Gazi Öğretmen okuma yazmaya başladığı yıllarda günlük tutmaya merak sarmıştı.
Burada çocukluğunda günlüğüne yazdığı bir anekdotu anlatmadan geçemeyeceğim;
Kıtlık dönemlerinin hüküm sürdüğü çocukluk yıllarında doğduğu Gürlevik mahallesinin muhtarı sayın Mehmet Deniz bir misafir ağırlama telaşına düşmüş…
Gelecek olan misafir de Anamurlu Mersin Milletvekili sayın Halil Atalay ve sayın Halil Atalay’la birlikte Ankara’dan, T.B.M.Meclisi’nden gelen milletvekili misafirleri imiş…
Misafirlere çay ya da kahve ikram edilecek fakat Anamur ve Bozyazı’da hiç şeker yokmuş…
Muhtar sayın Mehmet Deniz şeker bulma telaşında ama hiçbir yerde şeker bulamamış…
Olay bir yaz günü Bozyazı’da geçiyormuş…
Gazi öğretmen ailece Tersakan yaylasındalarmış…
İşte tam bu sırada babası mısır tarlasını sulamak için yayladan Bozyazı’ya gelmiş…
Muhtar çok yakın akrabaları imiş…
Muhtar Gazi Öğretmenin babasına demiş ki; “Hiçbir yerde şeker bulamadık…Milletvekilimiz sayın Halil Atalay’la misafirleri gelecek…Sizin evin dolaplarına bir bakalım. Fatma Nenem (Gazi öğretmenin annesine Fatma nene dermiş.) belki bir yerlere şeker saklamıştır…”
Gerçekten evlerinin dolabının birinde bir tas içerisinde şeker bulmuşlar ve misafirleri ağırlamışlar…
Şekerin bile bulunmadığı bir dönem…
İşte Gazi Öğretmen böyle bir dönemde dünyaya gelmiş…
Bu zor şartlarda yaşama mücadelesi verirken 2 aylık olduğu zaman ateşli bir hastalığa yakalanmış…
Yapılan bütün müdahalelere rağmen bir türlü ateşi düşmüyormuş…
O dönemin en iyi okullarından olan Rüştüye mezunu büyük amcası Yusuf ağa alelacele bir kazana soğuk su doldurtmuş…
Her iki ayağından baş aşağı tutarak Gazi Öğretmeni içi soğuk su dolu kazana daldırmış…
Bir taraftan da ona devamlı soğuk su döküyormuş…Hiç nefes alamıyormuş…Bu operasyon dakikalarca sürmüş…
Herkes öldüğünü zannederek feryat ederken Yusuf amcası onu devamlı kazana daldırıp-daldırıp çıkarıyormuş…
Annesi bir tarafta perişan şekilde lohusa yatağında yatarken, babası feryat ederken Mahmut ve Hamdi ağabeyleri, Fazilet ve Mürüvvet ablaları sağa sola koşuşurken Yusuf Amcasından titrek bir ses duyulmuş;
“Ateşi düştü… Yaşıyor…”
…Ve bayılmış, oracığa yığılıp kalmış…
Gazi Öğretmen 7 aylık erken doğumdan sonra ilk ciddi hastalığını da atlatmış.
Gazi Öğretmenin doğduğu yer; 1988 yılında İlçe statüsüne kavuşan Bozyazı ilçesi imiş…
Yüzölçümü 566 km2, sıfır deniz seviyesinde bulunan, en yüksek noktasında rakım 1760 metre olan ve 25 km sahil şeridine sahip Bozyazı…
İlçenin tam ortasından geçip denize dökülen Sini çayı ile Tekmen-Tekeli kasabaları arasından geçerek denize dökülen Aksaz çayının suladığı Bozyazı…
İşte Gazi Öğretmen önceleri Anamur ilçesine bağlı olan kasabada, sonradan ilçe olan Bozyazı’da dünyaya gelmiş...
Bozyazı İlçesi, adını; İlçenin ilk yerleşim yeri ve Gazi Öğretmenin doğduğu yer olan Gürlevik yöresinin güneyinde bulunan o dönemlerde sulanmayan “Çorak- düzlük” anlamındaki “Boz alan”, “Bozova”, “Bozyazı” şeklinde halkın isimlendirmesinden almıştır…
Gazi Öğretmenin doğduğu yer olan Bozyazı; Toros dağlarının eteklerinde Akdeniz kıyısında bulunmaktadır.
Doğusunda Aydıncık, Batısında Anamur, Kuzeyinde Gülnar ve Ermenek İlçeleri, güneyinde Akdeniz yer almaktadır.
Bozyazı; Antik çağda NAGİDOS adıyla anılan Sisamlı Nagidos tarafından M.Ö.5.yüzyılda kurulmuş…
Tarihi zamanlar içinde Bozyazı’da; Hititler, Asurlar, Lidyalılar, Persler, Romalılar,
Memluklular, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar hüküm sürmüşler…
Bozyazı; Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı topraklarına dâhil edilmiş…
Gün gelmiş, yıllar- yılları kovalamış ve Osmanlı imparatorluğunun yerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti atalarından kalan topraklar üzerinde hükümran olmuş…
İşte Gazi Öğretmenin doğduğu Bozyazı da bu topraklardan biriymiş…
Gazi Öğretmenin babası çocukluğunda tıpkı bir arkadaşı gibi bunları anlatır, bu anlattıklarını o gece Gazi Öğretmen de günlüğüne yazarmış…
Çocuk yaştan itibaren babasını getirdiği 10’larca deftere günlük tutmaya başlamış…
Babasının anlattıklarına göre Gazi Öğretmen doğduğu sıralarda ülkemizde başbakan sayın Şükrü Saraçoğlu hükümeti varmış…
Gazi Öğretmen doğduktan bir sene sonra hükümet değişikliği olmuş…
07.08.1946 tarihinden 10.09.1947 tarihine kadar Recep Peker hükümeti on beşinci Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak ülkeyi idare etmiş…
Gazi Öğretmen o zaman 2 yaşındaymış.
O dönemlerde yani Gazi Öğretmenin doğduğu ve 2 yaşına geldiği dönemlerde de yine ülkede Cumhuriyet Halk Partisi hükümeti varmış…
O doğmadan önce ve sonra ülke bu hükümet döneminde çok büyük bir kıtlık dönemi yaşamış…
Öyle bir kıtlık dönemi ki; İnsanlar yiyecek ekmek, yağ, bulgur, soğan, gibi gıda maddeleri, üzerlerine giymek için kıyafet ve aydınlanmak için gazyağı bile bulamıyorlarmış…
Yiyecek- içecek – yakacak - giyecek ne varsa hepsi karneyle alınıyormuş…
Cumhuriyet Halk Partisi devrinde:
1942-1946 yılları arası 13 ve 14’üncü Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olan Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun 1’inci ve 2’inci hükümeti dönemlerinde;
07.08.1946 – 10.09.1947 tarihleri arası on beşinci Türkiye cumhuriyeti hükümeti olan Recep Peker hükümeti döneminde…
10.09.1947 – 10.06.1948 tarihleri arası kurulan birinci Hasan Saka Hükümeti döneminde;
10.06.1948 – 16.01.1949 tarihleri arasında kurulan ikinci Hasan Saka hükümeti döneminde;
…Ve 16.01.1949 – 22.05.1950 tarihleri arası kurulan Şemsettin Günaltay hükümeti dönemlerinde yiyecek ve içecek maddeleri, ısınma ve aydınlanma maddeleri karneye bağlanmış…
Karnesi olmayanların nüfus cüzdanlarına da aldıkları gıdalar sebebiyle mühürler basılırmış…
( devam edecek )
GAZİ ÖĞRETMEN (4)
Gazi MERT
Yorumlar