Atatürk Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Katı ve Tehlikeli Atık Yönetimi Koordinatörlüğü tarafından düzenlen 'iklim değişikliği' konulu etkinlikte konuşan Prof. Dr. Hanefi Bayraktar, çevre sorunlarının, bugün yaşanılan bütün problemlerinin temel dayanağı ve ilk noktasının 750 yılındaki sanayi devrimi olduğunu ifade etti. 1750'den sonra doğal atmosferin bozulmaya başlandığını belirten Prof. Dr. Bayraktar, şunları söyledi:

"Dünyada yaklaşık 5 milyar yıl öncesi hidrojen, helyum, metan ve amonyaktan oluşan hafif gazlardan çok seyreltik bir atmosfer vardı. Canlı yaşamı maalesef o koşullarda mümkün değildi. Yaklaşık 3,5 milyar yıl boyunca ikinci atmosfer dediğimiz koşullar gerçekleşti. Buradaki koşulların gerçekleşmesinde atmosferde oksijenin su buharı azot oluştu. Volkanik aktiviteler ile kayaçlarda depolanmış olan çeşitli gazların çıkışıyla atmosferde su buharı yüzde 80 oranında yüzde 10 oranında karbondioksit, yüzde bir kat oranında azotun olduğu bir atmosfer gözlemliyoruz yaklaşık 3,5 milyar yıl öncesine dair. Günümüzdeki atmosferdeki oksijen varlığına biz 2,5 milyar yıl önce güneş ışınlarının özellikle ultraviyole ışınların su moleküllerini parçalaması ve oksijenin açığa çıkmasıyla oksijen varlığını günümüzden 2,5 milyar yıl önce küçük miktarlarla da olsa gözlemliyoruz. İlk atmosfer oksijensiz bir atmosferdi. 2,5 milyar yıl öncesinde oksijen varlığını atmosferde oluşturmaya başladı. Daha sonra ilk canlı, ilk hücrelerle fotosentetik aktivitelerle günümüzdeki oksijen miktarı, yaşanabilir oksijen koşullarına ulaştık. Bu bilgiye Grönland ve Antarktika kıtasındaki buzul sondajlarında 4 kilometre kalınlığındaki buzullar o dönemlere ait o dönemlere atmosferi hakkında bize ışık veriyor. Oradan yola çıkarak 400 bin yıldır insanlığın yaşayabileceği atmosfer koşulların gerçekleştiğini bilebiliyoruz."

Prof. Dr. Bayraktar, şöyle devam etti:

"Son yüzyıldır artık 1,5 kat karbondioksitte, metanda 2,6 kat, nitrooksitlerde 1,2 kat, kloroflorokarbonlar yani son yüzyılda sentezlenen organik bileşik gazlar sanayi devrimi öncesi sıfırdı, bugün 240 kat arttı atmosferimizde. Sondajlardan elde ettiğimiz karbondioksitin 400 bin yıllık serüveni 1750'lere kadar geldi. Ancak oradan hızlı bir şekilde atmosferde artıyor. Yeni bir ısınma yeni bir problem. Dünyamız ısınıyor. Bugüne kadar 1,5, 1,7, 2 derece ısındı diyenler var. Ölçümler de bunu gösteriyor. 1,5 derece bugün için geçerli bir sıcaklık. Ancak projeksiyonlara göre gelecekte 10-12 derecelere kadar ulaşacak sıcaklıklardan bahsediyoruz. Bunlar çok devasa şeyler. 4,6,10,12 derece kadar yapılan projeksiyonlar var dünya ısınacak. 4 derecelik ısınma dünyanın yarısının çölleşmesi demek. Türkiye'nin de yarısının çölleşmesi demek. Isınmanın karşılığı ne demek? Bu küresel ısınmadaki oluşan ısı her gün sanki dünyamıza Hiroşima'ya atılan 400 bin atom bombası kadar bir enerji açığa çıkması demek. Devasa büyük bir ısıdan bahsediyoruz. 400 bin her gün atom bombası atıyoruz. Ne sebebiyle? Saldığımız sera gazları, karbondioksit, metan kloroflorokarbonlar gibi sera gazları sebebiyle. Sonucunda ne oluşuyor? Sıcaklık, hava dalgaları, kuraklık sel taşkınlar fırtınalar, buzulların erimesi, yerleşim alanlarında etkileri, bugün her yerde konuşuluyor. Ülkemizde yapılan bir çalışmada 1950-60 arasında 63 aşırı iklim olayı gözlenirken 2106'da 10 kat arttı. Aşırı iklim olaylarının sayısı ülkemizde 10 kat arttı. Bu dünyada da artıyor."

Dünyaya taşıma kapasitesinin üzerinde yüklenildiğini kaydeden Bayraktar, "2010 yılında gıda güvenliği riski haritası verilmiş, çok az dünya ülkesi dışında birçok ülke gıda riski ile karşı karşıya. 1970'li yıllardaki dünya şartlarında nüfus, insan kaynağı dünyanın yetebileceği kapasitedeydi. 2013 yılında artık dünyada etmiyor insanların üretim tüketim talebine. 1,5 dünya lazım. Yapılan projeksiyonlar bu hızla artarsa karbondioksit salınımı diğer tüketim alışkanlığımız artarsa artık 1,5 dünyada yetmeyecek bize. 3 tane gezegen lazım dünya gibi bize ki yaşamımızı bu koşullarda devam ettirebilelim" diye konuştu.