İSTANBUL - Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, İstanbul teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) yıl sonu toplantısına katıldı. İTÜ Ayazağa yerleşkesinde düzenlenen  İTÜ Rektörü İsmail Koyuncu, üniversitenin hocalarının da katıldığı toplantıda  bir konuşma yapan İsmail Demir, şunları söyledi:

“Bugün Türkiye’de savunma sanayinin belli bir noktaya geldiğini konuşuyorsak; aslında sanayi ekosisteminin bir ilerleme kaydetmediği durumda da savunma sanayinin tek başına çok iyi olduğunu söylemek çok doğru bir tespit olmaz. O bakımdan şu anda çatısı altında bulunduğumuz kurum yani üniversite; bilim üretildiği, onun uygulamalı bilimlerle teknolojiye dönüştüğü bir teknoloji yarışındaysak, bilgiyle beslenmeyen bir teknoloji yarışının olmayacağı, bilimin üretilmediği bir ülkenin bilimsel anlamda ciddi bir çalışmaların olmadığı bir ülkenin ne dersek diyelim belli bir noktadan öteye geçemeyeceğini unutmamak gerekiyor. O bakımdan bilim yuvaları çok önemli, bilim yuvalarındaki yapılanmalar ve onların ürünleri çok önemli. Peki bu çatı altında üretilen bilgiyi nasıl alana transfer edeceğiz.

Türkiye’nin yıllardır konuştuğu, düşündüğü, üzerine kafa yorduğu, zaman zaman başarılı uygulamalar yaptığı ama çok daha fazla iyi olmamız gereken bir alan. Bilgi, eğitim, bilimin üretilmesi gereken konuları düşündüğümüzde aslında geldiğimiz noktada bilgiye ulaşmak çok kolay. Bugün bilişim teknolojileri, bilgisayarlar dediğimizde, bizim yaşadığımız günleri hatırladığımızda arada çok büyük fark var.”
 

“PROGRAM BAĞIMLISI MÜHENDİSLER”

İsmail Demir, şöyle konuştu:

“Düşüncenin özgürleştirilmesi ve bu anlamda ‘kolay ulaşılabiliyor’ dediğimiz bilginin artık kolay tüketilebilen bir meta değil, kolay ulaşılabildiği için değersiz değil, kolay ulaşılıp ama değerlendirilen bir kavram olduğunu anlatmak ve onun kullanımını sağlamak. Mesela bugün bizim savunma sanayi şirketleri dahil olmak üzere gittiğimizde bir dizi tasarım işlemleri yapılıyor. Mühendislerimiz çalışıyor, her biri bir bilgisayarın başında. Çok güzel grafikler, programlar koşturuluyor, mühendislik analizleri yapılıyor, güzel çizimler çıkıyor karşımıza. Ama inanın mühendislerimizin, çalışan arkadaşlarımızın yüzde 90’ı veya daha fazlası o koşturdukları, kullandıkları programın hangi teorik temellere dayandığını, hangi varsayımlarla çalıştığını bilmiyor. Yani malum her kod bir mühendislik analizi sonucunda belirli kabullerle üretişmiş bilgiler neticesinde bir yere ulaşır. Yüzde yüz evrenin fiziksel modellemesini biz ne yaparız mühendisler, belirli bir kabulle yaparız. Bu bakımdan programlar kullanacağız evet ama temel unsurları hiçbir zaman unutmayacağız. Bugünlerde özellikle firmalarda çalışan mühendislerimizin bir müddet sonra program bağımlısı olduklarını ve programın içinde de ne olduğunda çok haberdar olmadan modeller ürettiklerini, bununla sonuçlara gittiklerini görüyoruz. Ama o temel noktayı sürekli ıskalıyoruz.”



AR-GE ÇALIŞMALARI

 “Bugün savunma Sanayii olarak bizim yılda ödediğimiz para yani araştırma, projelere aktardığımız para 5 milyar dolara yakın. Şimdi bu kadar miktar paranın döndüğü bir yer bu kabaca 30 küsur milyar lira yapıyor." diyen İsmail Demir, şöyle devam etti:

"Üniversite çatısını da düşündüğümüzde bu kadar paranın biz 1 milyarını ayırsak diyelim müthiş, önemli bir kaynak, siz yaptığınız projeleri düşünün. Firmalar içinde Ar-Ge denirken bu anlamda belirli yatırımlar, çalışmalar var. Ama maalesef yanlış anlaşılan bir kavram. Ar-Ge’nin ne olduğuyla ilgili müthiş bir kafa karışıklığı var piyasada. Bir ürünü geliştirmenin Ar-Ge olarak adlandırıldığı, bir sistemin entegre edilmesinin, Ar-Ge olarak anlaşıldığı bir dünyadayız. O açıdan üniversitedeki ve uygulamalı bilimlerdeki Ar-Ge’nin ne olduğu ile ilgili anlayış eksikliğinden dolayı maalesef kıymet bilmez bir davranış da var. ‘Ar-Ge yapıyorum’ adı altında harcanan paraların çoğu ürün veya sistem geliştirmeye yönelik veya belli şeyler kopyalamaya yönelik faaliyetler. Bugün Ar-Ge harcamaları olarak verilen rakamların çoğu da maalesef bu tür nitelikteki olaylar. Ama hem temel, hem de uygulamalı Ar-Ge’nin Türkiye’nin önünü açacak, önümüzdeki 20-30 yılını garanti altına alacak faaliyetler olduğunu görmemiz ve bunu gerçekleştirmemiz lazım.”