1989 Yılı idi. Bulgaristan’da kültürel asimilasyona tabi tutulan binlerce Türk akın akın kapıkuleye geliyor, sınırı geçenler aziz vatan toprağını sanki analarının elini öpercesine öpüyordu.

Ne ilkti bu, nede son.

Her vatan özlemi ile yanan yürek ilk onu kucakladı, ilk onu kokladı yüzlerce yıl.

Askerden dönen bir dostum anlatmıştı. Askerlik hizmeti bitip memleketine döndüğünde etraftakilerin şaşkın bakışları altında cami avlusundaki ulu çınara sarılmadan, ona olan özlemi dinmeden evine gitmediğini. Vatan onun için o ağaçta somutlaşmıştı, onun kokusu vatanın kokusuydu.

Vatan;  Ana kadar kutsaldır, yârin yanağı kadar temiz. Mehmet Akif’in değimi ile cennetimiz, Behramoğlu’nun değimi ile boynu bükük ayçiçeğimiz…

Değerli dostum Atilla Çilingir’in dediği gibi; ‘’Özgürce soluduğun hava, bahçende kokan çiçek, lezzetle yuttuğun lokma, minarelerimizde ki ezandır.’’

Vatan ölünce bağrında huzur bulacağımız sonsuz dinlencemiz, üzerimizde büyüyecek otlar, üstümüzde gezinen böcekler ve kuşlar, nazlı nazlı salınacak bir Selvi ağacıdır. 

Vatan Dağ başını duman almış, Gümüş dere durmaz akar, nerede bu dağlar taşlar, bu ağaçlar güzel kuşlar diyerek sevgimizi haykırdığımız aşkımızdır. 

Vatan atalarımızın mirası, çocuklarımızın emaneti aziz topraklardır

Vatan Salda gölüdür, Kaz dağlarıdır, Cerattepe’dir, Aydın’dır, Hasankeyf’dir, Munzur’dur, Alpu ovasıdır, Sinop’tur, Akkuyu’dur, İğne adadır, İstanbul kuzey ormanlarıdır, parsel parsel pazarlanan Atatürk orman çiftliğidir.

Vatan sadece nutuk atarak sevilmez, sadece topla tüfekle korunmaz.

Vatanın namusunu kirleten şey onun temiz sinesine vurulacak Kanadalının siyanürüdür.

Atatürk Orman çiftliği Arazisine yapılan ABD büyükelçiliğidir.

Bitsin artık bu yağma düzeni, bitsin artık bu rant sevdası!

Bıktık artık Milletin anasına küfreden iş adamlarının aç gözlülüğünden, siyasetçilerin hırsından.

Ne yaptı arkadaş bu vatan size, bunca düşmanlık, bunca eziyet niye?

Ağaca, hayvana, insana reva gördüğünüz bu düzen gitmez böyle.

Çok ah aldınız, yeter!

Milyonlarca dilsiz böceğin, kuşun, balığın, ceylanın, kurbağanın, çiçeğin, derenin, tepenin ahı çıkar sizden de.

Ders almadınız mı hala bunca felaketten, afetten. 

Hiç uzağa gitmeyelim. Karadeniz sahil yolu bakın, bugün nelere sebep oluyor, her yağmurda sel, heyelan, felaket felaket üstüne

Şimdi mi aklınıza geldi eylem planı hazırlayıp dere yataklarındaki evleri yıkmak.

Hangi akıl açıklayabilir Sıfır atık diye kampanya yapıp, İngiltere’den çöp ithal etmeyi…

Kim örnek alır: O İngiltere’nin Türkiye’den giden tek bir arı için alarma geçmesini.

Kim anlatabilir bana: Etiyopya’da bir günde 200 milyon fidan dikilirken, Kazdağılarında 200 bin ağaç kesilmesini, Melih Gökçek’in tanesi 26.500 TL’ye bir ağaç satın almasını?

Hani seviyordunuz Yaratandan dolayı yaratılanı. Tanrı’ya bunca ağacın ve katledilen canlının hesabını nasıl vereceksiniz?

Ya!  Kıyamet olacağını bilseniz fidan dikin diyen peygamberin nasıl bakacaksınız yüzüne?

Eyy Diyanet! ‘’Allah’tan kork, ölümde var unutma’’. Bir söz söyle, mesela erkeklerin dar giyinmesinden daha mı önemsiz bu konu? Ağaç, su, toprak, böcek kuş, balık de. Yaşam haklarına saygı gösterin de. Zor mu?  

Zor diyorsan. Bak bu örneği anlat bir Cuma hutbesinde. 

 “Çankaya köşkünden Meclis binasına giderken o günün Ankara’sında bir tek iğde ağacı vardır. Mustafa Kemal, her gün ağacın önünden geçerken arabayı yavaşlatıyor ve ağacı selamlıyor. Bir gün; “Bakın bu benim” derken, o ağacın yerinde olmadığını görüyor. Büyük bir telaşla otomobili durdurup iniyor. Buradaki işçilere; “Ne oldu buradaki ağaca” diyor. “Efendim, yolu genişletmek için ağacı kestik” cevabını alıyor. Arabasına dönen Mustafa Kemal ağlamaya başlıyor. Bunun başka yolu yok muydu? Diye.

Değerli okurlar Nazım dediği gibi Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.

Artık siyasi ayrılıklarımızı bir taraf bırakmanın zamanı geldi de geçiyor. Atalarımızın kanı pahasına korudukları bu vatanı yabancı sermayeye peşkeş çekenlere dur diyelim. 

Kocadağ’ın tahrip edilmesine, kuş cennetinde asfalt yol yapılmasına engel olamadık ama en azından bundan sonra toprağımızı, derelerimizi, suyumuzu ve yaşamı paylaştığımız tüm canlılara sahip çıkalım.

“Yurt toprağı! Sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk ulusunu sonsuzluğa dek yaşatmak için verimli kalacaksın. Türk toprağı sen, seni seven Türk ulusunun mezarı değilsin. Türk ulusu için yaratıcılığı göster.”