Suriye’de 20 bin kişi öldü.
Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı mektupta Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan’ı, terörist grupları barındırmak, fonlamak ve silahlandırmakla, suçladı. Bu mektupta, Türkiye sınırları içinde, İsrail, ABD, Katar ve Suudi Arabistan istihbarat servislerinin aktif olduğu ve askeri operasyon merkezleri kurdukları, belirtildi. Bu bağlamda, Suriye, vatandaşlarına karşı katliam yürüten teröristlerin, Türkiye’deki bu merkezlerden ülkeye girdiğini ileri sürüyor. Türkiye resmi olarak, ABD, Fransa ve İngiltere ile birlikte, terörizmi ve teröristleri destekleyen bir ülke olarak ilan ediliyor. Türkiye, Suriye’deki PYD hareketinden haklı olarak çekiniyor. Ancak, muhalifleri, askeri ve diplomatik açıdan desteklemekten geri durmuyor. Davutoğlu, bu durumu yeni rejimle dost olma politikası olarak nitelendiriyor.
K. Irak’ta Barzani ile stratejik ortaklık kuruldu. Bu ortaklık, boru hattı diplomasisi ile geliştirildi. Ekonomik yakınlık ile terörden kurtulmanın yolları aranıyor.
İran Genelkurmay Başkanı Firuzababi, Suriye’deki ölümlerden, Suudi Arabistan, Katar ve Suriye’yi sorumlu tutu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İran’ın Suriye politikasını eleştiriyor. Şemdinli’deki olayların, Kuzey Irak’tan değil, İran’dan sızan teröristler tarafından gerçekleştirdiğini, belirtiyor. İran’dan gelen yanıtta, Türkiye’nin uyguladığı yanlış politikaların, PKK’nın faaliyetlerinin artmasına sebep olduğu belirtiliyor. Ali Laricani’nin dış politika danışmanı Hüseyin Şeyhülislam, Arınç’ın sözlerini, İran karşıtı ABD ve Siyonist İsrail'in belirlenmiş politikaları çerçevesinde, değerlendiriyor.
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin sayısı 55 bine yükseldi.
Davutoğlu-Clinton görüşmesi gerçekleştirildi. Clinton,     Türkiye ile birlikte, Suriye’nin PKK’ya “kucak açmama” dileğini paylaştıklarını, belirtti. Clinton, muhalefetin destekleneceğini, silah dışında insani yardım gönderileceğini, demokratik bir geçişin sağlanacağını belirtiyor. Clinton’a göre muhalif aktivistler, demokratik ve çoğulcu bir ülkeyi amaçlıyorlar. Clinton, ABD’nin, aktivistlere ve sivil topluma, büyük parasal destek sağladığını, belirtiyor. Davutoğlu, Suriye’nin kendi topraklarındaki hava bombardımanını, savaş suçu olarak nitelendiriyor. İki lider, uçuşa kapalı bölge seçeneğini de değerlendirdiklerini, belirtiyorlar.
Türkiye, her gün şehit haberleri ile sarsılıyor.
AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, birkaç Mehmet için meclis toplanmaz “diyor. Sebep ise, gündemin PKK tarafından oluşturulması. Bu açıklama, “askerlik yan gelip yatma yeri değildir”, demecinin yanında hatırlanacaktır. Nasıl olsa, politikacıların, paşaların, üst düzey bürokratların evlatları ölmüyor ve ölmesinler… Ölenler, birkaç Mehmet ve Başbakan’ın deyimiyle kelle olarak kalıyor. Diller sürçmemelidir, hele hele yönetim kademesindekilerin dilleri hiç sürçmemelidir. Bu makamlar, dil sürçmelerini kaldırmaz. Aslında dil sürçmesi diye bir nitelendirme bile yapılamaz. “Dervişin fikri ne ise zikri odur”.Yaşanan acıların küçümsenmesi, daha çok çatışma ve ayrışma getirir.
Suriye, Irak, İran… Tüm komşularımızla, terör sorunu yaşıyoruz. Kardeşlik ve dostluk sözleriyle, uluslararası ilişkilerde dostluk ve kardeşlik olmaz. Terör sorunu, sadece “dış mihraklarla” açıklanamaz. Hele o dış mihrakların teröristleri, maddi manevi desteklenirken.
O zaman kıssadan hisse. Deveye sormuşlar; “Neden boynun eğri?”. Deve cevaplamış; “Nerem doğru ki”. Kısaca, kendi sorunlarını çözemeyenler, çarşıda pazarda yeni dostlar aramaktalar. Bu arada, birilerinin özgürlük savaşçıları, bizim teröristlerimiz, askerleri, işçileri, vekilleri kaçırmakla meşguller…  Daha çok çatışma, daha çok ayrışma göreceğiz.