Geçen Cuma akşamı Elazığ ve Malatya’da yaşanan deprem yürekleri dağladı. Erzincan 1939’da, Tokat Erbaa 1942’de, Samsun Ladik 1943’de, Muş Varto 1966’da ve Van Muradiye 1976’da büyük yer sarsıntılarıyla yıkılmış, binlerce insan hayatını kaybetmişti.  Belleklerde taze olan yıkım acıları ise 1996’da Gölcük ve Düzce’de, 2011’de de Van’da yaşanmıştı.

Marmara depremi sırasında şimdi ismi Hakimiyet olan Yeni Gazete’deydik. Yüzü endişelerle dolu bir delikanlı gelip “Esra ile bir türlü görüşemedim, siz haber alabildiniz mi?” diye sordu. Kocaelili arkadaşımızın nişanlısıydı. O gün de ertesi gün de telefonla ulaşmak mümkün olmamıştı Esra’ya; Allah mutluluklarını daim kılsın. Bizimki de lâf mı; o dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit bile “Bölge ile irtibat kuramıyoruz” diyerek televizyon ekranlarında yakınmış, talimatlarını kameralar aracılığıyla iletmişti. Sadece bu kadar da değil; ne Kızılay’ın doğru dürüst çadırı vardı ne de devlet birimlerinin arama kurtarama, ikame gücü! Bugün Düzceliler Konya lafzını duyduklarında halen Kombassan’ın kendilerine uzattığı yardım elinden, sağladığı destansı barınma, konaklama ve beslenme imkanlarından söz etmeden geçmez. Gazeteci arkadaşımız Tekin Gürel akrabaları nedeniyle gittiği deprem bölgesindeki manzaradan öylesine etkilenmişti ki anlatırken gözyaşını tutamadığı gibi günlerce yemek yiyemez olmuştu. Keza Tevfik Özgün Sakarya’da şahit olduğu manzaraları anlatırken gözleri buğulanırdı.

O depremde devlet sivil toplum hareketlerinin bir değil birkaç adım gerisinde kalmıştı. Öyle ki, afetzedelere yardım için Uluslararası çevrelerin gönderdiği maddi yardımın o ay memur maaşı olarak ödendiğini daha sonra dönemin Devlet Bakanı itiraf etmişti.

*     *     *

2011’de Van’da yaşanan deprem de büyük ölçeli felaketler arasındadır. Konya Gazeteciler Cemiyeti ile Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü 2015 yılında Van Gezisi düzenlemişti. Şehri bir uçtan diğerine gezerken deprem evlerini de gördük. ‘Açta açıkta kalan oldu mu?’ sorumuza karşılık memnuniyetlerini belirtirken “Devlet hiçbir şeyimizi eksik etmedi. Herkes vaat edilen vakitte evlerini aldı. Bütün zararlarımız karşılandı” dediler. Oysa Van halkı siyasi tercihini hükümet partisinden yana da yapmamıştı!

*     *     *

Elazığ ve Malatya’da can yakan deprem haberleri cuma akşamı ajanslara düştükten kısa bir süre sonra sosyal medya yalan yanlış bilgilerle, hatta iftira ve karalamalarla adeta istilaya uğradı. Devletin İçişleri, Sağlık ve Çevre Bakanları vakit geçirmeksizin afet bölgelerine intikal etmişken, bütün imkânlar afetzedeler için seferber edilmişken sözde muhalefet olma adına ortaya atılan yalanlar, siyasetin evrilmekte olduğu çirkin yolu bir kez daha gözler önüne serdi!

Malatya Pütürge’de 100 evin yıkıldığına dair haber üzerine tweet atan bir kişi “Pütürge 2018 seçim sonuçları yüzde 85 RTE, beter olun” yazacak kadar gözünü karartmıştı. Bir başkası “Elazığ’a da üzülecek değilim. Üstlerine çay atılınca mutluluktan kafayı yiyorlardı. Çoluk çocuğa yazık diyeceğim ama onların da niye doğdukları belli…” şeklindeki mesajıyla içinde beslediği kini kusuyordu.

Sahte hesaplarla sürdürülen iğrençlikler bir yana, milletvekili vasfı taşıyan insanlarında “deprem yalanları üretmesi ya da üretilenlere alet olması” hoş görülebilecek gibi değildi. Bir milletvekilinin Şanlıurfa’da tadilat halinde olan bir hastanenin videosunu paylaşarak sanki Elazığ’daki depremde hasar görmüş bir hastane gibi göstermesi ve “Sağlam olması gereken yerlerin başında hastaneler geliyor fakat durum oralarda da iç açıcı değil” yazması bunlara ciddi bir örnektir.

*     *     *

Neticede “Yüreğini AK Parti düşmanlığı kapladığı için ulusal matem anında dahi hükümet düşmanlığı yapanların olumsuz tablo oluşturma gayretlerini gölgede bırakacak kıvraklıkta bir süreç yönetimi gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıcağı sıcağına bölgeyi ziyaret etmesi, Devlet Bakanlarının kriz masasını bizzat yönetmeleri ve devletin hiçbir kurumunun herhangi bir acziyet ifade etmeden, üstelik zamanı son derece tasarruflu kullanarak afet bölgelerine el uzatması 1999’dan bu yana ülkemizin kat ettiği mesafenin en güzel ölçüsü olmuştur. Hazzetmeyenler ise zaten hazmetmediklerini gösterip içlerindekini kustu!

Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar diliyoruz. 

*     *     *

TURİZMDE YENİ ROTA DERBENT

Bizim de doğduğumuz, ata yurdumuz olan Derbent son yıllarda Aladağ ile sıkça gündeme geliyor. Konya’nın en yüksek noktalarından biri olan ve aldığı kar yağışı sebebiyle Kayak Merkezi yapılması için programa alınan Aladağ geçen hafta Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u konuk etti. Konya’nın turizm potansiyeline ciddi katkı sağlayan YHT ile Konya’ya gelip beraberinde Vali Cüneyit Orhan Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, AK Parti İl Başkanı Hasan Angı ve milletvekilleriyle Derbent’e geçen Bakan Ersoy, Aladağ’da proje maketini inceledi.

Derbent’i önemli bir kayak merkezi haline getirecekleri sözünü veren Ersoy kar hareketliliğiyle ilgili gerekli raporların hazırlanması için gereken bir süreç var. Bu raporlar Nisan’da tamamlandıktan sonra çalışmalar şekillendirilecektir” dedi. Raporların umdukları gibi çıkacağı inancını ifade eden Bakan, “Derbent bu özelliklerinin yanında, mevcut Ankara ve İstanbul YHT hattına İzmir’in de eklenmesiyle üç büyükşehirden ciddi bir ziyaretçi potansiyeli alacaktır” ifadeleriyle Konya turizminin yeni rotasını belirledi.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Altay’ın da yakından ilgilendiği proje Konya turizmini çeşitlendirmenin yanında ciddi hareketlilik kazandırırken bölgeye dair hazırlanacak KOP ve MEVKA projeleri işin seyrine ciddi katkılar sağlayacaktır. Bu vesileyle Aladağ Kayak Merkezi fikrini gündeme sokan eski Belediye Başkanı Hamdi Acar ile projeye destek vererek hayat bulmasını sağlayan Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’a, göreve geldiğinden itibaren sahip çıkan Derbent Belediye Başkanı Hüseyin Ayten’e teşekkür ediyoruz.