Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suudi'n davetine icabetle resmi ziyarette bulunacağı Suudi Arabistan'a gitti. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini tüm boyutlarıyla gözden geçireceklerini belirterek, "Suudi Arabistan ile sağlık, enerji, gıda güvenliği, tarım teknolojileri, savunma sanayi ve finans gibi alanlarda iş birliğimizi artırmanın müşterek menfaatimize olduğuna inanıyor ve görüyorum." dedi.

Suudi Arabistanlı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümü ile gerilen ilişkilerin Türkiye'de görülen cinayet davasının kapatılması ile tekrar yoluna girmesi önünde bir engel kalmadığını görüyoruz. Biliyorsunuz 2020 yılında gerilen ilişkiler sebebiyle Türk ithalatına uygulanan boykotla Türkiye'nin Suudi Arabistan ihracatı yüksek oranda düşmüştü. Şimdi ise Arabistan İstanbul Konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın davasının Suudi makamlara devredilmesi ile iki ülke normalleşme sürecine girdi. Tabii bu durum ekonomik ilişkileri de onaracak.

Peki neler olmuştu? Cemal kaşıkçı'nın öldürülmesiyle başlayan bu süreçte Türkiye ve Suudi Arabistan yetkililerinin söylemleri neydi ?

Cemal Kaşıkçı'nın ölüm emrinin Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın verdiğini, Kaşıkçı'nın konsolosluk binasında öldürüldüğünü ve bedeninin parçalara ayrılarak yok edildiğini, sorumluların cinayet sonrası nasıl kaçtığını dünyayla paylaşan Türkiye'nin istihbarat elemanları oldu.

Birleşmiş Milletler, CIA ve bazı insan hakları örgütlerinin raportörlerine de iletildi ve bu emrin Selman tarafından verildiği bilgisi de BM ve CIA raporlarında yer aldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cinayetle ilgili ilk detaylı açıklamasını olaydan üç hafta sonra yaptı. Muhammed bin Selman'ı işaret ederek

"Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin" demişti.

Suudi Arabistan, Kaşıkçı cinayetinden sonra resmen olmasa da Türk ürünlerine boykot uyguladı; vatandaşlarına Türkiye'ye gitmemeleri ve Türkiye'den gayrimenkul almamaları çağrısını yaptı.

İşler iyice kopmuştu. Zaten Arap baharı sürecinde de iki ülke arasında ilişkiler gerileme dönemine girmişti. Ayrıca geçmiş zaman Suudi Arabistan,BAE, Mısır Bahreyn 'in Doha ile diplomatik ilişkilerini askıya alması ve bu süreçte de Türkiye'nin Katar yanında destekçi olması da Riyad tarafından dikkat çekici bir göstergeydi.

Dava konusunun Riyad makamlarına devredilmesi ile ilgili İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında

"Sanıklar hakkında çıkarılan yakalama emirleri ve kırmızı bülten kararlarının, sanıkların Suudi Arabistan vatandaşı olmaları ve Türkiye'de yerleşik adreslerinin bulunmaması nedeniyle uzun süredir yerine getirilemediği anlaşılmıştır. Suudi Arabistan adli makamlarınca davanın devrinin istendiği, devir durumunda dava ve davadaki iddiaların değerlendirilerek sonucundan Türk adli makamlarına bilgi verileceğinin bildirildiği ve Adalet Bakanlığından da olumlu görüş alındığı gözetilerek, kamu davasının durmasına ve dosyanın Suudi Arabistan adli makamlarına devredilmesi şeklinde hüküm kurulmuştur." ifadelerine yer verildi.

Her ne kadar söylenilen sözler unutulmuş olsa da ;Normalleşen iki ülke ilişkileri savunma sanayi alanı olmak üzere ekonomik ve siyasi çıkarlar barındırıyor.

Sonuç olarak ülkelerin diplomatik bağlarını güçlendirmesi nedeni ne olursa olsun her zaman pozitif etki bırakmıştır. Biden 'ın Ortadoğu'dan kendisini çekmesi ile birlikte yarattığı boşluktan fayda sağlayarak ; önce Mısır sonra BAE ile etkileşimin artması ve ilişkilerin normalleşme sürecine girmesinden sonra şimdi Suudi Arabistan ile yapılan bu girişim de yine Türkiye açısından olumlu getiriler verecektir. 

...