Haber: Elif Hayvalı 

Gebelik öncesi ve gebelik sonrası dönemlerde dengeli beslenme anne ve bebeği nasıl etkiler, gebelikte kan şekeri dengesini korumak için nasıl beslenilmeli, gebelikte egzersizlerin anne ve bebeğe psikolojik ve fizyolojik etkileri nelerdir gibi soruların yanıtlarına sayfamızda yer verdik. Herkese sağlık dolu bir hafta dilerim.

 

Gebelik öncesi ve gebelik sırasında dengeli beslenmenin anne ve bebeğe etkileri nelerdir?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Çiğdem Yavuz Yurtsever: Gebelik öncesi sağlık bakımı, anne ve bebekte risk oluşturan fiziksel, tıbbi ve psikososyal durumları gebelikten önce saptayarak, uygun şekilde çözümleme veya yönlendirmeye dayanan bir hizmettir. Gebelik öncesi dönem genellikle gebe kalmadan önceki üç ay olarak tanımlanır. Gebelik sırasında sağlıklı olan bir kadının başarılı bir hamilelik geçirme ve sağlıklı bir çocuk sahibi olma olasılığı daha yüksektir. Anne ve çocuk sağlığının iyileştirilmesi ve bulaşıcı olmayan hastalıkların artan yükünün azaltılması, gebelikte istenmeyen durumları önlemek için gebe kalmadan önce müdahaleye daha fazla odaklanılması gerekiyor. Toplumda sigara, alkol ve obeziteyi azaltmaya yönelik devam eden çabaların yanı sıra, özellikle diyet ve beslenme konusunda gebelik öncesi sağlık konusunda farkındalığın artırılması çağrısında bulunuyoruz.

Biyolojik açıdan bakıldığında, gametlerin olgunlaştığı, döllenmenin gerçekleştiği ve gelişen embriyonun oluştuğu gebelik haftalarını kapsayan kritik bir dönem vardır. Bunlar, makro (protein, yağ, karbonhidrat) ve mikro (vitamin, mineraller) besinlerin varlığı veya sigara, alkol, uyuşturucu veya diğer kusurlara maruz kalma gibi çevresel faktörlere en duyarlı olan dönemdir. Nöral tüp defektlerinin önlenmesi için, gebelikten üç hafta sonra nörülasyonun başlamasından önce yeterli seviyelere ulaşmak için en az 4-6 hafta folik asit takviyesi önerilmektedir. Gebe kalma dönemi (iki ila üç ay öncesi ve sonrası), gamet fonksiyonunun ve erken plasenta gelişiminin optimize edilmesi için kritik bir dönemdir. Gebelik öncesi ve sırasında folik asit takviyesinin diğer faydaları arasında preeklampsi, düşük, düşük doğum ağırlığı, gebelik haftasına göre küçük olma, ölü doğum, yenidoğan ölümü ve çocuklarda otizm riskinin azalması sayılabilir.  Bu dönemde örneğin folik asit takviyesi nöral tüp defekti riskini % 70'e kadar azaltabilir. Bunun dışında iyot, D vitamini, kalsiyum, magnezyum, demir, omega3 (DHA)  gibi birçok mikrobesin ve yağların iki ila üç ay öncesi ve sonrası eksikliklerinin tamamlanması anne ve bebeğin sağlığını önemli ölçüde etkilediği araştırmalarda gösterilmiştir.

Sigara içme, kötü beslenme ve yeme bozuklukları gibi sağlıksız yaşam tarzı davranışları genellikle gençlik yıllarında ortaya çıktığı için hassas bir dönemdir. Bu önyargılı risk faktörleri, yetersiz anne beslenmesi ve obezitenin çocuk üzerindeki uzun vadeli etkisine dair artan kanıtların gösterdiği gibi, yetişkinlikte ve gelecek nesillerde sağlık üzerinde kümülatif etkiye sahip kalıpları belirleyebilir. Hamilelik sırasında başlayan diyet müdahaleleri obez kadınlarda kilo alımını ve yağlanmayı azaltabilir, ancak hamilelik sonuçları üzerinde çok az etkisi olur. Hamilelik sırasında çoklu mikro besin takviyesi, çocuk sağlığı sonuçlarını temel olarak iyileştirmek için “çok az veya çok geç ” görünmektedir. Yani,  gebelik öncesi dengeli beslenme ve hayat tarzı değişikliklerinin ileriki dönemleri önemli ölçüde etkilediğine de dikkatinizi çekmek isteriz.

Halk sağlığı açısından bakıldığında, gebelik öncesi dönem, diyet, egzersiz ve obezitenin yanı sıra sigara ve içkiyi etkileyen sağlık davranışlarının ilk hamilelikten önce yerleştiği ergenlik gibi yaşam seyrindeki hassas bir aşamayla ilgilidir.

Gebelikte kan şekeri dengesini korumak için nasıl beslenilmelidir?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Çiğdem Yavuz Yurtsever: Gebeliğin özellikle 20.- 24. haftasından sonra oluşan hormonal değişiklikler, aşırı kilo alımı gibi nedenlerle insülinin etkisi azalmakta ve insüline karşı bir direnç gelişmektedir. Hamilelik diyabeti (GDM), plasenta tarafından üretilen bir hormonun vücudun insülini etkili bir şekilde kullanmasını önlediği bir durumdur. Glikoz hücreler tarafından emilmek yerine kanda birikir. Gebelik diyabetiniz varsa veya böyle bir risk tespit edilmişse amaç, glikoz seviyenizi hamilelik için hedef aralıkta tutmaktır. Yağ, şeker ve tuz oranı düşük, sebzeden, glisemik indeksi düşük meyvelerden sağlıklı ve dengeli bir beslenmenin faydası olacaktır. Ancak aynı zamanda kaliteli, düşük glisemik indeksli (GI) karbonhidratlı gıdaları da dahil etmeye çalışmalısınız. Karbonhidratı sıfırladığınız bir diyette vücut karbonhidrat deposu olan kasları enerji kaynağı olarak kullanır ve kas kaybı meydana gelir, siz yağ yaktığınızı zannederken aslında kilo kaybınızın nedeni kas ve su kaybı olabilir. Karbonhidrat alımınızı güne yaymanıza ve kahvaltıda karbonhidratlardan kaçınmanıza yardımcı olabilir. Glisemik indeks (GI), karbonhidratlı gıdaların glikoz seviyenizi ne kadar hızlı etkilediğini gösteren bir derecelendirme sistemidir. Yüksek GI'li gıdaların hepsinin sağlıksız olmadığını ve düşük GI'li gıdaların hepsinin sağlıklı olmadığını unutmayın.  Örneğin havucun GI değeri yüksekken, bitter çikolatalı kekin GI değeri daha düşüktür. Bu her zaman çikolatalı kek yiyeceğiniz anlamına gelmez.  Diğer yönlere (şeker ve yağ içeriği gibi) bakmadan yalnızca gıdaların GI'sine odaklanırsanız, diyetiniz dengesiz ve yağ ve kalori açısından yüksek olabilir. Sağlıklı ve dengeli öğünler yemeyi düşünmek önemlidir. Bunlar doymuş yağ, şeker oranı bakımından düşük, esansiyel yağ asitlerinden zengin olmalı ve daha fazla sebze, tam tahıllar, baklagiller, kuruyemişler ve yağlı balık içermelidir. Ayrıca yemeklerden sonra glikoz seviyeleriniz üzerinde en büyük etkiye sahip olanın GI değerinden ziyade yediğiniz karbonhidrat miktarının olduğunu hatırlamaya çalışın. 'İki kişilik yemek' yerine porsiyon boyutlarına dikkat etmek önemlidir.

Gebelikte egzersizlerin anne ve bebeğe fizyolojik ve psikolojik etkileri nelerdir?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Çiğdem Yavuz Yurtsever: Gebelikte egzersiz doğum sürelerini etkileyen değişkenler indüklenmiş doğum, epidural/ subdural analjezi kullanımı, oksitosin uygulamalarını azaltarak spontan doğum oranını yükseltmektedir. Gebelik öncesi ve sonrası yapılan pelvik kas gelişimine dair egzersizler doğumun spontane başlangıcını artırabilir ve indüksiyon, sezaryen doğumu azaltabilir. Araştırmalarda egzersizlerin, toplam doğum ve doğum süresinin azalmasıyla ilişkisi bulunmuştur. Doğum süresinin uzaması bebeğin distrese girmesine neden olabiliyor, bunun için neonatolog tarafından muayene gerektiğinde erken ten tene temas bazen gecikebilir, bu nedenle spontane doğumların hızlı ten tene temasla olasılığı daha yüksektir. Bu durum anne adayını psikolojik hem de fizyolojik olarak etkilemektedir. Ten tene temasla hem anneye oksitosin hormonunun doğal salgılanması ile birlikte kanama riskinin ortadan kaldırılması hem de sütün salgılanması, ten tene temas zamanı anneden bebeğe mikrobiyom transferini de unutmamak gerekmektedir. Bu da ötosik doğum, başından sonuna kadar komplikasyonsuz gerçekleşen normal bir doğum anlamına geliyor. Gebelik öncesi ve sonrası yapılan egzersizler doğum sonrası depresyon, doğum sonrası yorgunluk, stres idrar kaçırma ve karın diyastazı gibi sorunları da önlediği araştırmalarda gösterilmiştir.

Eczacılardan "bilinçli vitamin kullanımı" uyarısı Eczacılardan "bilinçli vitamin kullanımı" uyarısı

Nefes egzersizi ve teknikleri uygulaması

Gebe Eğitmeni Şebnem Mardiyeva: Egzersizlerden çok egzersizlerin tekniği ve bu dönemde pratik olmasına önem verdiğimiz için hem nefes egzersizi hem de kasların çalışmasını sağlayan French Press nefes tekniğini gebelerimize uyguladık. Fransız pres şişesindeki basına benzer şekilde, karın boşluğuna doğru aşağı doğru hareket eden bir "piston" görevi gören diyafram ile zorla nefes alma ve zorla nefes vermenin bir kombinasyonunu içerir. French pres şişesi pistona basıldığında genişlemiyor. Aynı şekilde, karın duvarı nefes alırken genişlememelidir (maksimum güç için).  French Press Nefes tekniğinin amacı, istemli solunumla modüle edilen solunum dışı kaslara ve nefes alma ve vermenin kemiklerin konumu üzerindeki doğrudan etkisi sayesinde karın içi basıncını arttırmaktır, bununla birlikte pelvik taban kaslarının da çalışmasını sağlamaktadır.  French Press Nefes tekniği akciğer kapasitesini genişleterek dokulara ve organlara oksijen iletilmesinde de etkili bir yöntemdir. Bununla birlikte diyafram üç parçalı bir kastır. Diyafram ayrıca üç farklı sinir tarafından da beslenir. Bilinçli olarak "vücudun arkasından aşağıya doğru" nefes almaya çalışmanın diyaframın bel kısmının aktivasyonunu vurgulayabileceği, hem kasa hem nefese olan odak kordinasyonun güçlenmesinde önemli derecede etkindir ve potansiyel olarak daha önce tartışılan kaldırma kuvvetini kolaylaştırabileceği tahmin edilebilir.