İSTANBUL - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin 10 yıl önce itibar erozyonuna uğramış bir ülke olduğunu ve bir milyar dolar IMF'den borç para alıp memurunun maaşını ödemek zorunda kalan bir Türkiye'den çok önemli seviyeye geldiğini belirterek, ''2003'e kadar Türkiye'ye gelen doğrudan uluslararası sermaye 15 milyar dolar iken, 2003-2011 arasında gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı 108 milyar dolar. 80 yılda gelenin 7 katından fazlası son 8,5-9 yılda gelmiştir. Bu Türkiye'nin ve Türk şirketlerinin yükselen itibarının en büyük göstergesidir'' dedi.

Çağlayan, İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Kampüsü'nde Türkiye İtibar Endeksi 2011 Sonuçları Değerlendirme Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, itibar endeksinin gücün nasıl algılandığını, nasıl görüldüğünü, neler yapılması gerektiğini ortaya koyan bir çalışma olduğunu söyledi. 

Bu çalışmanın Bakanlık olarak kendi açılarından çok önemli yeni bir enstrüman, yeni bir araç olacağını ve Ekonomi Bakanlığı'nın bir ihtiyacının karşılanmış olacağını ifade eden Çağlayan, geçmişte teşvik sisteminin olmayan strateji, Türkiye'de yapılmayan, bilinmeyen doneler üzerine kurulduğunu bildiğini kaydetti.

Çağlayan, Türkiye'nin geçmişte sanayi envanteri ve girişimci bilgi sistemi bulunmadığını ve Türkiye'nin gözleri kapalı teşvik sistemi ve birçok hatayı geçmişte yaptığını belirterek, ''Türkiye'nin stratejisi yoktu. Hangi alanda sanayileşecek, hizmetler sektörü Türkiye açısından ne kadar önemli olacak, Türkiye sadece sanayide üreten bir ülke mi yoksa doğal zenginlikleri, altyapı ve insan kaynaklarını kullanarak turizmde, eğitimde, sağlıkta, lojistikte, birçok alanda hizmet ticaretinde önemli oyuncu olacak bir ülke mi olacak, bunlar geçmişte bilinmiyordu'' dedi.

Türkiye'de 2008 yılında yaptıkları bir çalışmada 2 milyon 10 bin 377 işletme olduğu bilmediğini dile getiren Çağlayan, kurulan sistem ile şirket ve sektörlerin tek tek bütün bilgilerini görebilmenin mümkün olduğunu kaydetti. 

-Türkiye 10 yıl önce itibar erozyonuna uğramış bir ülke idi''-

Çağlayan, ihracata dönük üretim stratejisinin oluşturulduğunu, cari açığın nelerden oluştuğunu, yapılacak olan teşvik modellerine göre stratejisinin neler olması gerektiği konusunda çalışma yaptıklarını, bu kapsamda 6 sektörü masaya yatırarak MR'larını çektiklerini anlattı. 

Girdi Tedarik Stratejisi başlığı altında birleştirdikleri bu çalışmada sektörleri tek tek incelediklerini anlatan Çağlayan, Türkiye'de ilk kez açıklanan ithalatın analizi ile Türkiye'deki sektörlerin ithalat bağımlılığını çıkardıklarını vurguladı. 

Çağlayan, gübre sektörünün yüzde 72 ithalata bağımlı olduğunu, ihracatta lokomotif olan otomotiv sektöründe ise yerlilik oranının yüzde 44, yüzde 56 ithalat bağımlılığı bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Bunların hepsi ve bugün yapılan itibar endeksi ve bugün yapılan çalışma, hepsi veri havuzunda toplanıp, bundan sonra nasıl bir sanayi, ticaret stratejisi, nasıl bir teşvik sistemi, nasıl bir teşvik metodu ve nasıl bir uluslararası sermayeye açık politika izlemesi noktasında önemli. Türkiye 10 yıl önceki Türkiye değil. Türkiye 10 yıl önce itibar erozyonuna uğramış bir ülke idi. Bir milyar dolar IMF'den borç para alıp memurunun maaşını ödemek zorunda kalan bir Türkiye'den çok önemli seviyeye geldik. 2001'de Türkiye'de 10 dakika sonrasını göremediğimiz bir dönemdi. Maalesef o günlerde Türkiye 'uzun vadede' denildiği zaman uzun vadeyi 6 ay olarak algılardı, orta vade 1 aydı, kısa vade yaşadığımız andı. Bugün Türkiye geçmişte kıskandığımız gelişmeyi Türkiye olarak yapıyor ve Türkiye'nin 2023'ünü planlıyoruz. 12 yıl sonraki projeksiyonu ortaya koyduk. Türkiye 12 yıl sonra dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olacak, 500 milyar dolar mal ihracatı gerçekleştiren bir ülke olacak, 1 trilyon doların üzerinde dış ticareti olan ülke olacak, kişi başına geliri 25 bin doları geçen bir ülke olacaktır.''

-''İtibarın bugün geldiği nokta-

Bakan Çağlayan, Başbakan Erdoğan'ın ''artık Türk tasarımcısının yaptığı bir otomobil istiyorum'' demesinin Türkiye'nin geldiği itibar seviyesi olduğunu ve Türkiye'de siyasi istikrarın ve güvenin geldiği nokta olduğunu kaydetti.

Bugün şirketlerin her birinin Türkiye'nin kendi otomobilini, kendi uçağını, helikopterini yapacak azim ve çalışma içine girdiğine işaret eden Çağlayan, ''Bunun nedeni Türkiye'nin yükselen itibarı, devletin, dolayısıyla milletin yükselen itibari ve Türkiye'nin gelecekle ilgili koymuş olduğu hedefler, projeksiyon ve bunun algılanmasıdır'' dedi. 

Çağlayan, uluslararası yatırımcının göçmen kuşa benzediğini, yatırım yapacak bir insanın yatırım yapacağı ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrara, hukukun etkinliğine, mali piyasalara bankacılık sistemine baktığını belirtti.

-''Türkiye çok önemli bir yola girdi''-

Bir şirket yatırıma gittiği zaman o günkü karara bağlı olmadığını, bir yatırımın en az 3 yılda yapıldığını ve bunun geriye dönüşümünün 7 ile 10 yıl olduğunu anlatan Çağlayan, uluslararası bir yatırımcının bir ülkeye yatırım yaparken o ülkenin en az 10-20 yılını hesaplayarak yatırım yaptığını söyledi. 

Çağlayan, ''2003'e kadar Türkiye'ye gelen doğrudan uluslararası sermaye 15 milyar dolar iken, 2003-2011 arasında gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı 108 milyar dolar. 80 yılda gelenin 7 katından fazlası son 8,5-9 yılda gelmiştir. Bu Türkiye'nin ve Türk şirketlerinin yükselen itibarının en büyük göstergesidir'' diye konuştu. 

10 yıl önce İMKB'de faaliyette bulunan şirketlerin toplam değeri 34,4 milyar dolar iken 2012'de gelinen rakamın bunun 8 katından fazla ve 264 milyar doları geçtiğini dile getiren Çağlayan, bunun bu kadar sürede şirketlerin karlılık ve sermaye miktarlarının artmasından kaynaklanmadığını, ülke itibarı ve ülke imajının artmasının şirketler üzerine getirdiği etki olduğunu söyledi. 

Çağlayan, Türkiye çok önemli bir yola girdiğini belirterek, şunları ifade etti:

''Türkiye'de 2011'de 54 bin 109 şirket kuruldu, 191 bin iş yeri açıldı. Türkiye her sene nüfusu 1 milyon 300 bin artan ülke. Her sene 600 bin evlilik yapılıyor. 75 milyon nüfusa sahip bir ülke. Türkiye 4 saatlik uçuş mesafesinde 56 ülkenin bulunduğu, bu 56 ülkede dünya milli gelirinin 3'te birinin yapıldığı, dünya nüfusunun dörtte birinin yaşadığı bir coğrafya. Bu çalışma bundan sonraki yol haritası açısından önemli. 

Şirketler için yapılan bu çalışmanın ne kadar önemli olduğunu, ülke imajı açısından aynı şeyin, kamu için de yapılması gerekiyor. Bu çalışma mutlaka kamu için de yapılması gerekiyor. Kamunun da millet tarafından nasıl algılandığı önemli.'' 

-''Enayilik yapmışım''-

Çalışmada 8 parametre ile yapılan değerlendirmede sektörlerin kişiler üzerindeki itibarının nasıl etki bıraktığı, nasıl algılama ortaya koyduğunu çok net şekilde ortaya koyacağını belirterek, şunları söyledi:

''Ben 27 yıl sanayicilik yaptım hayatım boyunca hiç teşvik almadım. Ama çok büyük hata yaptım. Devlet bugün olduğu gibi 'yatırım yaparsanız şu destekleri veririz' diyor. Maalesef 1980'li yılların sonunda 1990'lı yılların başında Türkiye'de teşvik almak adeta kaçakçılık ve hırsızlık gibi algılanıyordu. Sebebi o günkü teşvik sisteminin getirdiği hataları kötüye kullanan 3-5 kişinin, teşvik konusunda devleti dolandırmasından kaynaklanan bir algılamanın toplum üzerindeki etkisiydi. 'Ben teşvik almadan yatırımı yaptım' derdim. Aslında enayilik etmişim. Devlet bana bu imkanı veriyor. 'Al, buna daha fazla yatırım ve üretim yap' diye. Dolayısıyla algılamanın etkisini söylemek adına bunu ifade ettim. Bu nedenle yapılan bu çalışmayı çok önemsiyorum.''

-Türk imajının algılanması çok iyi''-

Çağlayan, Türkiye'nin dışardaki algılamasının Türk imajının, Türk ürünlerinin algılanmasının iftihar edecekleri kadar önemli ve iyi olduğunu, ilk defa bir fuarda Türk mühendislerinin, üreticisinin yaptığı tasarımla bir otomobil sergilendiğini kaydetti.

Yurt dışında 205 ticaret müşaviri bulunduğunu ve 139 merkezde görev yaptıklarını ve Avrupa'da ortaya çıkan krizle beraber birçok ülke vatandaşının ticaret müşavirlerine Türkiye'de çalışma konusunda kendilerine yardımcı olunmadığını istediklerini anlatan Çağlayan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Yıllar önce 'hasta adam' olarak nitelendirilen Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarla beraber itibara sahip bir ülke olarak dimdik ayakta. Türkiye'yi geçmişte eleştirenlerin birçoğu yoğun bakım çadırında. Allah onlara şifa versin. Biz istiyoruz ki bir an önce onlar da iyileşsin. Birçok ülkenin iflas etmek konumuna geldiği bir ortamda bunlardan bahsetmek önemli. 

Bu yeterli değil. Daha işin başındayız. 2023 hedeflerine ulaşma noktasında bu tüm çalışmalar son derece önemli. Aylık ortalama 60'dan fazla aylık istatistik veri açıklanıyor. 2023 hedeflerine ulaşmada siz bir yerde teşrifatçılık yapacaksınız, yol göstereceksiniz, karanlıkta ışık tutacaksınız. Bu çalışmanın böyle bir görevi var'' dedi.