Bir defa Alevi-Sünni çatışması eksenine bağlı oyunlar, emperyalist Batının esas meşgalesidir. Alevi-Sünni ayrılığını derinleştirip büyüterek çatışma ortamı üretip, bunu geriye dönülemez hâle getirmek istiyor. Bugün Amerika Irak’ta bunu başarmıştır. Eskiden Şii-Sünni arasında hiçbir sorun yokken Amerika’nın işgalinden sonra bugün Irak’ta Şii-Sünni çatışması ve düşmanlığı çıkarılmış, Bağdat Şii-Sünni mahallelere bölünmüş ve araya duvar inşa edilmiştir. Şimdi Bağdat’ta bu duvar, utanç duvarı hâlinde duruyor. 
Bizde de Batı, Aleviliği farklı bir din gibi sunmaya, Alevilere öyle kabul ettirmeye ve Alevileri Sünnilere düşman etmeye çalışıyor. Alevilerin bu konuda çok duyarlı olduklarını görmek mutluluk verici bir şey. Aleviler, kendilerini tanımlarken özellikle Müslüman olduklarını, Hz. Muhammed’i peygamber olarak gördüklerini, Kur’an-ı Kerim’e aynen inandıklarını, farklı bir din sahibi olmadıklarını, sadece Müslümanlığın biraz farklı bir yorumuna sahip olduklarını, Sünnileri kardeş olarak gördüklerini, Batının oyununa gelip çatışmayacaklarını söylüyorlar. 
Bu tutum, emperyalist Batının şeytanca projelerini baştan akamete uğratıyor. Yani İslam’a, Hz. Muhammed’e ve Kur’an’a tereddütsüz inanıyor olmaları, İslam’ın dışında değil; tam tersine içinde bir yol olduklarını söylemeleri dinî bakımdan Sünnilerle bir birliktelik, bir birlik ve bütünlükten ayrılamayacaklarını ortaya koymaları, millî bütünlük yapısının önemli bir unsurunda yani din konusunda Batı projelerini boşa çıkarıyor. 
Alevi ve Sünnilerin İslam, Hz. Muhammed ve Kur’an temel değerlerinde ortaklıkları çok önemli bir husustur. Esasta birlikteliğin bu şekildeki ifadesi, işin temelidir. İbadet uygulamalarındaki farklılık meselesi, işin teolojik boyutudur, bizi pek fazla ilgilendirmez. Kimseye şu şekilde ibadet edeceksin veya etmeyeceksin diye dayatılamaz. Bunlar insanların kendi tercihleridir. İbadetlerin şekil ve tarzı meselesi ilahiyatçılar arasında seviyeli bir şekilde, ilmî olarak tartışılabilir, o ayrı bir konu. 
Mesela pratik bir çözüm olarak, Hz. Ali nasıl inanıyor ve nasıl ibadet ediyordu? Bunu araştırabilirler ve buradan yola çıkarak Aleviler kendi ibadet anlayışlarını oluşturabilirler. Bizi ilgilendiren husus, Türk millî birliğidir. Bunun Batının hevesleri ve iştahı uğruna bozulmamasıdır. Millî Türk birliğinin iki temel unsuru da din ve milliyettir. Din unsuru konusunda Alevilerin Sünniler gibi aynı Allah’a, aynı peygambere ve aynı kitaba inanıyor olmaları son derece önemsenecek ve titizlikle korunacak bir husustur. Hıristiyanlar birden fazla kitaba bölünmüşken Alevi ve Sünnilerin tek kitapta ittifakları, Batının hazmedemediği bir şeydir.
Millî birlik yapımızı inşa eden ikinci önemli değer olan milliyet konusunda da Alevilerin çok daha hassas olduklarını görmek, ayrıca sevindirici bir durum. Çünkü Batı, bizim en çok milliyet yapımızı çözerek dağıtmaya, parçalamaya ve çatıştırmaya uğraşıyor. Bazı etnik gruplara anadilde eğitim yaptırmak, anadilleri resmî dil yapmak, kültürü, geleneği, yapısı, dili dişi ayrı milletçikler yaratmak gibi dayatmaları Batının en fazla üzerinde yoğunlaştığı bir husustur. Batı, kendi içinde farklı anadilleri yasaklarken bizde özgürlükçü, insan haklarıcı, kültürel haklarcı, demokrasici kesiliyor ve habire anayasamıza, kanunlarımıza farklı dillerin resmî dil ve eğitim dili olmasını dayatıyor. 
Alevi kardeşlerimizin bu konuda son derece takdire şayan bir duyarlılıkları var. Kendilerini tanımlarken üzerine basa basa durdukları husus, kendilerinin öz be öz Türk olduklarını, saf Türkmen olduklarını, tarih boyunca ne çektilerse Türk oldukları için, Türklüklerinden taviz vermedikleri için çektiklerini söylüyorlar. Hatta öyle ki Türklük bilinci ve Türkçe sevgisi onlarda ibadet hâlini almış. İbadetlerini bile Türkçe yapıyorlar. Türk düşmanlarının kendilerine “etrâk-i bî-idrâk” (akılsız, anlayışı kıt Türkler) diye hakaret ettiklerini söylüyorlar. Kürtçe ve Zazaca konuşan Alevilerin aslında Kürtleşmiş ya da Kürtleştirilmiş öz Türkmen aşiretleri olduğunu söylüyorlar. Bunu da tarihî kaynaklarla bilimsel olarak doğruluyorlar. Cemal Şener ve Rıza Zelyut’un çalışmalarına bakılabilir. Dolayısıyla Türklüklerine bu kadar hassasiyetle sahip çıkan Alevileri Batılı şer odakları, milliyet noktasından çözemeyeceklerini anladıkları için tarihte olup bitmiş bazı hoş olmayan ve yanlış olayları sürekli gündeme getiriyorlar ve ibadet uygulaması farklılıklarını kurumsallaştırmaya çalışıyorlar.