Sevgili okurlarım merhaba, Ankara’dan tanıdığım daha doğrusu tanıdığımı sandığım bir arkadaş aradı. Birkaç günlüğüne Antalya’ya geliyormuş bana uğrayıp yeni kitabımı imzalı almadan gitmeyeceğini söyledi. İnsanlar arası dostluklara arkadaşlıklara çok önem veren birisi olarak arkadaşın isteğine karşı kayıtsız kalmadım: “Verdiğin tarihte evdeyim buyurun gelin dostlara kapım daima açık.” Dedim. 

Arkadaş yanında bir bayan sekiz yaşlarında bir çocuk, akraba dediği iki erkek arkadaşla birlikte öğle saatine yakın ziyaretime geldiler. Dairem tek kişi için dizayn edilmişti. Balkonumdaki masayı sandalyeleri içeri aldım. Misafirlere kahvaltı hazırladım. Hollanda’dan getirmiş olduğum peynir çeşitleri, Antalya’nın taze meyvelerinden ev yapımı reçel çeşitleri ve tavada baharatlı yumurta yaparak servis ettim!..

Kahvaltı eşliğinde hoş bir sohbetten sonra, Müslümanız (!) Elhamdülillah ve Yüreğimle Kader Yolculuğu atlı kitaplarımı misafirlerimin adına imzalayıp verdim. Mahcup olan arkadaşımsa beni Ankara’ya davet etti. Hatta benim adıma bir imza günü düzenleme sözü verdi ve ayrıldılar!.. 

Evi topladıktan sonra temizliğe koyuldum. Banyoyu temizlerken paslanmaz çelik havlu askısı sallanıyordu ve zorlanarak sökülmüştü. Evime çok misafir gelmez şaşırdım misafirim olan bayan banyoyu kullanmıştı. Bu nasıl bir kıskançlıktı ki, misafir olduğu eve zarar veriyordu. Üzüldüm arkadaşı arayıp anlatmak istedim, ama aralarındaki ilişki durumunu bilmediğimden dolayı verilen üç kuruşluk zarar için beş kuruşluk dostu kırmak istemedim!.. 

Aradan birkaç hafta geçti kooperatifle alakalı Didim’de mahkemem var ve birkaç gün kalacağım. Makyaj çantama diş fırçası diş macunu parfüm gibi lazım olan şeyler yerleştiriyorum. Banyonun dolabında kız kardeşimin Fransa’dan armağan olarak getirdiği üç ayrı parfüm yerinde yoktu. İnanın hazinem kaybolmuş kadar üzüldüm. Bir o kadarda öfkelendim!..

Ankara’ya arkadaşa önce fotoğrafını çektiğim çelik havlu askısını telefonla watsap’dan yolladım ve arayıp: “Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Yanınızda getirdiğin bayan banyoya girdiğinde kıskançlığından çelik havlu askısını sökmüş, kıskandıktan yaptığını düşünüp pek fazla üzerinde durmadım. Ben birkaç günlüğüne şehir dışına çıkıyorum. Makyaj çantamı hazırlarken kız kardeşimin Fransa’dan armağan getirdiği üç tane parfüm dolaptan alınmıştı. Hatırlarsanız bayan banyodan çıkıp arabadan çanta almaya gitmişti ve tekrar banyoya girmişti. İnan bana sizden başka evime gelen olmadı, zaten fazla misafirimde gelmez.” Dedim. 

Parfümlerin şeklini biçimini soran arkadaş şaşkındı: “Hocam inan bana böyle bir şey ilk kez oluyor. İnanın size karşı çok mahcup oldum. Bu konuyla alakalı size tekrar döneceğim.” Dedi. 

Dönse de giden geri gelmeyecekti. Parfümler ucuz bir şey değildi geri ödeme imkanı sıfırdı. Eğer ki, bayan arkadaş parfümün birini isteseydi pahalı bir armağan demezdim ve hediye ederdim. Lakin bayan üçünü birden çalmayı tercih etmişti. Arkadaşa: “Kimlerle yolun kesişti bilmiyorum, ama bunu sana söylemek zorundaydım. Yanındaki kadın pek sağlam ayakkabı değil, sağlam duruşuna zarar verebilir. Dikkat et ve fazla zarar görme.” Dedim.

Bu hayatta hırsızlıkla arsızlığın arasında fazla fark yoktur. Hocam dediğiniz ve değer verdiğiniz dostlarınıza üç beş günde tanıdığınız insanları misafir olarak götürmeyin. Örnekte olduğu gibi beş aylık maaşınızı verseniz de arkanızda bıraktığınız kirliliği temizleyemezsiniz. Dostluğu bilenlere dost olabilmek dost kalabilmek mükemmel, mükemmellikse dürüst kişilik ve dürüst karakter, birlik beraberlikse “İnsan” olmaktan geçer…

Sevgi ve saygılarımla