İstanbul

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) 2013'te Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine aldığı "Türk Kahvesi ve Geleneği", İstanbul Eminönü'nde yaşatılıyor.

Kahvenin kavrulduğu ilk kahve fırını olduğu tahmin edilen fırını da içinde bulunduran tarihi handa, kahve kültürünü yaşatmak için ilk kahvehanenin açıldığı 1554 yılına ithafen haftada 4 gün saat 15:54'te "Kahve Seremonisi" düzenleniyor.

Beta Gıda İstanbul Şube Müdürü Hatice Uğur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Beta Yeni Han'ın bölgede restore edilen ilk han olduğunu belirterek, "Kayıtlarda geçen ilk adı Emin Han, daha sonrasında kahvenin kavrulduğu, öğütüldüğü ve satıldığı yer anlamına gelen Tahmis Han adını almış." dedi.

Restorasyonun ardından 15 Mart 2019'da tarihi hanın kapılarının yeniden açıldığını dile getiren Uğur, "Restorasyon çalışmaları sırasında kahvenin Osmanlı zamanında ilk kavrulduğu tarihi kahve fırını da gün yüzüne çıktı. Daha sonra Hasırcılar Han ve Yeni Han adlarını aldı." ifadesini kullandı.

Göreme Açık Hava Müzesi kayadan oyma kiliseleri ve duvar resimleriyle turistleri çekiyor Göreme Açık Hava Müzesi kayadan oyma kiliseleri ve duvar resimleriyle turistleri çekiyor

Türk kahvesi, sahiplenmemiz gereken bir içecek"

Kahvenin 1517'de Osmanlı saray mutfağında yer alarak padişahlara sunulmaya başlandığını, ilk kahvehanenin ise 1554'te açıldığını kaydeden Uğur, "Biz de Beta ailesi olarak UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesinde yer alan Türk Kahvesi kültürünü yerli ve yabancı misafirlerimize tanıtmak için Türk kahvesi seremonisini 1554 yılına ithafen haftanın 4 günü saat 15:54'te Beta Yeni Han'da gerçekleştiriyoruz." şeklinde konuştu.

Kahvecibaşı ve kalfalar tarafından içinde gül ağacı tütsüsü yakılan buhurdanlığın gezdirilmesi, gül suyu dağıtımı, reçel ikramı ve Türk kahvelerinin gül lokumlarıyla konuklara sunulduğu seremoninin 6 kişi tarafından gerçekleştirildiğini aktaran Uğur, şunları kaydetti:

"Türk kahvesi, Anadolu tarihinin son 500 yılına şahitlik etmiş bir içecek ve aslında detayına girdikçe, tarihini okudukça farkındalığımız artıyor. Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneğinde yönetim kurulu üyesiyim. Dernekte yer aldıktan sonra gördüm ki Türk kahvesi aslında bizler için sadece ticari bir emtia değil aynı zamanda manevi olarak sahiplenmemiz gereken de bir içecekmiş."

"Misafirlerimize tarihi daha iyi anlatmış oluyoruz"

Seremonide görev alan Furkan Oğuz, yaklaşık 1 aylık eğitimin ardından etkinlikte görev aldıklarını ve profesyonelleşmek için çaba gösterdiklerini belirterek, "Biz şu ana kadar tarihimizi bilmiyormuşuz. Türk kahvesinin yanında lokum yenir diye biliriz fakat eğitimden sonra lokumla değil de reçelle yenildiğini öğrendim. Benim için de iyi oldu hem kendi tarihimi öğrendim hem de gelen misafirlerimize tarihi daha iyi anlatmış oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Haftada 4 gün yapılan seremoninin misafirlerden ilgi gördüğünü ve kısa bir görsel şölen gibi olduğunu dile getiren Oğuz, etkinliği izlemeye herkesi beklediklerini söyledi.

Adil Akman ise seremoninin çok güzel duygular hissettirdiğini vurgulayarak, "Kültürümüzü anlatıyor, tanıtıyoruz. Geçmişimize, kahvemize dair, Türk kahvesinin sunumunu, Osmanlı dönemindeki kültürel yapıları anlatıyoruz." dedi.

Kahve seremonisini izleyenlerin kahve kültürüne ilişkin çeşitli sorular sorduklarını, tebrik ve teşekkür ettiklerini kaydeden Akman, kahve tarihine ilişkin bilgileri Beta Yeni Han'da çalışmaya başladıktan sonra daha iyi öğrendiklerini söyledi.

Akman, herkesi kahve içmeye ve seremoniyi izlemeye davet etti.

Tarihi Beta Yeni Han, kahve kültürüne ev sahipliği yapıyor

Kanuni Sultan Süleyman döneminde Topkapı Sarayında, itibarlı konuklara kahve ikramı için gerçekleştirilen "Kahve Seremonisi", Türk kahvesi ve geleneğini yaşatma hedefiyle Beta Yeni Han'da misafirlere sunuluyor.

Osmanlı Devleti'nin son dönemine kadar devam eden gelenek, Türk müziği ve enstrümantal müzik eşliğinde kahvecibaşının bilgilendirme konuşmasıyla başlıyor. Kahveci kalfaların geleneksel kıyafetleriyle dizilerek beklemeye geçmesiyle devam eden gösteride misafirlere gül suyu dağıtılıyor.

Daha sonra kalfalardan biri içinde gül ağacı tütsüsü yakılan buhurdanlığı gezdiriyor. Bu sırada stil tutan, reçel ikram eden ve tepsi tutan kalfalar, Türk kahvelerini gül lokumları ile konuklara sunuyor.

Tarihi dokuya ve aslına uygun olarak Beta Gıda tarafından 4 yıl süren renovasyon sürecinin ardından bölgeye kazandırılan han içerisinde bulunan kurukahve, lokum, baharat, çikolata, kuruyemiş, yemek, börek ve tatlı bölümleri de yerli ve yabancı misafirler tarafından ilgi görüyor.