Ama onu bir daha görmeyecekleri düşüncesiyle de oldukça mutsuzdular.

Sarp adaya hareket etmeden önceki gece tüm aileyi karşısına almış, onları asla unutmayacağını, Kıbrıs’a gitse bile en yakın zamanda yine Antep’e döneceğini, ya da onlarda isterse, hep birlikte Kıbrıs’a yerleşebileceklerini çok net bir biçimde bir kez daha açıklamış, söyledikleriyle tüm ailenin yüreğine su serpmişti.

O, kendisi için bunca fedakârlık yapan, onu erkek evlatları yerine koyan bu aileye minnet borçluydu, bu borcunu ölünceye kadar da unutmayacaktı.

Sarp ertesi sabah başta Ahmet Babası olmak üzere tüm aile ile vedalaşıp, helalleşti. Şahinbey’e gidecek olan köy minibüsüne binmeden önce hepsine son bir kez daha baktı; ‘’En kısa zamanda döneceğim’’ diyerek minibüse bindi. Gideceği bu yolun sonunda canından çok sevdiği kadın vardı. Ona kavuşacak, onu asla bırakmayacaktı.

Sarp Şahinbey’e, oradan Antep’e, oradan da Adana’ya gelmişti. Kıbrıs’a gidecek uçak Adana’dan akşam 20.30’da kalkacaktı.

Saatine baktı; 16.00’yı gösteriyordu. Adana’nın bahar havası, yaz kadar olmasa bile yine de sıcaktı.

Karnı acıkmıştı. Uçağın kalkış saatine kadar burada bir Adana kebap yiyebilirdi. Öyle de yaptı.

Kebapçıda geçirdiği zamana, Adana havaalanına giderken geçireceği zamanı da ekleyen Sarp, şehir merkezinden bindiği bir taksi ile Kıbrıs’a kalkacak uçağa ulaştığında saat 19.00 olmuştu.

Taksiden indi, valizini de alarak havaalanının giden yolcu bölümüne doğru yürümeye başladı. O anda Sara’yı Lefkoşa Havaalanından yolcu ettiği günü hatırladı!

Sevdiği kadını görebilmek için ne denli riskleri göze almıştı!

Ama onu görmek için yaptığı her şey buna değerdi. Şimdi de onu bir daha bırakmamak üzere yeniden Kıbrıs’a gidiyordu. Bu ada onların adeta kader çizgilerinin birleştiği yer olmuştu. Aşkları, sevgileri, sevdaları o adada başlamış ama yaşadıkları her güçlüğün başlangıç noktası da burası olmuştu!

Sarp, uçağa binip de, uçak kalktığı andan itibaren yüreğindeki heyecanı bastırabilmek için çırpınıp durdu. Uçağın pilotu, Lefkoşa için alçalıyoruz anonsuna yaptığı anda, kalbi yerinden çıkacak gibiydi!      

Sara acaba ne zaman gelecekti? Ya gelmezse! Ne yapacaktı? Metin’e adaya geleceğini söylediğinde, Metin onu karşılamak için Ercan Havaalanında olacağını söylemişti. Keşke Sara’da orada olsaydı…  

Bu düşünceleri arasında uçak Lefkoşa-Ercan havaalanına indi…

Sarp uçaktan iner inmez, valizini de yanına aldıktan sonra, adaya giriş vizesi için gelen yolcu salonuna doğru koşar adımlarla yürüdü. Vize işlemlerini bir an önce yaptırıp, Metin’le buluşmak istiyordu…

İşlemleri biter bitmez çıkış kapısına doğru koşturdu, kapıdan çıkar çıkmaz kan kardeşi Metin’i karşısında bulmuştu. Hasretle kucaklaştılar.

Metin, boğuk bir sesle:

- Hoş geldin kardeşim, bunca zaman sonra seni yeniden burada görmek ne güzel diyebildi…

Gözlerinden dökülen yaşlara mani olamamıştı… Sonra’da Ayşe’yi göstererek:

- Bak! Bu güzel hanım da, eşim Ayşe. O da seni çok merak ediyordu…

Sarp:

- Seni tanıdığıma çok memnun oldum Ayşe, inşallah kan kardeşim ile bir ömür boyu mutlu olursunuz, o bunu çok hak ediyor, dedi.

Ayşe:

- Ben de seni tanıdığıma çok memnun oldum Sarp ağabey, Sara’nın büyük bir aşkla sevdiği sizin gibi birisini tanımak beni çok mutlu etti. Umarım bizim aşkımız da sizinki kadar büyük olur, diye cevapladı.

Metin:

- Haydi, bakalım kardeşim doğruca Girne’ye bizim eve gidelim, sen de yol yorgunusundur. Antep nere? Kıbrıs nere? Binlerce kilometre yol ama insan isterse o kilometreleri bir anda sıfırlayabiliyor işte. Tıpkı bugün senin yaptığın gibi be Sarp, iyi ki geldin, iyi ki bir aradayız yeniden.

Devamı yarın