ERMENİ ADININ DAYANILMAZ ÇEKİCİLİĞİ
Levon Panos DABAGYAN
"Yazmak için bilmek lâzım.
Bilmek için okumak lâzım.
Okuyunca anlamak lâzım.
Anlamak için de kafa lâzım."
-Duvar Gazetesi-
"10 Ekim 2008 Cuma" tarihli (HÜRRİYET): "Anlatya'da bir müzik öğretmeni ile okul müdürü arasındaki cinsel taciz suçlamasını soruşturan ilköğretim müfettişlerinin, olayın tanığı öğretmenlere "Okul Müdürünün Allah'a inanmadığı, Ermeni olduğu ileri sürülmektedir. Bildiklerinizi yazınız" diye sorular sorulduğu anlaşıldı."
"10 Ekim 2008 Cuma" tarihli (MİLLİYET): "ALLAHSIZ MI, ERMENİ Mİ?" "Aksu İlköğretim Okulu müzik öğretmeni Sevil Ünlü'nün, tacizle suçladığı Müdür Mehmed Karakaş, geçen yıl İl Genel Müdürlüğü'ne başvurarak hakkındaki iddianın soruşturulmasını talep etti. Müfettişler tanık olarak gösterilen öğretmenlere, "Okul Müdür Mehmed Karakaş'ın Allah'a inanmadığı, Ermeni olduğu, Bayrağa saygısının olmadığı, öğle yemeklerinde ayrana rakı koyup içtiği, müzik öğretmeni Ünlü'ye sarkıntılık ettiği vs."
"10 Ekim 2008 Cuma" tarihli (TARAF): "MÜDÜR BEYİN ALLAH'I VAR MI, ERMENİ Mİ?..."
"11 Ekim 2008 Cumartesi" tarihli (HÜRRİYET): "MEB'DEN BELGELİ SAVUNMA": MÜDÜR ALLAHSIZ MI SORUSUNU ŞİKÂYETÇİ MÜDÜR SORDURMUŞ. Antalya'da, bir Okulun Müdürü hakkında, Öğretmenlere yönelttiği: "Müdür Allahsız mı, Ermeni olduğu doğru mu?" Okul Müdürü Mehmed Karakaş'ın Antalya Millî Eğitim Müdürlüğü'ne gönderdiği şikâyet dilekçesinde yer aldığı için Müfettişlerce öğretmenlere yönetildiğini söylediler vs."
Evet! Bir okulda bir taciz vak'ası olmuş veya olmamış? Burası bizce şimdilik meçhûldur? Zira, henüz olay tahkikat safhasında olduğuna göre, herhangi bir yorumda bulunmamız, abesle iştigâlden ileri gitmez. Ve lâkin, yukarıda kayda geçtiğimiz haber özetleri tam tersi bir bütün olarak A'dan Z'ye yorumlanıp, eleştirilebilir!...
"İster, Okul Müdürü ve ister Müfettişler. Her kim olursa olsun. İsterse (Milli Eğitim Müdürlüğü) olsun. Hemen hiç bir şahısın ve hiç bir kuruluşun; Ermeni adını kirli şekilde, bir kirli soruşturma mevzuuna sokmak, asla ve asla haddi değildir! Bu durumu bir Ermeni vatandaş olarak şiddetle protesto ediyorum!
Ne demektir bu?!.. Ermeni Allahsız mıdır!.. Ermeni Türk Bayrağına karşı saygısız mıdır!... Ermeni, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmaya lâyık değil midir?... Kısaca Türkiye'de bir insanın Ermeni asıllı olması potansiyel suç mu teşkil etmektedir?!..
Şu an, Mukaddes Ordumuzda vatani görevini ifa etmekte olan binlerce Ermeni genci var. Peki bunlar Mukaddes Ordumuz tarafından nasıl olmuş da askerlik görevine kabul edilebilmişler?.. Acaba, kimliklerini mi gizlemişler (!) yoksa, hemen hiç bir soruya muhatap olmadan, sessizce sızmışlar mı?(!) Ha ne dersiniz!?..
Böyle bir zamanda, yânî, "Aktütün trajedisi" henüz taze iken. Böyle bir konuya temas etmek istemezdim. Ancak, bir garip soruşturma vak'ası beni böyle bir konuya eğilmeye mecbur kıldı!..
Çünkü, şu veya bu şekilde bütün dikkatlerin tekrar Ermeniler üzerine çekmeye gayret gösteren bazı gizli fraksyonlar var ve onlara karşı sessiz kalmak, sadece onlara istemeden hizmet vermek mânâsına gelir. Çünkü, bütün dikkatleri başka yönlere çektirmek isteyen "Deniz-Feneri" de dahil her iki olayın tesirinden halkımızı uzaklaştırabilmek gayesiyle hareket edenler var ve bunlar emin olsunlar: (Hemen her kavmin mensupları; "açlığa, sefâlete ve hatta akla gelmedik haksızlıklara" göğüs gerebilir ve lâkin, kendi öz vatanında "potansiyel düşman" ve hattta, bir "veba mikrobu" gözü ile görülmesi ve öyle gösterilmeye çalışılması hemen hiç kimsenin ne haddi, ne de hakkıdır!
Gazeteler bu hususu sadece ve sadece haber olarak geçmişler ve hemen hiç bir yorumda bulunmaya lüzum görmemişlerdir!... İşte beni üzen ve benimle birlikte bütün Türk-Ermeni Cemaatini de üzen asıl husus budur, bu noktadır!...
Ne basın ve ne de Okul Müdürü ile Müfettişlerin düşünceleri ve yorumları, beni hiç bir surette ilgilendirmemektedir! Çünkü, onlara bu düşünceyi aşılayan elbette ki, "Millî Eğitim"in bazı yanlışlarının olduğu kesinlikle bilinmektedir!...
Okul kitaplarında, "Türk-Ermenileri" bir cemaat olarak, vatandaşlarına ihanet etmiş olduklarına dair yorumlarla yer almaktadır. 1965'lerden sonra hız kazanmış bulunan ve kesin yorumlarla halkımıza aktarılan; yalan, yanlış bilgiler hem halkımızdaki "Ermeni düşmanlığı" aşısının kök tutmasına öncü olmuş ve hem de Ermeni vatandaşlarımızın son derece tedirgin olmasının başlıca sebebini teşkil etmiştir.
Medyamız her daim (DEMOKRASİ VE HÜRRİYETTEN SÖZ EDER VE KESİN KEZ SAVUNUR.) Ancak, sadece bu vak'a dahi, medyamızın "demokrasi" derken insan haklarından ziyade sadece kendi malûm haklarını savunduğunu göstermektedir. Hem de açıkca!...
Şu an ülkemizde "Faşizan bir fikrin" bir şekilde işlendiğini ve sessizce savunulduğunu görebilmekteyiz. Soruyorum bu doğru mudur?..
TV'lerde, yazılı basında hemen her daim "Müslüman kesim" bir bütün şeklinde gösterilmekte ve Türkiye'deki kavimlerin birlik ve beraberliğinden söz edilirken, nüfus değil de "dini açıdan" daha ziyade ele alınarak değerlendirilip, "azınlık" yaftasına lâyık gösterilmemiz ki, bu "azınlık" sözcüğünden son derece rahatsız olduğum için yafta sözcüğünü kullandım. Bu mâlum yaftayı bizlere lâyık görenlere herhâlde teşekkür edecek hâlim yok, hem de hiç yoktur!...
Bizlere, yani "Ermeni adına" her kim ve her ne kuruluşu olursa olsun leke sürmeye kalkışırsa, kendilerine aynen iade edileceğini peşinen söylüyorum! Biz vatanımız, kendi öz toprağımız ve ay-yıldızlı bayrağı kendi bayrağımız olarak görmüş ve kalben kabullenmiş bir cemaatiz!...
Şu hususu açıklıkla dikkatlere çekiyorum ki, aksini iddia edenlere de hodri meydan demekteyim ve şudur: (Değil Osmanlı'dan, Selçukludan beri Türk Milletine değil bağlı olmak, tamamen kendisini Türk saymış ve "Hıristiyan Türk" olarak kayıtlara geçmiş yegâne "Gayr-ı İslâm Kavim" sadece ve sadece Ermeniler olmuş ve bilhassa Osmanlı-Türk İmparatorluğu devrinde "Sadık Teba" ünvanına layık görülen yegâne Hıristiyan teba muhakkak ki Ermeniler olmuştur. Bu durumun değiştirilebilmesi için asırlarca mücadele eden iğrenç bir "Gayr-ı İslâm Kavim" akla gelmedik entrikalarla sadece Türk-Ermenisini değil onunla birlikte koca bir imparatorluğun başını yemiş ve şimdi de günümüz Cumhuriyet Türkiyesinin başını yiyebilmeye çalışmaktadır?...
Sorarım: Asırlarca sadık kalmış da Osmanlı'nın son döneminde mi Türk Devletine baş kaldırmış şu talihsiz Ermeniler!... Efendim, denecekdir ki: (Eh zayıf anını buldu ve arkadan vurdu!) Bu iddia ki çoğu zaman söylenmekte ve hatta kitaplara dahi geçmiştir. Doğrudan yalan ve riya dolu bir ifadeden ibarettir. Çünkü, Osmanlı tarihini bir nebze olsun okuyabilmiş olanlar dahi, o koca devletin nice zayıf anları olmuş olduğunu rahatlıkla bilir.
Ermeni adını okul müdürlüğüne lâyık görmeyen ve hiç sıkılmadan: "Müdür Ermeni miydi?" diye sorabilenlere sesleniyorum:
(Sakın ola, Selâtin Camilerinde namaz kılmayın. Zira onların çoğunluğu Ermeni mimarlara aittir. Sakın: "Atatürkçülükten dem vurmayın." Zira, büyük ve eşsiz Halâskârımız, bizzat kendileri nice Ermeni vatandaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hayati noktalarında görevlendirmiş ve olumlu neticeler almışlardır.)
O pek Türklük taslayan ve fakat aslında Türklükten ziyade bizzat kendi şahsi menfaatlerini düşünen bir takım karanlık kafalı kimselerin hemen her daim: (ERMENİ! ERMENİ! ERMENİ!) deyip durmaları, artık bardağı taşıran son damla olmaktadır!...
Azeriler denir, Ermeni konuşulur. Kafkaslarda dönen bin bir menfaat odaklarının çevirdikleri akıl almaz fırıldakların hemen hepsi bir yana itilerek, Ermeni'den hesap sorulur ve de Türk milletine sadece Ermeni düşman olarak gösterilmeye çalışılır?!..
Soruyorum bu daha ne kadar devam edecek?... Ermeni daha ne kadar zaman, Türkiye'de "iç ve dış siyasette" baş malzeme olarak kullanılacak? Daha ne kadar zaman başka milletlerin, günâhları onların omuzlarına yüklenilecek?..
Soruyorum: Biz Türk-Ermenileri, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meşru ve asli vatandaşımıyız değil miyiz!... Tarihi hadiselerin çarpıtılmasıyla meydana getirilen mizansen neticesi, Ermenileri her zaman alçaklıkla, vatana ihanet etmekle suçlamaya çalışanlar, er veya geç gerçekler meydana çıktığında bunun hesabını pek ağır ödeyeceklerdir! Yânî: İttihatçısı da, Hınçağı da, Taşnağı da, asıl kimlikleriyle meydana çıkacak, günümüzdeki uzantıları da ebediyen susmaya mecbur kalacaklardır. Bu böylece biline!
Bu daha bitmedi. Gelecek yazımda, merhum "CEMÂL PAŞA'NIN KATLEDİLİŞ VAK'ASI" ile bu konuya devam edeceğim.
Tekrar buluşmak ümidi ile mutlu tatiller dilerim efendim.
Dip notu:
Bu makale: "11 Ekim 2008 Cumartesi günü yazılmıştır."
Yorumlar