Araçtan indi, bagajdan valizini aldı, Yavaş, yavaş okulun kapısına doğru yürümeye başladı. Attığı her adımla bundan sonra yaşayacağı kaderin temel taşlarına basacaktı! Ya hayata yeniden tutunacak, ya da geleceği belirsiz bir yolda oradan oraya savrulacaktı!
Sarp, okulun kapısına geldiğinde Kapıdaki nöbetçi onu tanımış, ‘’Ooo Sarp Üsteğmenim hoş geldin. Uzun zamandır yoktun!’’ dedikten sonra, Nöbetçi subayına haber vermişti. Nöbetçi subayı Sarp gibi bir üsteğmendi. O da şaşkın bir halde; ‘’Hoş geldin Sarp Üsteğmen. Vallahi okul komutanı her yerde seni arıyordu! Başına bir şey geldi diye çok korktuk! Ama şunu bilesin ki, bundan sonra işin çok zor olacak!’’ Sarp Üsteğmen, hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlı bir biçimde cevap verdi:
- Ne olacakmış ki? Görevimizi yerine getirdik. Ondan sonrası özel bir durum… Onu da komutana anlatırım. Hepsi bu kadar! Dedikten sonra odasına doğru yürüdü.
Nöbetçi subayı Sarp’ın geldiği haberini Okul Komutanına söylemek üzere komutanın odasına doğru yürürken, Sarp da odasına girmiş üniformasını giyiyordu. Bir ara aynaya baktı! Üniformasını giymeyeli ne kadar uzun bir zaman olmuştu!
Ne hayallerle subay olmayı tercih etmişti. Ama kader işte! Mesleki kariyerinin en başarılı olduğu süreçte Kıbrıs’ta, NATO tatbikatı sonrasında Finlandiya’da yaşadıkları, bu hayallerin hepsini bir anda yok etmişti!
Bundan sonra düşündüğü tek bir şey vardı! Yaşadıklarını üst komutanlarına anlattığında onlardan anlayış görmekti…
Ama bir de bunun beklenen diğer bir yüzü daha vardı! O da birliğine zamanında dönmediği için ceza alıp, hapse girmekti! Sarp böyle bir sonla karşılaşmayı istemiyordu. O anda kararını verdi. Onu askeri mahkemeye sevk edecek olurlarsa, subaylık mesleğine veda etmek adına elinden ne geliyorsa yapacak, hiç tereddüt etmeden Ankara’yı terk edecekti.
Bu sırada oda kapısı çalındı. Sarp kapıyı açtığında karşısında Okul Komutanının sekreteri duruyordu:
- Sarp Üsteğmenim, komutan sizi odasında bekliyor, dedi.
Sarp, böylesi bir daveti zaten bekliyordu:
- Tamam, hemen geliyorum diyerek, ayakkabılarını giydi. Son bir kez daha aynaya baktı. Saç ve sakalı oldukça uzamıştı. Ama yapacak bir şeyi yoktu. Zaten az sonra anlatacağı her şey onun neleri nasıl yaşadığının kanıtı olacaktı…
Sarp, komutanın oda kapısını çalıp içeri girdiğinde, odada komutanın dışında üst rütbeli bir subayın daha olduğunu fark etti!
Okul komutanı, yıllardan beri bu görevi yürüten oldukça babacan birisiydi. Sarp’ın odaya girmesiyle birlikte, diğer subayla yapmış olduğu hararetli konuşmayı kesmişti. Ama Sarp, bu konuşmanın son cümlesini duymuştu: ‘’Ama o daha çok genç bir subay Albayım. Onu dinlemeden bir karar veremeyiz. ’’Bu ne demekti? Komutanın odasında bulunan Albay kimdi?’’
Okul Komutanı:
- Sarp Üsteğmen hoş geldin. Seni çok merak ettik. Nerelerdesin? NATO tatbikatından sonra ne yaptın? Anlat bakalım, dediğinde
Sarp Üsteğmen:
- Size her şeyi anlatacağım komutanım ama sadece size diye cevapladı.
Komutan:
- Bak oğlum! Odadaki Albay Genel Kurmay İstihbarat Başkanlığında görevli. O da bugün senin akıbetinle ilgili olarak bana gelmiş. Biliyorsun ki, senin ülkemize geri dönmeyişin ilgili makamları da çok telaşlandırdı. Başına bir şey gelmesinden korktuk. Hem sen ordumuzu temsilen bu tatbikata katıldın. Orada yaşadıklarını, gördüklerini, öğrendiklerini bize raporlayacağına sen neredeyse bir aydan beri ortada yoksun, birliğinden ayrısın! Şimdi her şeyi bize anlat. Anlat ki, senin hakkında düşünülen türlü olumsuzluklar ortadan kalksın, ona göre karar verelim!
Sarp, komutanın bu sözleri karşısında oldukça şaşırmıştı. Genelkurmay İstihbarat dairesinden görevli bir albayın burada ne işi olabilir, kendisiyle ilgili olumsuz anlamda ne düşünülebilirdi ki? Aklına üşüşen tüm olumsuz düşünceleri kovarcasına söze girdi:
Devamı yarın