Türkiye’ye gelen Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında kameralar önünde diplomatik teamüllere aykırı atışma yaşandı. Çavuşoğlu’nun ev sahibi olarak iş birliği çağrısı ve olumlu hava yaratan konuşmasına rağmen Dendias’ın Türkiye’ye yönelik suçlamalarda bulundu. 16 Mart'ta Atina’da yapılan 62. İstikşafı görüşmelerin sonucunda sorunların çözümüne yönelik ilerleme kaydedilmese de iki devlet arasında “diyalog kanallarının açık tutma” kararı alınmıştı. Ancak yaşanan son manzara ile diplomasi yolunun tıkandığını görmekteyiz.

İki bakan, yaklaşık 30 senedir iki ülkenin çözüme ulaştıramadığı; azınlık hakları, Ege'deki kıta sahanlığı, adaların silahlandırılması, konularında karşılıklı görüşmelerde bulundu. Ortak basın toplantısında yansıyan önemli bir ifade ise Çavuşoğlu’nun Yunanistan'ın "Türk azınlığı" kabul etmeyip sadece "Müslüman azınlık" tanımı kullanmasını eleştirmesi oldu.

"Biz Rum Ortodoksları kabul ediyoruz. Ama sizin Yunanistan'daki Türk azınlığa 'Sen Türk değilsin Müslümansın demeniz' uluslararası hukuka aykırıdır"  

Bu söylem 80’lerin sonlarına doğru Yunanistan-Türkiye arasında yaşanan Batı Trakya krizini hatırlattı. Tarihsel uyuşmazlığın bir parçası olarak geçmişteki problemlerin hala çözüme muhtaç olduğunu görüyoruz. O dönemde azınlıklara  “Türk” kelimesinin kullanılmasının yasaklanmış, Yunanistan yargı sistemi tarafından da desteklenmişti. Hatta yine o dönemde kriz süresince Dışişleri Bakanları düzeyinde tarafların söylemleri, Mesut Yılmaz ve Antonis Samaras, karşılıklı suçlamalar ile yankı bulmuştu. 30 sene sonra aynı olayı yaşıyor tarihin tekerrüründen uzak olduğumuzu sanıyoruz.

Yunanistan ülke olarak ego sorunu yaşıyor. Türkiye’ye karşı zayıflığının farkında ve bu durumdan kaynaklı AB ülkelerinin ve ABD’nin arkasında olduğunu hissettirmek istiyor. Bu nedenle Çavuşoğlu, 3. Ülkelerin Yunan-Türk ilişkilerine etki etmemesi gerektiğini vurguladı. Ancak küresel siyasette özgüvensiz Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı bu mesajı almayı tercih etmedi.

Yunanistan ,geçtiğimiz yılın aralık ayında İyon Denizi'nde kara sularının 6 milden 12 mile çıkarması ile gerçekleştirdiği hareketi Ege Deniz’inde de gerçekleştirerek diplomatik başarı elde edeceğini sanıyor. Türkiye’nin savaş nedeni(casus belli) olarak ilan ettiği Ege Deniz’inde 6 mil deniz milini 12 mile çıkarma konusunda adım atacağını söylüyor.

İçinde bulunduğu ekonomik krizi kamufle ederek ,2021 yılında askeri ve silah alanında gücünü arttırma yarışına giriyor.
Biden‘ın gelişine anlam yüklüyor. Trump’ın aksine AB ülkeleriyle yakın ilişkiler kuracağı sinyalini veren Biden’dan sonsuz desteğin geleceğinden emin.  Rum lobisinin militanı Biden’a olan güveni ile misafir olduğu ülkede diplomatik teamüle aykırı davranma cesaretinde bulunuyor.

Bir sonraki kart 'Ermeni Soykırımı' olacaktır. Nitekim 24 Nisan  “Sözde Ermeni Soykırımını Anma Günü” ‘ne az kaldı.19 Mart'ta ABD’li 40 senatör, 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması için Joe Biden’a mektup göndermişti. Sonucunda beklenmeyen bir şeyle karşılaşacağımızı düşünmüyorum.

Yine vurgulamadan geçemeyeceğim çünkü dünya satranç oyununu pratiğe dökmüş ülkeler ile karşı karşıyayız. Zayıf noktanın modern devletlerde kutuplaşma , rejim ve siyasi baskılı Ortadoğu'da örneklerini gördüğümüz ülkelerde ise iç savaş aktörü olduğunu bilen ve bunun kaymağını yiyen ülkelere karşı ülkemiz içinde birlik olarak duruşumuzu göstermemiz gerekiyor. Hala çözülemeyen iç siyaset konuları ve kutuplaşmaya meyilli zihniyetlerimiz ile küresel arenadaki oyunlarla başa çıkamayız.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.