Alyuvarlar ve akyuvarlar birleşmiş; 
nötr halde akıyorlardı pozitize sıfır olarak..
Hangi ara, ne zaman  karıştın kanıma..
Kışı yaşadım ilkbahar da..
Sensiz çiçeklerim açmadan döküldü..
Dolu yağmadı, kar kaplamadı, kırağı çalmadı velakin çiçeklerim döküldü!!..
Yıllar yıllar öncesinden hatırlıyorudu aşkı!!.. 
Film şeridi gibi gözlerinin önünden  geçip gidiyordu hayatı..
Hatıralar, akıp gidiyordu çok hızlı ve çok seriiiiii…
 Babamın üzüm bağı bu, dedemin dağının içinde… 
Büyük dedemin yurt bildiği memlekette..
Ben neden kenarında kalayım ki??
Girdi, dolaştığı dağın içindeki üzüm bağına iki yılan gördü..
İki yılan; sarmaş dolaş halde ayağa kalkmış adam boyunda oluvermişlerdi..
Donup kaldı olduğu yere çivilendi..
Aşk’tı bu!!
Yılanların akı
İki boz yılanın büyük ‘’aşk dansı’’
Anadolunun boz kırlarında, kupkuru topaklarında yaşayan ağulu (zehirli) boz yılanlar..
Adıyaman, Malatya, Antep illerinin arasında sıkışıp kalmış bir karadağın doruklarında
 ‘’Boz Yılanların Aşkı’’
Bu serenat faslı sürüyorken babası kolundan tutuğu gibi fırlatıp attı küçük kızı..
Ve babası omuzundaki çiftesini doğrulttu boz yıllara doğru ateş eti 
Ve iki  bozyılan ayrı ayrı düştü kıraç torağın üzerine, kurumuş bağ tiyeklerinin kenarına!!..
O an; işte o an aşkı tanıdı küçük kız!!.
Küçük kız aşkı tanıdı; o anlar öldü!..
her aşk ölü!!..
Herkes öldü!!.
Sevdiği herkes ölüyordu; tıpkı boz yılanların aşkı gibi ölüyordu herkes
Babası öldü!!..
Aşk öldü..
Aşk ölmekti, öğrendi!!..
Aşk yılanların ağusun da panzehirsiz almaktı!!..
 Selam ve saygılarımla