Simsiyah ve üzerinde hiçbir şey yazılmayan mezar taşına sahip insanlar.
Adı söylendiği anda çevresindekilerin ürkek ve soğuk davranışına maruz kalan, dışlanmış dünyanın bireyleri.
Lanetli sayılmıştır yıllarca.
Kim olduğu, nasıl, nice olduğu umursanmadan yaşamış, can almıştır durmadan.
Bir görev adamı olmasına bakılmadan, katil damgası yapışmıştır bir yafta gibi boyunlarına.
Kendi boyunlarındaki ilmekle yaşamıştır yıllarca, bir an geçirdikleri ilmek gibi; kısa ve acısız olmamıştır hayatları.
Yaşam içinde ve sanal ortamlarda cellatlarımız vardır beraber yaşadığımız.
Bazen en yakınınızdır, bazen arkadasınızdır, size sevimli görünmek için ikili oynayan bir yakınınızdır.
Ya da tanıdığınızın tanıdığıdır.
Sizi pohpohlar, gaz verirler, doğrusu bu derler,  ama arkanızdan da farklı konuşur farklı şeyler anlatırlar.
Bazen de ailece yaparlar bunu... Sizin açığınızı ararlar, deliller toplarlar.
Bulunduğunuz ortamlara kıyısından köşesinden sızarlar.
Kendi kapısının önünde ki çöplüğü görmez, gelir sizinkini süpürmeye çabalarlar.
Bunu da o kadar masumca yaparlar ki. İnanamazsınız, konduramazsınız.
Canımızı alması gerekli değil her an hissettirirler soğuk nefeslerini ensenizde.
Üzerimize yapışan rollerimizi sergilerken gün içinde, fısıldar beynimizin bir köşesine. "Kendin ol "sesleri arasında kaçıncı kere gör işte dersiniz, kaçıncı ikiyüzlülüğümüzü oynarız çevremize.
 Kendi kendinizle çelişkiye düşersiniz. Boynuna geçiremeyiz ipi kendi ellerimizle.
Hoş geçirsekte engel olurlar, olunursunuz tüm arsızlıklarıyla.
Hep bir bahaneleri, hep bir nedenleri vardır. 
Hele birde aile kurtarma moduna girerler ki sormayın gitsin... 
Kim verir onlara bu hakkı? Nedense kendilerinde bu hakkı görürler. 
Birçok şeyi bilirsiniz susarsınız...
Siz bugüne kadar kimsenin celladı olmadınız ki... 
Onların kurallarını bilmezsiniz ki. 
Yüreğiniz hep sevgi doludur sizin, şeytani planlar yoktur hayatınızda.
Her hayatı olduğu gibi karsılarsınız. Yaşanıyorsa bir şey, bir sebebi vardır dersiniz. 
Eksiktir, tamamını arıyordur der, karsınızdakine empati kurarsınız... 
Ama cellatlar hep tek taraflıdır, karar verir ve uygular, ipi geçirirler boğazınıza...
Zavallı insanlar arasında, cellat gibi onursuz ve şerefsiz yaşamak gibisi yok.
İnsan namus için namussuzca ölür ve öldürürken, gurur abidesidir.
Adalet adına yaparken tüm ahlaksızlığı, kusursuz vatansever.
Elim bulaşmasın kire derken; pislikten kokuşmuşluk içinde çırpınır durur, başı dik. 
Cellat gibi kayıtsız, cellat gibi hissiz yaşar dururlar.
Kendine bakmalı insanoğlu. 
İçindeki caniyi mahkum etmeli kendi celladına.
Etrafını yargılamadan, haksız yere infaz etmeden önce, düşünmeli ne olduğunu. 
İçinde kurmalı mahkemesini, geçirecekse ipi boynuna; kendi elleriyle celladı olmalı suçlarının. 
Yapılacak doğru dürüst tüm yargılamaların sınavından adaletle geçirmeli vicdanını. 
Kimseye bir gram ağırlık vermeden, hakça, adilce davranmalı.
Cellatlar karanlık dünyanın yüzleri örtülü yüzsüzleri.
İşi; geçirmek ilmekleri boyunlara, yerine getirmek can alıcı görevi melekler adına.
Ruhsuz, kimliksiz yaşarken; devam eden sonsuzlukta da kayıp insancıklar.
Kendi celladınız kendiniz olun.
Başkasının insafına bırakmayın hayatınızı.
Sayın cellatlar, temizlemek gerekirse ortalığı, ilk önce kendi içinizden başlasın elleriniz..
Kendi hayatınızın cellatı olun.
Başkalarının hayatlarına el uzatmayın.
Ruhumuz kanatlarını, iplerden önce takacaktır hayatlarımıza...
Selam ve saygılarımla