Pakistan eğer demokrasi ve hükümete karşı hayal kırıklığı yaşayan genç kuşağın ihtiyaçlarına yanıt veremezse, “demografik bir felaket” ile yüzleşmek zorunda kalacak.

Geçmiş yıllarda demografi (nüfus bilimi) genç nüfus oranıyla ölçülürdü.

Çünkü kol gücüne dayalı işlerde çalışan erkek nüfus uluslararası mukayeseler için yeterliydi. Zamanla geçinemeyen nüfusun kuvvet gerektiren işlerde hedeflenen emek verimliliğine ulaşamadığı fark edildi.

Bu olumsuz hâl ve gidişata zaman içinde yakın coğrafyalardaki başka ülkeler de birbirini tetikleyerek sürüklendi.  

Böyle olunca Dünya da sürekli gelişen Sanayi Devrimiyle Teknoloji Merkezleri bu coğrafyadaki hükümetlerin otoritesini sorgulattı.

İşsiz kesim savunma harcamalarının yurtiçi sanayi kalkınmalarına ayrılması görüşünü destekledi. Bilgi çağına açılan kapılar doyan nüfus içinde kabul edilebilirliğini kaybetti ve eğitimli nüfus demografik gücün temelini oluşturdu. Birçok iş kolunda otomasyonların sözü geçmeye başlayınca; insanın fiziksel gücü değer kaybına uğradı.

Elbette Savunma Sanayiine oldukça geniş bütçeler ayıran Pakistan’da bu ters orantı döngüsünden çıkamadı.

Nükleer Bomba sahibi Pakistan’da genç nüfus kritik eşiğin önünde ülke yönetiminin bu kısır döngüye çare bulmasını bekliyor.

Çünkü gelen geçen hükümetler tarafından terk edildiklerine inanan gençler düşürüldükleri bu derin kuyudan çıkmak istiyor.  

Yanlış eğitim sistemi yüzünden halkın ¼’ünün okuma yazması yok bu topraklarda. Ülkeye ve İslâm’a olan aidiyet duygusu bugüne kadar birleştirici olsa da; İslam ve bilim ortak paydası oluşturulamaması nedeniyle yeni nesil maalesef çanak antenler ve internet sebebiyle gaflete düşmüş ve sekülerizmin ağzıyla konuşmaya başlamış.

Ülke sınırlarında sadece 7 kişiden 1’i kendini ulusal kimliği olan Pakistan’lı olarak tanımlamaya başlaması ise demografik felaketin artçı zelzelesi niteliğinde.

Çünkü burası etnik olarak en az 7 ırkın iç içe girdiği bir coğrafya ve çok sesliliğin mâkûl dozu kaçmış durumda.  

Eğitim ve Sağlık alanlarına yönelik deve de kulak kalan yatırımlar da insanları çıkmaza sürüklüyor.  Ne yazık ki Pak halkı az rastlanan bir üst perdeden alışılmadık feryat görüntüsü vermeye başladı.

Nielsen araştırma şirketi tarafından ortaya konan verilere göre ise genç kuşaklar hak edilmedik yönetim stratejisi ile yönetildiklerine inanıyor. Ve bu durum ülke bütünlüğü için tehdit oluşturuyor.

Lahor’lu öğrenci bir genç uzatılan mikrofona “Burada bir öğrenciler gece gündüz mücadele ediyor, fakat zengin bir adamın oğlu rüşvet vererek daha iyi notlar alıyor” diyor. Bu durum özellikle Ortadoğu coğrafyasında fazlasıyla itibar gören bir yaklaşım(!) Irak’ın sırf bu işler yüzünden belini doğrultamadığını defalarca konuştuk. İşte aynı hastalıklı yaklaşım Pakistan topraklarında da söz sahibi. Ve bu yüzden Afganistan ile de sorun yaşayacak korkarım.   

İşin gerçeği Askeri olsun, Sivil olsun bütün hükümetler Pakistan gençliğinin enerjisini doğru yöne kanelize edemedi.

Ancak radikal gruplar eğitimli ve eğitimsiz gençleri cihat ve sosyal adalet sloganı etrafında toplamada başarı sağladı.     

Sokakta mutlu olan kişi sayısı çok az ve sadece 10 kişiden biri mevcut hükümetin yaptıklarını onaylıyor. Hal bu ki iki cepheyi de paralel koşturmak gerekli.

Gençlerin ülke iş gücüne katkı verecek çağda olmasına rağmen hükümetin bu boştaki iş gücüne yanıt verememesi, yeni çalışma alanları açamaması, gündemin en önemli konu başlığı halinde kritik ediliyor.  

Kardeş ülke Pakistan’ın 2021 verilerine göre nüfusu 226 milyonu aştı. Bu dev asa artışla Pakistan; Çin, Hindistan ve Endonezya’nın ardından dünyanın en kalabalık 5. ülkesi konumuna geldi.  Bu yüksek doğurganlık oranı nedeniyle oldukça genç bir nüfusa sahip olan Pakistan’da yaş ortalaması 22,8 olarak çok genç bir seviyede. Eğer artış devam ederse ülke 2050’de 310 milyona, 2100’de ise 365 milyona dayanacak.

Resmi rakamlara göre Pakistan Haziran verilerinin 299 milyar $ yıllık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ve 1543 $ kişi başına düşen geliri ile dünyadaki yoksul ülkeler kategorisinden çıkamadı.

Gayrisafi milli hasılanın 350 milyar $ olduğu ülke de; Merkez Bankasında 3,20 milyar $ döviz rezervi bulunuyor.

Dövizin ülke sınırlarında kalmasını isteyen hükümetin bu politikası nedeniyle çıkmaza giren dış ticaret; limanlardaki binlerce konteyneri de ülkeye sokamıyor.

İnşaat, Tekstil, Çelik ve daha bir çok sektörde yaşanan kriz nedeniyle üretim sürekli düşüş kaydediyor.

Öte yandan IMF ile oturulan masada toplam kredi miktarının 6 milyar $’dan 7 milyar $’a yükseltildiği açıklanmıştı.

Ülke gündeminden düşmeyen siyasi krizler ve enflasyon oranlarındaki artışın yanın da geçen sene yaşanan sel felaketi ve enerji dar boğazı da halkın belini iyice büktü.

Ulusal borç 275 milyar seviyelerini zorlarken bu borç gayrisafi yurt içi hasılanın %80’ine tekabül ediyor. Bu tabloya göre hükümetin bu mali yılda yaklaşık yaklaşık 25 milyarın üstünde dış borç ödemesi gerekiyor.

Pakistan Savunma Bakanı ise çözümün IMF’den bağımsız olarak cereyan etmesi gerektiğini belirtirken; para fonları ile ayakta kalmanın ülkeyi orta vadede iyice düşüreceğini belirtti.

Ülkenin ekonomik potansiyeli yeterince değerlendirilemediğinden ülke ekonomisi hızlı artan nüfus ve mütevazi büyüme rakamlarının altında baskılanmakta. Bu durumun çözülmesi için planlı ve istikrarlı bir eğitim seferberliği gerekiyor.

Büyümeyi tabandan tavana yayacak, geleneksel, içeriye yatırım yapacak,  bir sistemler bütünüdür cive Pakistan’ı kurtaracak olan.

Rabbim kardeşimizin yardımcısı olsun.

Amin…