Merhabalar, bugün size haşlanmış patates ile hazırlayabileceğiniz oldukça pratik ve bana soracak olur iseniz de muazzam bir tarif vereceğim. İlk olarak pastırmalı papatya köftesi, ki ben gerçekten düşününce bile enfes duygular hissediyorum. İkincisi ise referanduma az kaldı, sen ne yersin ağbisi mantısı! Fakat bir dakika! Guk! Boğazdan geçmeyen şeyler var. Meraklı birkaç çift göz bana karşı çevrilmiş, gözümün içerisinde gözü varmış gibi hissediyorum. Hey, sakin olun. Anlaşıldı, yeterince eğlenmiyor gibi görünüyorsunuz.

Puh! Boşverin gitsin! İnsanlar en özgür ve hür iradesi ile 'hayır!' diyecek ise bile zorla 'evet!' oyu kullanmaya sevk eden muhalifler yüzünden, ülke şuan hep olduğundan daha muallaklı bir ruh halinde! Bir ara bende gaza gelip, onlar gibi düşündüm. Yani tam da o an Hüsnü bey ile ilgili bir takım şeyler cereyan etti. Bu konuya birazdan değineceğim, ama onun deyimi ile eğer evet' der isek deniz, kum, güneş üçlüsü bizi bekliyormuş. Ki bu gözümü almıyor değil, ama gel gör ki bu rüya erkenden bitiyor! Cemre düşse de, hâlâ kışı yaşıyor güzel ülkemiz. 

Muhalefetin muhalefet olmadığı bu yerde, muhalefet karşıtlarının bir şey yapmasına gerek kalmıyor. Çünkü kurşunu kendi ayaklarına sıkıp, sıkıp duruyorlar. Bu durumu ergen bir bireyin yüzündeki anneleri ile başının dertte olduğunu düşünüp, durduğu gibi düşünmekteyim. Ancak kendine zarar! 

Tabiî, milletvekili olunca işin rengi değişiyor. Söylediği her şey aslında ideolojimiz gereği bizim de sözlerimiz oluyor, çünkü onun ile aynı saftayız. Fakat nerede ise hiçbir vekilde yapıcı bir muhalif tutum, elle tutulur bir yan göremeyen ben değilim. Haklı bir kavgada, haksız duruma düşmekten başka bir şey değil tüm bu olanlar.

'Acaba bu sabah ne olacak?' uyandığımız her sabah, 'güne merhaba!' diyemeden evvel, bu tür saçmalıklaeı dinlemek zorunda kalıyoruz. Artık yeter bence. Ki dün erkenden uyandım. Öğlene saatlerine doğru ise karnımda bir acıkma hissi vuku buldu. Ve toparlanıp derhal dondurulmuş köftelerimi sıcak suya atıp, bir güzel çözülmesini bekler iken; bu Ada'mın konuşmasına denk geldim. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışsam da, anlamadım. Sonuç; köfteler çöp torbasını boyladı! 

Her şeyi geçtik; ki geçemiyoruz ya, yine de güzel şeyler düşünmeyi istediğim o sabah, oysa ne ne umut dolu güne başlamıştım. Sokaktaki güvercinleri beslemiş, ofise gidip şu her yere hâkim olan can sıkıcı havayı bozayım istemiştim, ama efendime söyleyeyim; günün henüz başında feci şeylere denk geldim. Yine bir küfür, yine bir hezeyan! Artık sıradanlık sıradanlaşmaya başladı! 

Bu ülkede neme gerek sakin, dingin bir yaşam. Her yanda bir koşuşturma, bir şeyler var. Üstelik dün güpegündüz bu milletin vekili öyle bir gaf etti ki, artık ne diyeceğimi şaşırır bir halde buldum kendimi. 'Evet!' diyecek seçmeni Yunan askeri gibi İzmir'den denize dökeceğini iddaa eden sayın Hüsnü, bir anda gözler ona çevrildiği gibi 'sarhoştum, hatırlamıyorum!' demeye getirse işi yine de bir ihtimal kıvırabilirdi durumu. Hoş, kıvrak da, ama bir Sherlock değil tabiî. Yine de her şeye rağmen sayın vekile belirli bir güruh tarafından sıralanan birçok söz var. Tam ağzına lâik!

Bahsi geçen olaya karşılık ise kayıtlara geçecek bir çıkış geldi. Kimden olduğunu tahmin edersiniz; sayın Erdoğan! Hüsnü Bey'e 'yahu, sen geri zekâlı mısın?' diye sordu. İlk kez kendisi ile bir konuda anlaştık gibime geldi. Birçok kesim 'Hüsnü bey de bunu reddetmiyor olacaktır!' diye düşünüp, durur iken, Twitter sayfasına girenler şaşırmayacağı bir şey ile karşılaştı. 'Evet, gerizekalıyım!' notunu görenler, gerçek midir, değil midir diye düşünür iken, öğrendik ki o kadar da değilmiş arkadaşlar. Hesabını ele geçirmişler. O notu da öyle yazmışlar. Yani henüz öyle bir şey yok. 

Ee, doğal olarak bunca olay sonrası yutkunamıyoruz da! Dahası da yetmiyor, her gün yeni bir şey oluyor! Hatta daha sıcağı, fırında darbe de var. Hem bu da yetmiyormuşsunuz da, postmodern darbe çıkarıyorlarmış. O da yetmiyormuş da, dalga geçer gibi bir de üzerinize afiyet kontrollü darbe çıkıyormuş başımıza. Bunun kontrolsüz olanı da vardır. Bakarsınız bir de o çıkar başımıza. Yoksa da bir kararname çıkaralım, oldu bitti yahu! Mis gibi işte! Şu zaman geçse de, taş devrine geri dönebilsek!

Ne diyorduk; evet, ister içli köfte gibi kıymalı yapın. İster iseniz de içine istediğiniz harcı koyup fırınlayın. Sonuçlar hep olduğu gibi muazzam oluyor! Bir de patates mantısı var ki, yemeyeni denize attıran bir cinsten! Mantı diye tutturanlara alelacele sunmak için harika bir fikirdir gibi durmuyor mı sizce de? Tabii, patatesi bir kazan içinde besleyici başka sebzeleri haşlayıp ezerek de sunabilirsiniz. Haşlanmış patatesin içine kabak, pırasa, kereviz ve havuç gibi sebzeleri ezip, Allah ne verdi ise koyup, hepsini ülke karıştırır gibi, pardon, kazan karıştırır gibi karıştıracaksınız. Akışkan hali yok olduğunda, tam ortasına da istediğiniz harcı ya da yoğurdu ilave edip soslayarak servis edeceksiniz. Çekinmeyin, ağzınızı şapırdata şapırdata da yiyin. Ne de olsa bir türlü doymadınız!

Ee, hayal gücünüz ile size kalmış. Mutfak sizin. Ben ise yalnızca ortaya fikir atıyorum. Sonrasında yaratıcılığınız ile çok daha lezzetli, çok, ama çok çetrefilli, farklı ve besleyici hale getirebilirsiniz. Tabiî, yerse!