
“Yüzüstü yere serilseniz bile, hala ileriye doğru hareket ediyorsunuzdur.”
Victor Kiam’ ın bu müthiş cümlesi aslında tüm anlatılması gerekenin özeti niteliğinde. Neyi nasıl algıladığınız, hayatınızda ağırladığınız insanlar ve son beş yıl içerisinde kendinizde neleri barındırdığınıza uzanan bir süreçtir.
Hayatın kısalığından şikâyet etmek yerine; neden daha fazla mutlu olmak için uğraşmayız ki? Kabul hayat çok kısa ve çok fazla işimiz var. Sürekli birilerini memnun etmek zorunda kalıyoruz. Evet yoruyor. Peki siz bu yorgunluğun hakkını veriyor musunuz?
Karşınıza biri duvar örüyor sanarsınız. Ancak ya o duvar sizin uçuruma yuvarlanmanızı engelliyorsa; bu sizi korumak için bir hamleyse o üzüntünüz, sevince dönüşecektir. Tabii eğer ilerlemek istiyorsanız...