Değerli okuyucular,

2019 Aralık ayında Çin'in wuhan kentinde ortaya çıkan koranavirüs ( Covit-19) tüm dünyada can almaya devam etmektedir. Türkiye'de 11 Mart 2020'de ilk defa koronavirüsün can almaya başlandığı Sağlık Bakanlığı tarafında kamuoyuna duyurulmuştu. Ve üç şey istendi.

1- Sosyal mesafe

2-Maske takmak

3- Temizlik ve hijyen olmak

Bu üç kural çok önemliydi. Tabiki kimi kurallara uydu, kimi kuralları hiçe saydı. Ve maalesef ölümler ardı ardına gelmeye başladı. Ve taki geçmiş Kurban Bayramına kadar. Ve sonra artık ölümlerin olmadığını ve çok az sayıda ölü sayısı olduğu bunlarında yaşlı olanlar ve astım, bronşit hastaların olduğunu söylendi. Ve artık yasaklar ortada kalktı. İller arasında giriş, çıkışlar serbest edildi. İnsanlarda bunu fırsat bilip, düğün yapmaya ve sosyal mesafeler, maskeler ihmal edildi. Ne yazık ki Covit-19 tekrar canlandı. Ve bir canavar gibi insanları yutmaya başladı.

Covit-19'u yıllar önce 26 Nisan 1986' da Ukrayna'nın kuzeyinde bulunan Kiev yakınlarında patlayan Çernobil nükleer santraline benzetiyorum. Bu patlamada meydana gelen Hiroşoma ve Nagazaki' ye atılan atom bombalarını tam 200 kat aşan bir etki yaratmıştı. İlk anda o zaman patlamanın meydana geldiği santral da 31 görevli ölmüş ancak daha sonra Türkiye'nin de dahil olduğu yakın coğrafya bölgelerinde 10- 12 yıl boyunca ölümcül bir felaketin pençesine düşmüşlerdi.

O dönemlerde Sovyetler Birliği'nin parçası olan Ukrayna' daki bu felaket güçlenmeye çalışılmıştı. Şimdiki gibi... Çin' de ortaya çıkan Covit-19 hastalığının Çin Devleti'nin aylarca sakladığı gibi. Ancak bu boyutta bir nükleer felaketin gizlenmesi mümkün değildi. Ve artık Avrupa'daki radyosyon düzeyinin ciddi boyutu artmasıyla gözlerin çevrildiği SSCB, felaketi tüm dünyaya duyurmuş ve yardım istemişti. Böylece Çernobil faciası, dünyanın gündemine oturmuştu.

Çernobil' in etkisine maruz kalan ülkelerden biri de Türkiye'ydi. Ancak o dönemde Türkiye'de yetkililer bu felaketi hafife almışlardı. Facia' da birkaç gün sonra radyo aktif bulutlar Trakya' ya sonradan  Doğu Karadeniz' e ulaşmıştı. Böylece Türkiye için Çernobil felaketi başlamıştı. Ve Karadeniz'de fındık, çayda yüksek oranda radyosyon çıkmış, artık radyosyonla insanlar kanser olup ölüyorlardı. 

İşte şimdiler de  tekrar o günleri yaşıyoruz. Herkes maskeli ve her an ölüm kapımızda. Covit-19'dan önce birini maskeli gördüğümüzde "Allah şifa versin" derdik. Çünkü maske takanlar çok ağır hastalardı. Kendilerini korumak için maske takarlardı. İşte şimdi hepimiz hastayız ve hepimiz kanseriz. Çünkü hepimiz artık maskeliyiz. Ve şimdi daha iyi anliyabiliyoruz ölümün ne zaman gelip kapımızı çalacağını. Bazen bir korkuyla, bazen de bir o kadar rahat ne maske ne mesafe düşünmeden yaşayıp gidiyoruz. Fakat bir bakmışsın ki sende bu illet denen koronavirüse yakalanıp gitmişsin. 

En doğrusu  dışarıya mecburi olmadıkça çıkmamak,evde kalmak. Maske takmayı ve sosyal mesafeyi koruyalım. Çünkü kurallara uymadığımızda sonuçları çok kötü oluyor. Bu Covit-19 illeti hayatta bizler için çok değerli olan insanları acımadan alıyor. Hayat sizi üzmesin. Sizler değerlisiniz. Sağlık ve huzur diliyorum.

Allah'a emanet olun.