Taksim’de  “Hepiniz Ermenisiniz , hepiniz piçsiniz” pankartlarının açıldığı Hocalı Katliamını anma mitinginde  provokatif eylemlerin de yapılacağı fakat engellendiği iddia edildi.  Alınan istihbarata göre bir  grubun miting sırasında BDP İl Başkanlığı’nı , Agos gazetesini , Fransız Konsolosluğu’nu basacağı ve İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na saldırmayı planladıkları öne sürüldü. Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama basına yansıyan bilgi bu şekilde.Olabilirmi  derseniz , mümkündür.
 Sarkozy’nin isteği doğrultusunda Fransız Parlamentosunda alınan karar gereği  soykırımın inkarını suç sayan yasa (Şubat sonunda Fransa Anayasa Konseyi  tarafından reddedildi) Türk Toplumunda ciddi anlamda  tepki toplamıştı.
Hocalı katliamının -her katliam gibi- protesto edilmesinin gerektiğine elbette katılıyoruz. Samimi  hislerle çok sayıda insan bu eyleme katılmışsa da her  bu tür  toplantılarda her zaman provakasyonların olabileceği  bilinen bir gerçektir. Meydanda bulunanlar arasında her  türlü insanın varolabileceği  gerçeğini kabul ediyoruz. Önemli olan bunun genel anlamda kabul görmemesi ve çoğunluğun sağduyulu davranabilmesidir.  Toplum önderlerinin de sorumluluk bilinciyle hareket etmesi  gerekir. Bu gibi olayların yabancı servisler tarafından da istismar edilebileceğini ve kullanabilecekleri  yerli maşaları olabileceğini  hiç unutmamak gerekir.
 Vatan topraklarındaki işgal kuvvetleriyle  uzun yıllar süren savaşın sonunda  İzmir’e girerken ayaklarının altına serilen Yunan Bayrağını yerden kaldırttırarak asalet dersi veren  zaferin mimarı Mustafa Kemal  gibi bir öndere sahip olan Türk Milletinin böyle ilkelliklere hiç ihtiyacı yoktur.
1938 yılında , General  McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde , "Şu anda hiçbirinizi değil , büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa Kemal'in önderi olduğu Türk insanının bu kadar basit düşünmemesi  gerekirdi.
1976 yılında, UNESCO  üyesi  152 devletin  aynı anda M.Kemal ATATÜRK’ün  doğumunun yüzüncü yılı kutlansın önerisi  verilmişti. Öneride  onun  “ULUSLARARASI ANLAYIŞ, İŞBİRLİĞİ, BARIŞ YOLUNDA ÇABA GÖSTERMİŞ ÜSTÜN KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR İNKİLAPÇI, SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞİ OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU" vurgulanmıştı.
UNESCO tarihinde ilk defa  hiç olumsuz veya  hiç çekimser oy olmadan  152 ülkenin imzalamasıyla kabul edilen metne  baştan  itiraz eden  İsveç Delegesi  imza  günü  mikrofona gelir ve ;  "Ben ATATÜRK'ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum" diyecektir.
Unutmayalım ki bazı çevreler tarafından içimizdeki fitne ve fesat yuvası olarak değerlendirilen Fener Rum Patriği bile TBMM Anayasa Komisyonunda  ve çıkışında basına TÜRKÜZ diyerek ayrılıkçılığı çok etnisiteliliği savunan bazı gafillere ders vermiştir.
Yüzyıllardır beraber yaşadığımız ve vatandaşımız olan herkese karşı  hoşgörü ve samimiyetle yaklaşmak ve birbirimizi sevmek zorundayız. Her kesim de TÜRK  vatandaşı olmanın kıymetini  idrak etmek , yasalara ve diğer insanlara saygı göstermek  zorundadır. Bu vesileyle bir kez daha “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” …