Bir süredir bu dizinin yayına girmesini bekliyordum. Bu tür dinsel içerikli diziler diğer küçük ölçekli televizyonlarda yayınlanıyordu da en çok izlenen yani büyük ölçekli kanallarda ne zaman olacağı merak konusuydu. Tabii ki bu diziyi yayınlayabilen büyük ölçekli kanalın yayın politikasını da herkes biliyor. Neyse oyunculukların yerlerde süründüğünü söylememe gerek olmadığı bu filmde Althusser’in anmadan geçemiyorum. Bu diziyle devletin ideolojik aygıtlarından olan Kitle İletişim Araçlarıyla yani Radyo, Televizyon, Sinema ve Gazete ile nasıl yayılmak istendiğinin bir örneğini görebiliriz. Yüksek lisans tezimi yazmaya ara vermek zorunda kalarak diziyi izlemeye başladım. Ve her an not aldım. Aslında dizi çok karışık değil. Herşey açık. Baş rolünü Kutsi’nin oynadığı dizide son derece tanıdık isimler de yer alıyor. Kutsi’nin dizideki adı Bilal. Babası o lisedeyken ölen, annesi ve kız kardeşiyle yaşayan Bilal, gündüzleri okula gidiyor geceleri ise taksi şoförlüğü yapıyor. Dindar bir genç olan Bilal’in annesi de dindar ve başı kapalı. Dindar bir mahallede oturuyor. Karşı komşularının başı kapalı kızı Şükran tarafından seviliyor ve kızın ailesi -özellikle annesi tarafından – ideal damat olarak görülüyor. Başı kapalı Şükran  namuslu, mağrur, aşkını içinde yaşayan utangaç ve dini bütün bir kızcağızdır. Annesinin de başı kapalıdır ve Şükranın annesi bir an evvel kızının Bilal ile evlenmesini ister. Bu tarz bir annenin tasviri bana Afşar Timuçin hocanın Aşkın Diyalektiği adlı kitabını hatırlattı. Afşar hoca o kitapta kötü kadınlığın tanımını yaparken, tek amacı kızını iyi bir damat adayıyla evlendirmek olan ve böyle bir durum vuku bulduğunda kızını o hayırlı koca adayının kucağına ittiriveren, veyahut ta iyi bir koca adayı bulduğunda onunla evlenmek için her türlü kurnazlığı yapan namuslu ev kızlarından bahseder. Okumanızı öneririm çok enteresan bir kitaptır. Aslında buraya kadar her şey normal gibi görünüyor. Dindar bir genç başı kapalı bir kız tarafından seviliyor ve aileler bu iki dindar ve namuslu gencin evlenerek sadece birbirleriyle yuva kurmak ister. Bu normal hayatta da böyledir. Sonra işin içine bir de zengin, kısa etekli, içki içen kafir bir kız girer. Bu olay da şöyle olur; Bilal taksiyle dışarıdayken arabasına bu zengin, şımarık, sürekli kısa etek giyen, oruç tutmayan, ramazanda içki içen kafir kız biner. Ama kız çok güzeldir. Kız ramazanda içmiştir arabaya bindikten sonra istifra etmek için arabayı durdurur sonra başka bir arabanın altında ezilecekken bizim mangal yürekli Bilal tarafından kurtarılır. Ve aralarında ufak bir yakınlaşma olur. İşte işin bu kısmından sonra karşıtlıklar dizide o kadar net verilmiştir ki zaman zaman gülümsemekten kendimi alamadım… Bilal hem üniversite’de okul birinciliğine oynar, hem çalışır para kazanır  hem de cesaretlidir. Yani bilal bizim herşeyimizdir!
Neyse, ertesi gün kız Bilal’i Üniversite’de görür, o da ne Üniversite’de sağcılar ve solcular ellerinde sopalarla birbirlerine girmiştir. Bizim Bilal, zengin kızı o kargaşadan da kurtarır. O ne yaman Bilaldir…
Benim en çok ilgiyle izlediğim sahne ise huzur sokağında kurulan iftar  sofrası ve bizim zengin kız ve onun mini etekli arkadaşlarının pizza yemeğe diye yola çıkıp kendilerini iftar sofrasında buluvermeleriydi. Tesadüfen mini etekli, oruç tutmayan münafık kızlar iftar sofrasındaydılar. Ve bizim hamarat, iyi ve eş anne olan Şükran bu duruma çok üzülmüştür…
Dizide türbanlılar  iyi , Başı açık olanlar ise; fettan, kendilerinden herşey beklenen kadınlar olarak sunuluyor.  Dizi devam ederken bir banner da dikkatimi çekti. Bir eşarp markasıymış meğer, bir alana bir bedava kampanyası da varmış. Dizide kendileri ideolojilerine uyanların iyi, karşıt olanların kötü yönleri o kadar açık ve imalıydı ki inanamadım! Başı kapalı mağrur kız Şükran iyi kocayı hakeder ve herkes imanlı, tahsilli, çalışkan, süperman Bilal ile dünya evine girmesini istemektedir. Yalnız başı açık zengin kızı Feyza, mini etekli kız arkadaşlarıyla Bilal’i tavlama konusunda iddaya girdi. Hem de arabasına! Yalnız işler ters gider de Bilal’e aşık olursa dizi tadından yenmeyebilir. Çünkü Feyza Bilal’i tavlamak için camiye bile gitti. Zaten taksiye sarhoş olarak bindiğinde de arayış içinde olduğunu söyleyip ağlamıştı. Feyza da başını kapatırsa hiç şaşırmam!
İşte ideoloji kokan huzur sokağı böyle… Biz kadınlar ancak böyle ayrıştırılabiliriz! Türbanlı-türbansız. İçki içen- oruç tutan. Mini etekli-dini bütün!
İşte iyi ve kötü böyle karşılaştırılır! Babasının kredi kartını tırtıklamak isteyen kız - kreşte işe girip kendi parasını kazanan mağrur kız!
İşte kadınların arasına nifak tohumları böyle serpilir! Böyle nefret ettirilir birbirinden!
 İdeoloji en sonunda kalbimize, vicdanımıza girmiştir. Egemen gücün ayağına böyle tıpış tıpış gideriz işte!
Daha fazla söyleyecek birşey var mı?