DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sarp, Ankara’ya iner inmez, hiçbir yere uğramadan yeni birliğine giderek Komutanının yanına çıkmış. Birkaç gün izin talep ederek, ailesini görmek istediğini söylemişti. Komutan Sarp’ın bu isteğini makul bulmuş, ona üç gün izin vermişti. Sarp bu izin süresinde İstanbul’daki babasını görecek, onun hayır duasını alacaktı…
Sarp Üsteğmenin Türkiye’de bir tek babası vardı! Annesini çok küçük yaşta kaybetmiş, babası ona aynı zamanda annelik de yapmıştı. Hayattaki yegâne varlığı oğlunu çok seviyordu. Onun için Sarp önce İstanbul’daki babasını ziyaret edecek, ondan sonra tayin olduğu yere dönecekti.
Sarp’ın Türkiye’de tayin olduğu yer Ankara’daki ordu dil okuluydu. Genç yaşı ve küçük rütbesine rağmen, iyi seviyede İngilizce bilmesi okulun idari kadrosunda görev almasına neden olmuştu. Aslında buraya tayin olması ona hayatının en büyük fırsatını da sağlamıştı. Çünkü her yıl bu okulda başlayan ileri seviye yabancı dil kurslarını birincilikle bitiren subayları yurt dışına göndererek ortak NATO tatbikatlarında görev almalarını sağlıyorlardı.
İşte bu yeni görev yeri Sarp için, Sara’sına kavuşmasını sağlayacak bir çıkış kapısı olacaktı. Burada göreve başladığı günden beri bunu düşünüyor, en kısa zamanda yurt dışına gidebilmenin hayalini kuruyordu.
Bunun için yapması gereken tek bir şey vardı! O da, kısa bir süre sonra ordu dil okulunda başlayacak ileri derece yabancı dil kursuna katılabilmek için yapılacak giriş sınavını kazanmaktı.
Sarp Üsteğmen Ankara’da ki görevine başladığında, sınav tarihine üç haftalık süre vardı. Bu oldukça kısa bir süre olsa da Sarp, bu süreyi çok iyi değerlendirerek, yapılacak sınavı kazanmayı aklına koymuştu.
Nitekim her şey Sarp’ın düşündüğü gibi gelişmiş, üç haftalık sınav süresini yoğun çalışma temposuyla ikiye katlamış, bu süre boyunca sadece ama sadece sınava hazırlanmış, geceleri rüyasında dahi sınav hazırlığını sayıklamıştı!
Bu yoğun çalışma temposu Sarp’ın komutanının da dikkatini çekmiş, bu kadar çok çalışma nedenini sorduğunda;
Sarp’ın verdiği cevap çok anlamlı olmuştu!
‘’Bu sınavdaki başarım, beni ona götürecek komutanım. Onu öyle çok özledim ki’’…
Sarp, bu cevabı öylesine içten vermişti ki, komutan onun kim olduğunu, Sarp’ı nereye götüreceğini dahi sormamış, hiçbir şey söylemeden sadece ‘’öyle mi?’’ diyebilmişti.
Sarp her gece yatağına yattığında Sara’nın Cenevre’de ne yaptığını düşünmeden yapamıyordu. Bu düşünce tüm benliğini esir almış, bir an önce ona kavuşmalısın diyen iç sesi onu saatlerce uykusuz bırakıyordu…
Bu düşünceler, ona geceler boyunca yeni yeni planlar yaptırmış, en nihayetinde ileri yabancı dil kursunu kazanmasının Sara’ya kavuşmasının en kısa yolu olacağı kararını böyle vermişti. Bu sınavı kazanmasıyla birlikte atacağı her adım onu Avrupa’ya, Sara’nın olduğu yere götürecekti.
Sara, İsviçre-Cenevre’deydi. Sarp’ın görev alabileceği yer ise, Belçika- Brüksel’deydi. Araları 7 saatlik bir mesafede olan bu iki merkezden Sara’sına kavuşmak oldukça kolay olacaktı.
Bu düşünceler içerisinde üç haftalık süre çok çabuk geçmiş, Sarp Üsteğmenin gireceği sınav günü gelip çatmıştı.
Sarp sınav sabahı erkenden kalktı. Sınavın başlamasına daha üç saat vardı. Gece boyunca zaten hiç uyumamış, sadece Sara’yı düşünmüş, yazdığı mektubu saatler boyunca okumuş, okumuş, okumuştu…
O mektubu sadece okumuyor, sanki Sara konuşuyormuş gibi dinliyordu! O gece de öyle geçmiş, Sara’nın mektubunu bir kez daha dinlemişti!
Sarp sınavın başlamasına yarım saat kala salondaki yerini aldı. Sınav iki bölümden oluşuyordu. İlk bölüm yazılı, ikinci bölüm ise sözlü idi…
Her iki bölüm için 45 dakikalık süre tanınmıştı. Sarp sınavın ilk bölümünü yarım saat içinde cevaplayıp, ikinci bölümü beklemeye başladı.
Devamı yarın