DENİZCİLİK ve TARİHİ HATA! 1 Temmuz, belki de birçoğumuzun anımsamadığı Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutlanır. Kutlanır diyorum ama ne kutlama, evlere şenlik! Denizcilik varmı ki bayramı olsun diyesim geliyor. Şunu kabul etmek durumundayız: Tarihi gerçekler malum Osmanlıdan kalan kötü bir miras var: Denizciliğe pek önem vermemek! Ne yazık ki Osmanlı son 200 yılında denizciliğe fazla önem vermemiştir. Önemsemeye başladığında da Batı’daki teknolojik gelişmelerin çok gerisinde kaldığı için başarılı olamamış ve bu durum büyük askeri ve ekonomik kayıplara neden olmuştur. Bir de son 50–60 yıla bir göz atalım: Askeri açıdan denizcilik olanaklar ölçüsünde önemsendi ve gereken teknoloji sağlandı denebilir. Ya ticari denizcilik alanında ne yapılabildi? Koskoca bir sıfır, inanması güç ancak gerçek ne yazık ki bu. Üç tarafı binlerce kilometrelik kıyı şeridi ve denizle çevrili bir ülke normalde ne yapar? Deniz ve denizcilikle ilgili ne varsa teşvik eder, ticari ve bireysel kullanımı özendirir değil mi? Peki, bizde ne yapılmış son elli yıl, şöyle bir göz atalım: - Amatör denizcilik ve deniz sporlarını bırakın özendirmeyi adeta yasaklayıcı uygulamalar (sağlık raporları, binlerce YTL’yi bulan teçhizat bulundurma zorunluluğu vs.) - Denizciliği salt “zengin işidir” mantığıyla özendirme şöyle dursun, zorlaştıran hatta bıkkınlık verdiren bürokratik engellemeler. - Marina, barınak, iskele yapmak isteyen girişimcileri yıllarca süründüren “mevzuat hizmetleri”. - Kara taşımacılığını yıllar boyu özendirerek kademe kademe deniz ulaşımını neredeyse tümüyle ortadan kaldıran uygulamalar. - Dünyanın neredeyse en uzun kıyı şeridine sahip ülkesine onlarca yıldır Denizcilik Bakanlığı’nı bile gerekli görmeyen dar vizyonlu yönetimler. Ve sonuçta gelinen noktada: Ülkede taşıma ve ulaşımın neredeyse %90’ı karadan gerçekleşiyor. Yollar adeta otobüs, kamyon ve minibüs işgali altında… Her yıl binlerce ölü ya da yaralı. Yılda ortalama 15.000 kayıpla Dünya’da ölümcül trafik kazalarında şampiyonluğu hiçbir kimseye kaptırmayan bir ülke! Ya kazalarda oluşan yıllık ulusal servet kaybı? Milyarlarca dolar, sönen binlerce ocak, bir anda yok olan umutlar… Böyle bir ortamda hala bugün bile kara taşımacılığında ısrar niye acaba bir bilen var mı? Sanmıyorum ,çünkü hangi mantıkla bugünkü durum açıklanabilir ki? Çağdaş dünya denizcilik, deniz taşımacılığı ve ulaşımının ülkelere getirdiği avantajların çoktan bilincinde. Sistemi buna göre çoktan planlamış, yönlendirmiş ve bugün de kararlılıkla sürdürüyor özendirmeyi. Oysa büyük Atatürk neredeyse 70 yıl önce o mucizevi öngörü dehasıyla ne demişti 1 Kasım 1937’de? “Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız”. Bu sözler üzerine 58 hükümet geldi geçiyor tek ciddi adım atıldı denebilir mi? Bugün koskoca Ege, Akdeniz, Karadeniz kıyılarımızda yüzen kaç tane yolcu gemimiz var biliyor musunuz? Hiç! Atatürk’ün o veciz ifadesini bir vasiyet sayarsak bu sözleri hiç mi anımsayan olmadı acaba diyorum. Öte yandan gerçekçi olalım, son yıllarda Atatürk’ün hangi sözleri dikkate alınıyor ki?