Bahar mevsimini müjdeleyen kuşlar, özgürlüğe kavuşan bu genç sevdalıyı selamlarcasına cıvıldaşıyor, adeta birbirlerine aşk şarkıları söylüyorlardı…

Sarp, yol boyunca hiç konuşmadı. Sadece Sara’yı, ona söyleyeceklerini düşündü. Ceza evinde düşündüklerini ona açıklamak için acaba erken miydi? Ama onunla ilgili düşüncelerini Sara da bir an önce öğrenmeliydi. Bu duygu ve düşünceler içinde Sarp’ın birliğine geldiler.

Sarp ile Metin araçtan indiler;

Sarp:

• Metin kardeşim sana çok teşekkür ediyorum. Ben komutanla görüşüp, Sara’yı görebilmek için birkaç gün de olsa izin isteyeceğim. Umarım beni anlayışla karşılar. O zaman sana telefon ederim. Birlikte Magosa’ya gideriz.

Metin:

• Tamam, kardeşim. Telefonunu bekleyeceğim. Tekrar geçmiş olsun. Ne olursun benden habersiz bir şey yapmaya kalkma! Mutlaka beni ara. Diyerek Sarp üsteğmene veda etti.

Sarp üsteğmen birliğinden içeri girdi. Onu gören arkadaşları koşarak yanına geldiler. Hal hatır sormalarından sonra; Sarp izin isteyerek odasına geçti. Bir an önce banyo yapıp, üstüne sinen ceza evi kokusundan kurtulmak istiyordu…

Yapmış olduğu banyo ona çok iyi gelmişti. Kısa bir süreliğine de olsa yatağına uzandı. Şimdi Sara da yanımda olsaydı diye iç geçirdi. Sara’nın ona Noel gecesi hediye ettiği mücevher kutusunun kapağını açtı. İçinde ki çiçeği bir kez daha kokladı. Bu çiçeği ne zaman koklasa Sara’nın kokusunu hissediyordu.

Ceza evindeyken bu kokuyu öylesine özlemişti ki! Bir kez daha, bir kez daha kokladı. Sonrasında kutunun kapağını özenle kapadı, başucundaki yere koydu. Bu kutu her gece Sara yanındaymış gibi ona eşlik ediyordu...

Sarp Üsteğmen üniformasını giydi, odasından çıktı ve komutanın odasına doğru yürümeye başladı. Odanın önüne geldiğinde bir an duraksadı. İçeri de ne söyleyeceğini düşündü. Kapıyı tıklattı, ‘’gel’’ sesini duyduktan sonra içeri girdi.

Odasına Sarp üsteğmenin girdiğini gören Nezih Albay; ayağa kalktı ve:

• Ooo, Sarp üsteğmenim hoş geldin. Gel bakayım diyerek Sarp’a kollarını açtı ve Sarp’ı kucakladı.

Sarp, bu sıcak karşılama karşısında şaşırmış:

• Evet, komutanım cezaevinden bu sabah çıktım. Bir an önce de yanınıza gelip sizi görmek istedim.

Dediğinde Komutanı da:

• Benden önce görmek istediğin başka birisi yok muydu senin bakayım?

Sarp Üsteğmen:

• Zaten onun için sizi görmek istedim. Ceza evinde geçirdiğim onsuz günlerimi telafi etmek için sizden birkaç gün izin istiyorum komutanım, dedi.

Nezih Albay, Sarp’ı bir süre süzdükten sonra:

• Şimdi sana olmaz desem, biliyorum ki, beni dinlemeyip sevdiğin kadını görmeye gideceksin. Bu defa bu gidişin sana çok daha pahalıya mal olacak, sadece ceza almayacak, belki de meslekten de ihraç edileceksin. Böylesi bir son ile karşılaşmaman için sana izin vereceğim. Git, sevdiğin kadını gör. Ama unutma ki, bir Türk subayının, yabancı bir kadınla evlenmesi yasal olarak mümkün değil!

Sarp Üsteğmen, komutanının vermiş olduğu bu olumlu cevap karşısında çok mutlu olmuştu. ‘’Sağ olun komutanım’’ diyebildi.

Ancak Albayın hatırlatmış olduğu o son cümleyi duyunca beynine bir ağrı saplanmış, nefes dahi alamamış, o cümle aklına takılı kalmıştı!

“Unutma, bir Türk subayının yabancı bir kadınla evlenmesi yasal olarak mümkün değil’’

Sarp üsteğmen bu yasağı bir türlü kabul edemiyor, bunu hatırladıkça tüm benliği isyan ediyor, yüreği yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Birbirini seven iki insanın önüne böylesine saçma bir engel nasıl konabilirdi?

Böylesine büyük bir engeli nasıl aşacaktı? Ya Sara? Sara için de mi aynı durum geçerliydi? Bu hususu bir an önce konuşmalı, sonu ne olursa olsun bu engeli mutlaka aşmalıydılar…

Devamı yarın