Yukarıda bir nebze anlatılan şekliyle Gazi Öğretmenle Habibe’nin düğünlerinden önce nişanlılık dönemlerinde bazı olumsuzlukların varlığından, terör olayından olaylardan söz edilmişti...Bu olumsuzluklar ikisinin dışında yaşanan bazı menfaat ilişkilerinden kaynaklanmaktaymış...
Onların birbirlerine olan sevdaları gerçekten dillere destan bir sevda imiş... Aralarında 7 yaş fark olmasına rağmen neredeyse çocuklukları birlikte geçmiş…
Habibe’nin doğumunda doğum yaptıran ebenin “İşte Gazi’nin kısmeti geldi.” dediğini duyduğu andan itibaren Gazi Öğretmen adeta ona kol kanat germeye başlamış… Evlerinin arasında yaklaşık 200 metre mesafe varmış... Köyün çeşmesi Gazi Öğretmenlerin evinin önünde imiş…Günün belli saatlerinde Habibe o küçücük zayıf bünyesi ile elinde ya helke ya da “güğümle gelir, su doldurup evlerine götürürmüş...
Gazi Öğretmen bazen elindeki su kabını evlerine götürmeye yardımcı olurmuş...Bu yardım edişi çocuk denecek yaşta olmasına rağmen kendisine mutluluk verirmiş…
Habibe nişanlılık döneminde dışardan gelen ne olduğunu bilemediğimiz terörist baskılara da çok üzülüyor bir anlam veremiyormuş….
Bir gün Gazi Öğretmen evlerinin balkonunda otururken Habibe’nin yaklaşık yarım saatlik uzaklıkta bulunan denize doğru gittiğini görmüş…Portakal bahçelerinin arasından uzanan patika yolda hızla denize doğru gidiyormuş…
O anda Gazi Öğretmenin aklına kötü bir fikir gelmiş…O gün yaptıkları sohbette moralinin çok bozuk olduğunu biliyormuş…
Gazi Öğretmen içinden; “ Acaba kendini denize mi atacak? İntihar mı edecek?’’ Diye geçirmiş…Çünkü o günlerde nişanımızı engellemek isteyenlerin baskıları kendisini üzüntüye sevk ediyormuş…
Gazi Öğretmen evden süratle çıkmış...Denize doğru portakal bahçeleri arasındaki patika yoldan, O’na doğru koşmaya başlamış…Aralarında belki de 10 dakikalık bir mesafe varmış...Koşmuş ama yetişmek mümkün olmamış…Denize yaklaştığı sırada gözden kaybolmuş…Derken denizden geri döndüğünü görmüş…
Birbirlerine yaklaştıkları zaman adeta bayılacak hale gelmişler…10-15 dakikalık bir dinlenmeden sonra beraberce kol kola geri dönmüşler…Gazi Öğretmen denize gidiş nedenini sorduğu zaman anlattıklarını dinleyince o saf ve temiz duygulu nişanlısına karşı sevgisi bir kat daha artmış.
Meğer bir mektup yazmış… Bir şişenin içine koymuş…Şişenin ağzını kapatmış ve denize atmış…Mektup birbirlerine kavuşabilmeleri için meçhule yazılmış bir mektupmuş…Terör olayı kendisini o kadar bunaltmış…Sevdaları nişanlılık döneminde o kadar büyükmüş ki…
Terör o dönemde Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi düğünlerinde de de kol geziyormuş...
Bir gece saat 20.00 – 21.00 sıralarında benzin dökülmek suretiyle evleri yakılmak istenmiş…Giriş kapısı yanmış ve söndürmüşler…
Başka bir gece saat 02.00 sıralarında Molotof kokteyli ’ye benzer tipte bir şişenin içine benzin konularak fitili ateşlenmiş ve evlerinin dibine atılmış…Gazi Öğretmen yanan fitilin sesinden uyanmış…Babasının bulunduğu odada bulunan ruhsatlı tüfeği almış, korkutmak bahanesiyle dışarıya rasgele ateş açmış…Bu defa evlerinin yaklaşık 100 metre ilerisinden evlerine ateş açılmış ve o anda çatışma çıkmış…Bu arada evin yakınına atılan Molotof kokteyli de patlamış...
Bütün bu olanları gören mahalle halkı Gazi Öğretmenlerin haberi yokken geceleri evlerinin etrafında nöbet tutmuş…Hiç kimse bu terör olaylarına anlam veremiyormuş…
Öyle ki komşu köyleri Kötekler’den de eli mavzerle Aslan Ali, Aslan Dede, Çil Ali gibi 10’larca arkadaşları evin içinde ve dışında nöbet tutmaya başlamışlar…Bir defasında yaklaşık 200 metre mesafeden evlerine yine mavzerle ateş açılmış…
Jandarma’dan da yardım istememişler ama Jandarma’nın sabaha kadar evin çevresinde nöbet tuttuğunu komşuları söylemiş…
Bu terör olayı mahalleleri ve çevresinde, hatta Anamur ilçesinde ve Bozyazı’da pek görülmeyen bir olaymış…
O kadar terör estirilmişti ki; Düğünlerinin sonunda gelin almaya gidildiği zaman damat olarak Gazi Öğretmeni bile götürmemişler ve gelin jeep’le evlerinin kapısına getirilmiş…
Ve hatta eşyaları Sivas’a götürmek için kamyona yükleyip evden ayrıldıktan 2 kilometre sonra bir araçla kamyonun önü kesilmiş şoförün yerinde yaptığı manevra ile herhangi bir çatışmaya meydan verilmemiş…
İşte Gazi Öğretmenle eşi Habibe’nin böyle bir düğünleri olmuş…
Ve düğün sonrası bütün olumsuzluklarıyla tarihe gömülüp gitmiş, üzerine sünger çekilmiş…Çünkü Gazi Öğretmen ailesi ve okulları tarafından kavga adamı değil dava adamı olarak yetiştirilmiş…
Bütün bu olumsuzluklar içinde mutlu yuvasını kurmuş ve Sivas’taki öğretmenlik görevinin başına dönmüş...
Gazi Öğretmen: Babası, eşi Habibe, yeğeni Fatma ile ev eşyalarını yüklediği yük kamyonunun şoför mahallinde Sivas’a gelmiş…Babası evlerini yerleştirmiş trenle Mersin üzerinden Anamur’a dönmüş…
Meğer babası gitmeden çevre esnafı dolaşmış…Askeri Malul olarak kendini ve öğretmen olarak Gazi Öğretmeni esnafa tanıtmış …Onlara adresini vermiş…Gazi Öğretmen esnaftan bir şeyler aldığı takdirde para almamalarını ve mektupla kendinden istemelerini söylemiş…
Bir ara koltuk takımı ve bazı ev eşyaları aldığı bir esnaf para almayınca ve babasının kendilerine söylediklerini anlatınca babasının büyüklüğünü bir daha anlamış…
Gazi Öğretmen göreve başladığı birinci yarıyıl tatilinde düğününden sonra Şubat dönüşü derslere başlamış…Öğrencilere sene başında ödev olarak gazete kupürleri toplamasını söylemiş…Her öğrenci şubat tatilinde birer dosya oluşturmuş…Hem not alacak hem de dolma kalem kazanacaklarmış…
Ders olsun olmasın öğrenciler bu ödevlerini okula getirmeye başlamışlar…Okulun yüzde doksanı Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)’na bağlı olan öğretmenler bu durumdan büyük ölçüde rahatsızlık duymaya başlamışlar…
Gazi Öğretmeni okul idaresine şikâyet etmişler…Bir gün okul müdürü Gazi Öğretmeni odasına çağırmış…
Okul Müdürü verilen ödevden dolayı okulun içerisinde sağ tandanslı gazetelerin dolaştığını bundan hem öğretmenlerin hem de okul idaresi olarak kendilerinin rahatsız olduğunu söylemiş…
Stajyer olduğunu bu durumda stajyerliğinin kaldırılmasının tehlikeye düşeceğini söylemiş…
Gazi Öğretmen bu konuda hazırlıklıymış…Okul Müdürünün ne söyleyeceğini de tahmin ediyormuş…Bu konuda ödev verilemeyeceğine dair yazılı emir vermesini istemiş ve bu yazılı emri de üst makamlara ileteceğini söylemiş…
Gazi Öğretmen sakin biriydim ama okulda meydana gelen olaylara da seyirci kalamazmış…Ödevini engelleyememişler…
Temiz bir vatan evladı olan tarih öğretmeni sayın Namık Yücesan, tarih dersinde öyle bir ders anlatıyormuş ki adeta bütün öğrencileri kendine bağlamış…
Gerçekler anlatılınca öğrencilerde de milli ve dini değerlere bağlı bir anlayış ortaya çıkmaya başlamış…
Kendisini çok iyi yetiştirmiş olan edebiyat öğretmeni Sayın Nureddin Yaz’ın anlattıklarıyla da öğrenciler kendilerini yetiştiriyorlar ve sınıflarda konuları-olayları çarpıttığına inandıkları sol görüşlü öğretmenlerin anlattıklarına karşı çıkıyorlarmış…
1968’li yıllar ülkede sağ-sol çatışmalarının en üst noktaya geldiği yıllarmış…
30’uncu Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin başında 27.10.1965 yılında göreve gelen 1’inci sayın Süleyman Demirel hükümeti varmış…
Ülke genelinde öğretmenlerin de sağcı-solcu diye tanımlandığı bir dönemmiş…
O yılın sonunda okula müfettişler gelmiş, bazı idarecilerle birlikte 10’un üzerinde öğretmen görevden alınmış yerine yenileri gelmiş…
( devam edecek )