YAŞAM

GAZİANTEP KALESİ’ndeyim

Abone Ol

SEVGÜL EROĞLU

İSTANBUL

Alleben Deresi güney kenarında, 25-30 metre yükseklikte asırlardır şehrin merkezine heybetle ve  gizemleriyle tepeden bakar. Mağrur duruşuyla dikkatleri her zaman üzerine çeker.

Mayıs ayında gerçekleşen 4. Uluslararası Gaziantep Opera ve Bale Festivali çerçevesinde bulunduğum şehirin İpek Yolu’ndan günümüze uzanan o muhteşem  tarihine tanıklık etmek ve belediyenin birbirinden etkili kültür sanat faaliyetlerine katılmak, lezzetli gastronomik kültürünü tatmak  gerçekten hem keyifli hem yorucuydu. Gaziantep üç beş gün içinde yenip yutulur cinsten bir şehir olmaz olmamalı. Gezdim iki günü yeter  diyen varsa çok şeyi atlamıştır. 

Buram buram tarihiyle Gaziantep’ten işte size bir köşe…

Gazeteci arkadaşlarımla merkezdeki Zincirli Bedesten Çarşısı’ndan evde bekleyenlerimize buraları anlatacağımız nice anılarla birlikte tattıracağımız ünlü lezzetler, hediyelikler için alışveriş yaptık. Yöresel tatlılar otlar fıstık vs. aldıktan sonra, üzerine   şöyle bir de tadına doyamadığımız meşhur menengiç kahvesi içerken… Dinlencelerde geriye dönüp neler yaptığımızı irdelerim ve aklıma birden kale düştü. Ali İhsan Göğüş Müzesi ve Araştırmaları Merkezi, Hamam Müzesi, Atatürk Anı Müzesi, Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi … Bey Mahallesinde gezerken ara ara bana göz kırpan kale…Gaziantep Kalesi

Nasıl yani orayı görmeden gitmemeliyim dedim. Katılan olsa da olmasa da bir kere takmıştım kafayı. Tarih kokan bir semtin içinden geçerek kaleye yollandım ki, girişte birbirinden endamlı dört genç kız önüme düştü. Öncelikle işlerini bildikleri belli ki bana ‘Abla’ diye seslendiler. Aman da aman ablanız kurban olsun size… Lise çağındaki kızlar ceylan gibi yanıma yaklaşıp;

‘Bizim velimiz olur musunuz yaşımız küçük diye tek başına bizi sokmuyorlar.’ Nasıl yani dedim bugün 19 Mayıs gençlerin bayramı…çok önemli bir gün ve bu kızlar böyle bir tarihi mekana giremiyorlar. Önce ‘Kızlar içeride nasıl bir atmosfer var bilmiyorum kudurmayacağınıza söz verin’ dedim. Sözü aldıktan sonra velileri ben olarak içeri girdik. Anaç halimle gezdik bir müddet. Onlara kaleiçi açık alanda, öğretmenliğimden kalan sevecen tarzımla biraz hayat biraz meslek biraz gelecek hedefler sohbeti yaptık. Çok mutlu oldular. Onları dinlemek beni de çok rahatlattı. Okul hedefleri koymuş düzgün ailelerde doyumu bilen çocuklardı. Kaleyi ve içinde bulunan Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması Müzesi’ni ayrıntılı gezmem adına, onlarında rahatlıkla çevreyi tanımaları adına rahat bıraktım. Fotoğraf çektirdik. Beni idol olarak gördüklerini söylediklerinde ise tarifsiz duygulara boğuldum. Keyfimiz fotolarda ölümsüzleşti…

Gaziantep Kalesi, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, tarihi günümüzden 6000 yıl öncesine dayalı, Kalkolitik dönemde bir höyük üzerinde kurulduğu, M.S. 2-3 YY. da ise kale ve çevresinde “Theban” isimli küçük bir kentin olduğu bilinmekte. Kazılardan anlaşıldığı üzere ilk olarak M.S. 2-4 YY da -Roma döneminde- gözlem amaçlı olarak yapılır ve zaman içinde de genişler… Tarih boyunca bir çok kez restore edilir. Kaleler mimarı olarak bilinen Bizans İmparatoru Iustinianos döneminde- M.S. 6 YY- bugünkü biçimini alır. Yine bu dönemde kale önemli bir onarım geçirmiş olup, onarım sırasında tesviyenin sağlanması için, güney bölüm kemerli ve tonozlu galerilerden oluşan temel yapılarıyla donatılır, bu galerilerle birbirine bağlanan kuleler inşa edilerek ve sur bedenleri batı, güney ve doğuya, tepenin sınırına kadar genişler. Kale bu haliyle gayrı muntazam dairesel bir şekle sahip. Kale bedenleri üzerinde 12 adet kule mevcut. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kalenin 36 burcundan bahsetmekte. Günümüzde ise bunların yalnızca 12 tanesi ulaşabilmiş.) Geri kalan 24 burcun ise kalenin dış surları üzerinde bulunduğu ve günümüze kadar gelemediği düşünülmekte. Kale çevresinde olan hendek ve üzerindeki köprü ile kaleye geçiş sağlanmakta. 

Bizans döneminin arkasından Memluklar, Dulkadiroğluları ve Osmanlılar ihtiyaca göre kaleyi zaman zaman onarmışlar ve buna dair onarım kitabeler de  koymuşlar. Ana  kapı üzerinde yer alan kitabeden, ana kapı ve kale köprüsünün iki yanındaki kulelerin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557 yılında yeniden yaptırıldığı anlaşılmakta. Asıl kale kapısından girince, kalenin iç kesimlerine ve üstüne doğru açılan iki yol var. Sola açılan yoldan, kalenin üst kısmına giderken iç kesimlerine doğru devam eden yoldan ise; galeri, dehliz ve kale odalarına ulaşılıyor. Kalede ana kütle altında ise bir su kaynağı bulunmakta.

Burada atlamadan

Gaziantep Arkeoloji Müzesi tarafından yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda, Osmanlı dönemine ait bir hamam ile 2000 yılında yapılan kazılarda ise, bir cami ortaya çıkartılmış. Hamamın banyo, buhar odası köşesinde bulunan kanallar vasıtasıyla içeride buhar fazlalaşınca bacalar yoluyla dışarıya veriliyormuş. Hamam; mimari olarak pek gösterişli olmamakla birlikte teknik bakımdan üstün özellikler taşımakta imiş. (Biz hala yapı tekniği doğru dürüst yakalayamadık oyy oyy) Osmanlı mimarisi tarzındaki cami ise, dikdörtgen planlı. Caminin güney cephesinde yarım daire şeklinde mihrap, mihrabın sağında ve solunda ikişer adet kitap koyma bölümleri ve mihrabın sol tarafında güneyden dışarıya açılan bir kapı girişi ortaya çıkartılmış. Ayrıca mihrabın sağ tarafından kızaklı bir minberin de yeri bulunmuş. Ayrıca 2002 yılından günümüze kadar devam eden kazı çalışmalarında ise Kale Hamamı’nın kuzeyinde, kale camisinin doğusunda ve güneyinde 5x5 metrelik açmalarla kazı çalışmaları yapılmış ve bu kazılarda, Erken İslam, Bizans, Osmanlı dönemine ait çeşitli mimari yapı kalıntıları, seramik/metal parçaları, mermi çekirdekleri, Bizans dönemine ait bilezik parçaları, pişmiş toprak kandiller, Bizans ve Osmanlı dönemine ait sikkeler, çok sayıda demir gülle, çakmaklı tüfek parçaları ve bazıları mühürlü pipo parçaları ile bazı hayvan kemikleri ele geçmiş. 

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, şehrin yer altındaki tarihinin Gaziantep Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararına istinaden yapılan temizleme çalışmalarında yerin 18 metre altında bir şehir efsanesi olan “Tatlı-Acı Su” da bulmuş. Antep Savunması’nda etkin olarak da kullanılan tünel sistemlerinin bir kolu olan kale tünelleri, 6 bin yıllık tarihi, gizli geçitleri, savunma sistemleri ve kastelleri ile şehrin merkezinde zamana meydan okurcasına dimdik ayakta. ‘Tatlı- Acı Su’ yu ziyaret eden Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Bizim çocukluğumuzda anlatılan bir hikaye vardı. ‘Kalenin altında bir acı bir de tatlı su var’ derlerdi. Şu anda içinde balıkların yüzdüğü tatlı suyu bulduk. Antep Kalesi’nin altından Dülük’e kadar giden hatlar mevcut. Mağaracılık yükselen bir değer. Kalenin altında bulunan bu tarihi dokuyu, dünyaya tanıtmak ve bu networku şehrimize çekmek büyük önem taşıyor. Ortaya çıkarılan tünel ve galerilerle şehrin sırrı çözülecek” demiş.

GAZİANTEP SAVUNMASI VE KAHRAMANLIK PANORAMASI MÜZESİ

Kale içerisinde yer alan başka birgaleri, 2009 yılında İstiklal Savaşı’nda kahramanca verilen mücadelenin anlatıldığı bir müze olarak açılmış. ( Ayrıca bu mücadelenin çağdaş bir müzecilikle anlatıldığı Panorama Müzesi var.)

Kahramanca şehrini savunan Gaziantep halkının 10 ay 9 gün boyunca süren  işgalde verdikleri destansı zafer anlatılmakta. Savunmanın teşkilat yapısı, cepheler ve abide şahsiyetlerin kronolojik olarak resimleri, rölyefleri, heykel ve sunumlarıyla, maketler eşliğinde de ayrıntılı bir şekilde anlatılmakta. Gururla ve vatan için canlarını hiçe sayanları yad ederek gezdim.

TARİH VARSA EFSANELER DE VARDIR.

Gaziantep Kalesi’nin ismine dair bir efsaneye göre; Kalenin asıl adı Kala-i Füsus imiş. Hikayeye göre kaleyi bölgenin sahibi olan bir kız yaptırıyormuş. Kalenin yapım masrafını karşılamak için çok kıymetli bir taşı olan yüzüğünü satmış. Bu sebeple kaleye, yüzük kalesi anlamına gelen Kala-i Füsus adı verilmiş… 

Bir başka efsaneye göre de; Kaleyi zengin bir kadın yaptırıyormuş. Bir gün sokağa çıkan kadın yolda bir cenaze götürülüşüne denk gelmiş. Yanındaki uşağına, ne oluyor, diye sormuş. Uşak; “Efendim, insanlar bir gün ölür, ölülerini de tabut içinde taşır, mezarlığa götürür ve toprağa gömerler. Gördüğünüz tabutun içinde dün bizim gibi canlı olan bir insan var.” demiş. Bunun üzerine zengin kadın uşağıyla beraber geri dönmüş ve kaleyi yapan ustalarına;  “Bırakın kale yarım kalsın, ben ölümü hiç düşünmezdim.” demiş. 

Asırlara meydan okuyarak dimdik ayakta kalmayı başaran Gaziantep Kalesi, görkemli duruşuyla ben buradayım diyor ve tepeden tüm Gaziantep’i selamlıyor. Yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla Gaziantep turizmine kazandırılan kale tüm ihtişamıyla sizleri çağırıyor. Benden hatırlatması…