Gazi Öğretmen Ankara’da Din Öğretimi Genel Müdürlüğünde Öğretmenlik yapacağı Sivas İlk Öğretmen okulu için Kuralarını çekmiş ve Anamur’a dönmüş…

Öğretim yılının başlamasına bir hafta kala bavulunu ve öğretmenlikle ilgili kaynak kitaplarını aldığı gibi Sivas’a gelmiş…

Gazi Öğretmen öncelikle Sivas hakkında araştırma yapmış…

Sivas İlk Öğretmen okulu şehrin biraz dışında imiş...Yatılı okulda bekar öğretmenler için misafirhane ve yatak odası varmış...Gazi Öğretmen yatakhaneye yerleşmiş…

O kadar mutlu imiş ki…Küçüklüğünden beri hayal ettiği öğretmen olma isteği nihayet gerçekleşmiş…Hem de Öğretmen olmak isteyen binlerce öğrenciye öğretmenlik yapacakmış…

İlk Öğretmen okuluna sınavla öğrenci alınıyormuş... Gazi Öğretmenin geldiği sırada sınavı kazanan öğrencilerin okula kaydolma zamanıymış…

Bir durum dikkatini çekmiş; Okul idaresi kayıt kabul şartlarının içine kaydolacak her öğrenci için saz, eşofman, lastik ayakkabı mecburiyeti getirmiş…

İlkokuldan sonra öğrenci alınıyormuş ve ilkokul 5 yıllıkmış...

Küçücük çocuklar kaydolabilmek için ellerinde sazları ve spor kıyafetleriyle okul bahçesinde bekliyorlarmış, sırası gelen kaydoluyor ve yatakhaneye gidiyormuş...

O dönemde İlk Öğretmen okullarında Gazi Öğretmenin gireceği Din Bilgisi dersi mecburi dersler arasındaymış...

Gazi Öğretmen gelmeden önce sayın Emin Cansız adında bir Din Bilgisi öğretmeni varmış…

Soyadını duyunca zayıf ve cılız biri olduğunu tahmin ettiği sayın Emin Cansız bir gün eşyalarını toplamak ve yeni atandığı okuluna gitmek ve vedalaşmak için İlk Öğretmen okuluna gelmiş…

Gazi Öğretmenle Tanışmışlar ve sohbet için bahçede dolaşmaya çıkmışlar...

Soyadına uygun tipte zayıf bünyeli olduğunu tahmin ettiği sayın Emin Cansız meğer ne kadar cüsseli biriymiş…Gazi Öğretmen Emin Cansızın yanında adeta küçücük kalmış... Boyu onun boyun bölgesine kadar bile uzanamıyormuş…

Gazi Öğretmen kendi kendine demiş ki: “İşim zor…Ben halef-selef olarak Emin beyin yerini nasıl dolduracağım?”

Gazi Öğretmen önce Sivas’ı tanımak istemiş…O dönemde ülke genelinde sağ-sol mücadelesi hat safhaya gelmiş...Sivas’ı tanımaya nereden başlamalı imiş? Ülke genelinde sağ grubu Milliyetçiler Derneği temsil ediyormuş...

Buradan başlamalıymış…Sormuş soruşturmuş ve Milliyetçiler Derneğini bulmuş…Dernek başkanıyla tanışmış…

Adı Sayın Mehmet İrge imiş…Çevresi tarafından sevilen, sayılan, saygı gösterilen bir dernek başkanı imiş…Resmi kurumlar ve sivil kitle örgütleriyle sağlıklı bir diyalogları olan saygın bir kişilikmiş…Gazi öğretmen kendini tanıttığı zaman çok-çok ilgilenmiş… Kendisi aynı zamanda Cumhuriyet İlkokulu’nun müdürüymüş…

Çaylarını içtikten sonra Gazi Öğretmene demiş ki; “Seni Yavuz Bülent Bakiler’le tanıştıracağım…İster misin?”

Gazi öğretmen bir an şaşırmış… Yavuz Bülent Bakiler adını Adana’da okurken duymuş…1962 yılında “Yalnızlık” isimli yeni çıkan şiir kitabından tanıyormuş...

Şiirlerinde hep Anadolu’yu, Anadolu insanını anlatıyormuş...Sade ve aydınlık bir üslubu varmış...Milli ve manevi değerlere bağlı şiirler yazmış…

İstanbul’da okurken de birkaç defa İslam Medeniyetinde şiirleri yayınlanmış…Matbaada yayımlanacak olan yazı ve şiirler birinci defa basılır tashihler yani düzeltmeler yapıldıktan sonra son şekliyle basıma girermiş...

İşte matbaada mecmuaya basılmak üzere tashih için gelen Yavuz Bülent Bakiler’in şiirlerini de Gazi Öğretmen tashih etmişmiş…Avukat olduğunu da biliyormuş…Şiirlerini de hayranlıkla okuyormuş…Ama Sivaslı olduğunu, Sivas’ta görev yaptığını bilmiyormuş…

Gazi Öğretmenin şaşkınlığını görünce Sayın Mehmet İrge: “Sen de mi görüşmekten çekiniyorsun?..” demiş...

Bu defa Gazi Öğretmen daha çok şaşırmış…” Ne çekinmesi?” demiş ve şaşkınlığının sebebini, mecmuadaki yayınladığımız şiirlerini anlatmış…

Bu defa şaşırma sırası sayın Mehmet İrge’ye gelmiş…Gayr-ı ihtiyari “Sen O’mu sun?” demiş…O kimdi, kimden bahsediyordu?..

“O kim? Diye sorduğunda da: “Hani İslam Medeniyetindeki Sorunuz-Söyleyelim sayfasını yöneten Gazi Öğretmen sen misin?..” diye sormuş ve gitmiş öbür odadan 5-6 tane İslam Medeniyeti mecmuası getirmiş…Karşılıklı akan gözyaşları…

…Ve Gazi Öğretmeni alıp doğruca Avukat Yavuz Bülent Bakiler ’in bürosuna götürmüş...Bürosuna geldikleri zaman Sayın Yavuz Bülent Bakilerin sayın Mehmet İrge’ye gösterdiği ilgiyi hiç unutamıyormuş…

Yavuz Bülent Bakiler Gazi Öğretmeni tanımıyormuş…Sadece tokalaşmışlar…Gazi Öğretmen kendisine hayranlıkla bakıyormuş…

Hoş geldin faslından sonra Mehmet İrge bey demiş ki; “Sayın Avukatım. İşte kapalı bir kutu olan İlk Öğretmen okulunun kilidini açacak kardeşimiz…”

Bu giriş cümlesine de Gazi Öğretmenin şaşırmaması elde değilmiş…Acaba İlk Öğretmen okulu niçin kapalı bir kutu imiş?

Sayın Mehmet İrge böyle bir tanıtımla söze başlayınca sayın Yavuz Bülent Bakilerin anlattıklarını da duyunca Gazi Öğretmen görevinin ne kadar kutsal ve önemli olduğunu bir daha anlamış...

1968’li yıllarda Türkiye’nin her yöresinde, özellikle büyük şehirlerde olduğu gibi Sivas’ta da sağ-sol mücadelesi oluyormuş…

Sivas’ta Öğretmenler ikiye bölünmüş…Sağ grupta olanlar Milliyetçiler Derneği etrafında toplanıyorlarmış…Sol grupta olanlar da Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) çatısı altında toplanıyormuş…

1965 yılında kurulan ve 1971 yılında gerçekleştirilen 12 Mart darbesiyle kapatılan Türkiye Öğretmenler Sendikası’na üye olanlar en çok İlk Öğretmen okulundaymış…

İlk Öğretmen okulunda bulunan Türkiye Öğretmenler Sendikasına bağlı öğretmenler zaman-zaman şehir içinde toplantılar yapar, bu toplantılara öğrencilerinin de katılmasını sağlarlarmış…Devamlı Emniyet’in takibi altındalarmış…

Bu arada şehir içinde halk arasında çatışmaya varan sağ-sol mücadeleleri oluyormuş…

Sivas’ta orak çekiçli Rus bayrakları bile varmış…Öyle ki bu bayraklar İlk Öğretmen okulu öğretmenleri tarafından öğrencilerin dolaplarında saklanıyormuş…

Öğrenci dolaplarının yoklanması sırasında okul idaresi bu bayrakları gördükleri halde ses çıkarmıyorlarmış…İşte sayın Yavuz Bülent Bakiler beyin söyledikleri bunlarmış…

İşte İlk Öğretmen okuluna onun için kapalı bir kutu deniyormuş…

Gazi Öğretmenin Öğretmenliğe başladığı ilk yıl demek sağ sol çatışmaları arasında geçecekmiş…

Okulların açılmasına da birkaç gün kalmış…Gazi Öğretmen okulun nöbetçi öğretmenlerin kaldığı pansiyon odasında kalıyormuş…

Okul yatılı ve gündüzlü şeklindeymiş…Erkek öğrenciler yatılı, kız öğrenciler gündüzlü imiş…Yeni gelen öğrencilerle birlikte daha önce yatılı olarak okuyan öğrenciler yatakhanelere yerleşiyorlarmış...

Gazi Öğretmen kendine bir program çizmiş…Yarıyıl tatiline kadar okulda yatılı öğrencilerle birlikte kalacakmış…Yarıyıl tatilinde düğün yapacak ve eve çıkacakmış...

İslam Medeniyetine gelen sorular yazı işleri müdürü tarafından Gazi Öğretmene gönderilecek, Gazi Öğretmen de onların cevabını hazırlayıp İstanbul’a İslam Medeniyeti dergisine gönderecekmiş…

( devam edecek )