Gezi Parkı olaylarının son haftalarda neleri gündemden düşürdüğünün, neleri gündemimize soktuğunun farkında olmak gerek. Şahsen, Mersin’de açılışı yapılan Akdeniz Oyunlarının gündeme yeteri kadar oturamayışına hayıflandım. Bu sadece biri.
Geçen haftaki yazımızda Gezi Parkı hadiselerinin amacına ulaşamayışı halinde, yeni söylem ve eylemlerin yapılacağı ihtimali üzerinde durmuş; birilerinin “Türkiye’yi siz kurtarın” diye Avrupa ülkelerine çağrıda bulunabileceğini belirtmiştik.
Yazının üzerinden çok geçmeden bir CHP milletvekilinin AP’a gönderdiği mektup gündeme düştü. Hanımefendi, Gezi Parkı olaylarını AP’a kendi lisanıyla aktarıyor, Türkiye hükümetini şikayet ediyordu.
Bunun ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya’ya gönderdiği mektup düştü gündeme.
Bir siyasi parti olarak, CHP ve diğer partilerden dünya ülkelerine “Gezi Parkı da, diğer olaylar da bizim iç meselemizdir, biz halkımıza kendimizi anlatır, çözümünü buluruz” demeleri gerekirken, sanki bir üst makama iletiyormuş gibi, bu tür şikayet mektuplarının yazılması mevcut hükümeti değil, Türkiye’nin, Türk siyasetinin, siyasetçisinin aleyhine olmuştur.
Şunun farkına iyi varmak gerekmez mi?
AP, Tür siyasetçilerinden bu tür şikayetler aldıkça, kendisinin Türkiye üzerinde yaptırım gücü olduğu inancını güçlendirmez mi?
Maalesef geçen hafta ortaya koyduğumuz bir endişenin altyapısını Muhalefet Partisi Genel Başkanı ve milletvekilleri kendi elleriyle oluşturmaya başladılar; farkında olarak veya olmayarak!
Xx
Geçtiğimiz Ekim ayında Ulusal Kanal’da yayınlanan “Politika’nın Nabzı” adlı programda, Kurtul Altuğ, Akis Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptığı dönemde 27 Mayıs darbesine giden süreci nasıl hazırladıklarını anlatırken, “Biz küçücük bir Akis dergisiyle yıllar önce ortalığı ayağa kaldırdık. 27 Mayıs’a götürdü Türkiye’yi” diyordu.
Bugün AK Parti’ye karşı verilecek mücadeleyi anlatırken “gerekirse demokrasinin rafa kaldırılabileceğini” ima eden Altuğ’un, 27 Mayıs darbesinden sonra, tanık olarak dinlendiğini de ifade edelim!
Aynı programda gazeteci-yazar Orhan Karaveli’nin de: “Bugün Tayyip Erdoğan ne derse onu yapacak bir halkla karşı karşıyayız. Fazla ümide kapılmanın pek yerinde olacağını düşünmüyorum (…) Halk gene hasta bir biçimde bu Tayyip Erdoğan Beyin peşinden gidecek gibi görünüyor” şeklindeki sözlerini önemsiyorum. Zira bu sözler, geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz “Muhalefetin, yapılacak ilk seçimlerden ümidi yok” tespitimizin doğruluğunu ortaya koyuyor.
Xx
Bu hatırlatmalardan sonra yeniden Gezi olaylarına dönelim.
Biliyorsunuz, günler sonra, polis müdahalesiyle Taksim ve Gezi Parkı boşaltıldı. Şimdi eylemler çeşitli şekillerde sürdürülüyor.
Eylemle eşzamanlı olarak, AK Parti içinde bazı milletvekillerinin yakın markaja alındığını duyuyoruz. Zaman içerisinde “AK Parti’den bazı kopmaların sağlanmasıyla eylemlerin etkinliğinin pekiştirilmesi, bu vesileyle yeni bir hükümet modelinin oluşturulması planlanıyor”, diye düşünüyoruz.
Xx
İsrail’in Gezi Parkı olaylarına bakışını yansıtan açıklamalara da dikkat etmek gerekir.
Bakın ne diyor İsrailli yetkililer:
İsrail Parlamentosu Knesset Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin:
“Türkiye’deki gösterilerin Erdoğan düşene kadar devam etmesi için dua ediyoruz. Kendisi Yahudi düşmanı. Onunla barışma yolunda mesafe kat etmemize ve resmî özür sunmamıza rağmen bize karşı düşmanca tavrını sürdürüyor.” 
İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Avigdor Lieberman: 
“Türkiye’de olup bitenler karşısında mutluluğumu gizleyemiyorum.” 
İsrail Altyapı Bakanı Silvan Şalom:
“Türkiye’yi Yeni Osmanlıların iktidarından kurtaracak her gelişmeyi memnuniyetle karşılarız.”
 El Hayat yazarı Cihad el Khazen’in, Likudçu Commentary dergisinde yayınlanan “Türk hükûmeti ile PKK arasındaki barışın bozulacağı” yorumu da İsrail’in Gezi Parkı olayları vesilesiyle nasıl bir sevinç içinde olduğunu ortaya koyuyor.
Bir de Beşar Esed’in aylar önce “Tayyip Erdoğan kendisini İslam dünyasının halifesi gibi görüyor. Bu yüzden anlaşamıyoruz” şeklinde bir açıklaması vardı.
Hepsini bir araya getirince sanki ülkemizde ve Ortadoğu’da oynanan büyük oyunun parçaları tamamlanıyor.
Allah sonumuzu hayır etsin.