ÖNCE VATAN HABER MERKEZİ / İSTANBUL

MESK-Memur ve Emekli Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Diriliş Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Nuri KAYNAR 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ile ilgili Diriliş Eğitim Sendikası genel merkezinden açıklama yaptı. 

Açıklamasında çarpıcı ifadeler kullanan KAYNAR “Güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birliktelikler emperyalist hedeflerine hizmet ettiği için, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde bırakın çözümü, adeta birer engele dönüşmüştür. Özellikle devletlerin adalet, demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Birleşmiş Milletler yapı olarak, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin sebeplerinden olan savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, açlık, yoksulluk ve adaletsizlikle mücadelede, her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır.” dedi.

Mehmet Nuri KAYNAR açıklamasını; “Tüm bu olumsuzlukların nedeniyle dünyanın her yerinde adalet, özgürlük ve insan hakları talepleriyle itirazlar yükseltmektedir. Türkiye olarak Dünyanın yaşamakta olduğu bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve “Dünya beşten büyüktür” ün sorumluluğuyla kurucu rolünü üstlenmek en asli görevimizdir. Dünyadaki bu kötü gidişin son bulması ve adil bir düzen kurulması, barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstermemiz gerektiği aşikârdır.” şeklinde sürdürdü.

Bir sendikacı olarak, insan hakları boyutu ile ekonomik krize de değinen Mehmet Nuri KAYNAR: 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'  ilkesi üzerine inşa eden bir medeniyetin temsilcileri olarak, bütün insanlık âleminin onurunun, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlüklerinin korunma mücadelesini destekliyoruz. Medeniyet değerlerimizden aldığımız ilhamla temel özgürlüklerin korunması için, üyesi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda bu tehditleri dile getirmeye devam etmeli, ırk, din, dil ayrımı gözetilmeden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin uygulanması için mücadele etmeliyiz. Ekonomik krizin etkisi ile işsizlik giderek artmakta ve buna bağlı olarak yoksulluk yaygınlaşmaktadır. İnsan haklarının amacı insanlığı yoksulluktan kurtararak, insani yaşam koşularını sağlamak olmalıdır. Bu nedenle ekonomik ve sosyal hakların iyileştirilmesine yönelik olarak daha fazla mücadele edilmesi gerekmektedir.” dedi.

MESK Genel Başkan Yardımcısı, Diriliş Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Nuri Kaynar, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü mesajında şunları söyledi:

“Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin yıl dönümünde, aziz milletimizin ve tüm insanlığın 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum. 

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanması, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, 29 Nisan 1946 tarihinde, İnsan Hakları Komisyonu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Komisyonca hazırlanan bir Giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 günü Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda kabul ve ilan edilmiştir. Türkiye, Evrensel Bildirge’yi, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete’de yayınlayarak yürürlüğe koymuştur.

Evrensel Bildirge 500’den fazla dile çevrilmiştir. Bu özelliği ile de en çok dile çevrilen insan hakları belgesi olma özelliğini taşır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 4 Aralık 1950 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıda, 423 (V) sayılı kararıyla “10 Aralık” gününü, “İnsan Hakları Günü” olarak ilan etmiştir.

Birleşmiş Milletler, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmesine karşın maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır. Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulabilinmiş değildir.

Birleşmiş Milletler yapı olarak, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin sebeplerinden olan savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, açlık, yoksulluk ve adaletsizlikle mücadelede, her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır.

Gelinen noktada güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birliktelikler emperyalist hedeflerine hizmet ettiği için, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde birer engele dönüşmüştür. Özellikle devletlerin adalet, demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. 

Tüm bu olumsuzlukların nedeniyle dünyanın her yerinde adalet, özgürlük ve insan hakları talepleriyle itirazlar yükseltmektedir. Türkiye olarak Dünyanın yaşamakta olduğu bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve “Dünya beşten büyüktür” ün sorumluluğuyla kurucu rolünü üstlenmek en asli görevimizdir.

Ekonomik krizin etkisi ile işsizlik giderek artmakta ve buna bağlı olarak yoksulluk yaygınlaşmaktadır. İnsan haklarının amacı insanlığı yoksulluktan kurtararak, insani yaşam koşularını sağlamak olmalıdır. Bu nedenle ekonomik ve sosyal hakların iyileştirilmesine yönelik olarak daha fazla mücadele edilmesi gerekmektedir. 

Dünyadaki bu kötü gidişin son bulması ve adil bir düzen kurulması, barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstermemiz gerektiği aşikârdır.

Daha adil, daha özgür, daha insan odaklı bir dünya idealiyle kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, hükümetlere ve uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatan bir belge olma özelliği ile çok önemli ve evrensel değer ifade etmektedir. 

'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'  ilkesi üzerine inşa eden bir medeniyetin temsilcileri olarak, bütün insanlık âleminin onurunun, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlüklerinin korunma mücadelesini destekliyoruz.

Demokrasimizi güçlendirerek, hukukun adil işleyişini temin etmeli, hak arama yollarını genişleterek ülkemizi hak ve özgürlükler alanında çok daha ileri bir noktalara taşımalıyız. 

Dengelerinin yeniden şekillendiği günümüz Dünyasında tüm politikaların insan hakları ekseninde yapılandırılması ve yaşanan adaletsizlikleri giderecek etkin mekanizmaların geliştirilmesi gerekiyor. 

Medeniyet değerlerimizden aldığımız ilhamla temel özgürlüklerin korunması için, üyesi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda bu tehditleri dile getirmeye devam etmeli, ırk, din, dil ayrımı gözetilmeden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin uygulanması için mücadele etmeliyiz.

10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle gelecek günlerin sağlık, barış, refah ve huzur getirmesini diliyorum.”