Sarp onu bekliyordu. O da Sarp’a kavuşacağı anın hayaliyle yanıp, kavruluyor; daha şimdiden kendisini Sarp’ın kollarının arasında hissediyordu.
Sara, Metin’in kendisini beklediği yere geldi. Birbirlerini selamladıktan sonra, Metin’in arabası önde, Sara’nın ki, arkada Girne’ye doğru hareket ettiler.
Bu defa Lefkoşa’ya uğramadan dağ yolundan gideceklerdi. Bu yol harekâttan hemen önce açılmış, Magosa’yı Girne’ye bağlayan daha kısa bir yoldu. Onlarda Sarp Üsteğmene bir an önce kavuşmak için bu yolu tercih etmişlerdi.
Girne’ye geldiklerinde henüz öğlen olmamıştı. Ama ceza evinin ziyaret saatleri öğleden sonra başlıyordu. Sara öylesine sabırsızdı ki, Sarp’ı görmek için birkaç saat daha beklemeye hiç ama hiç tahammülü yoktu.
Sara, Metin’e döndü ve:
• Ben ceza evi müdürü ile görüşerek iznimin kısıtlı olduğunu bu nedenle Sarp Üsteğmeni ziyaret edip hemen görevimin başına dönmem gerektiğini söyleyerek, onu ziyaret saati başlamadan görmek istediğimi söyleyeceğim, dedi.
Metin:
• Sen bilirsin yengem. İnşallah müdür seni anlayışla karşılar, cevabını verdi.
Sara bu düşünceyle ceza evinin kapısını çaldı. Kapı nöbetçisi kapıda bekleyenin bir BG subayı, üstelik bir de kadın olduğunu görünce oldukça meraklanmıştı!
Kapıyı açmadan Türkçe olarak seslendi:
• Ne var bacım? Ne istiyorsun?
Sara, yabancı bir BG subayı idi ama Türkçeyi çok iyi anlayıp, çok da iyi konuşabiliyordu.
Sara’nın Türkçe olarak ‘’Ceza evi müdürüyle görüşeceğim’’ cevabını duyan kapı nöbetçisi şaşkın bir ifade ile:
• Tamam, bekleyin biraz komutana sormalıyım, diye cevapladı.
Kısa bir süre sonra ceza evinin kapısı açıldı ve kapıda ‘’ne istiyorsunuz’’ diyen ceza evi müdürü göründü.
Sara, Magosa’dan geldiğini ceza evinde bulunan arkadaşı Sarp üsteğmeni görmek istediğini belirtti. Ancak bu cevap ceza evi müdürünü hiç tatmin etmemiş; yabancı bir subayın bir Türk subayı ile ne işi olabilir düşüncesine kapılmasına neden olmuştu.
Bu nedenle:
• Bu görüşme için alınmış bir izniniz var mı? Yoksa bu görüşme mümkün değil olmaz. Diye cevapladı.
Bu cevap üzerine Sara öylesine üzüldü ki, gözleri karardı, sendeledi tam yere düşecekken, yanına gelen Metin onu kollarından yakaladı. Bunun üzerine Metin ceza evi müdürünün yanına giderek, Sara’nın oraya neden geldiğini kısaca anlattı. Birbirlerini seven bu iki gencin kısacık da olsa görüşebilmeleri için müdür inisiyatifini kullanmasını rica etti.
Ceza evi müdürü dinlediklerinin şaşkınlığıyla olanı biteni izliyor, ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu. Ancak, Sarp üsteğmenin yaşadığı durumu o da yakından izlemiş, bu genç subayı böylesine üzen şeyin ne olduğunu nihayet anlamıştı.
Sarp birkaç kez hücresinde baygın olarak bulunmuş, bundan haberdar olan ceza evi müdürü, revir sorumlusu doktor ile görüştüğünde, bu genç üsteğmenin adeta kendini öldürmek istercesine aç ve susuz kalmayı tercih ettiğini öğrenmesine rağmen bunun nedenini öğrenmek bile istememişti! Kaldı ki, bu üsteğmenin almış olduğu ceza çok da fazla değildi…
Şimdi anlıyordu ki, bu iki genç birbirlerine olan sevdanın esiri olmuş, Sarp da sevdalısını görememenin hüznüyle kahroluyordu.
Netice de o da insandı. Ceza evi müdürü Metin’e dönerek:
• Bu BG subayına söyle ziyarete geldiği arkadaşını görebilmesi için ona yarım saatlik izin. Ne bir dakika fazla, ne de eksik. Görüşecekler, sonra da sessizce buradan ayrılacak. Ama bu görüşmeyi hiç kimse bilmeyecek. Yoksa beni görevden alırlar!
Yarı baygın bir şekilde yere çömelmiş duran Sara, bu sözleri duyduktan sonra yerinden zıplayarak fırladı!
Üstünü başını düzeltti. Saçlarını eliyle tarayıp, gözyaşlarını da sildikten sonra, Sarp’la görüşeceği odaya girdi ve sevgilisini beklemeye başladı.
Devamı yarın