Siirt Valisi ve belediye Başkanı ile birlikte birçok bürokrat ve sivil toplum kuruluşuyla birlikte Siirtli işadamlarının da çabası büyüktü.
İki değerli dostum Mehmet Nuri Yardım ve Fatma Ersem Yargıcı’nın hatırına orayı ziyaret ettim.
Çeşitli etkinlikler ve ürün sergilerini takip ettim. Yerel sanatçının üç dile söylediği şarkıları dinledim. Resim sergisini, Siirtli yazarların imza merasimlerini izledim. Siirt kendini üç dilli şehir diye duyurunca Türkiye’de resmen bu üç dil kabul edilmiş anlamıyla ortaya bir manzara çıktı. Bu üç dil Siirt’te yaşayan kitlelerin konuştukları diller olan Türkçe, Arapça ve Kürtçe did elbette. Sanırım bu durum Türkiye’de sadece Siirt’e özgü değil. Mardin’de de aynı durumun olduğunu biliyorum. Siirt’te yayınlanan kimi gazetelerin ve internet siteleri (ağnet)nin pavyonları da vardı elbette. Benim ilgimi çeken tarım ürünleri, sanayi ürünleri, lezzet ürünlerinden çok bir gazetenin başlık kenarına oturttuğu vecize oldu.
‘Halkız,
Yalanda yokuz
Bazen aç
Bazen tokuz’
Doğrusunu isterseniz çok anlamlı ve çok hoş bir vecize. Halk bazab aç bazen tok olur elbette. Mutlu azınlık olmayanın hali budur. Ama ahlaki bir dedğrin ifadesi olan yalanda yokuz muhteşemdi.
Ekranlarda Siirtli yazarların fotoğrafları ve isimleri görüldüğünde göğsüm kabardı. Yönetim Kurulu üyesi olduğum derneğin Başkanı Mehmet Nuri Yardım da o yazarlar arasında anılıyordu. İhsan Süreyya Sırma da üyemiz elbette. Yasin Aktay ve daha bir çok isim. Mehmet Nuri Yardım edebiyat araştırmacısı olarak bir çok isimi nisyandan çıkardı. Güzel çalışmaları var. İstanbul’da hatta Türkiye’nin genelinde tüm edebiyatçıları tanır ve onların çoğu ile birebir görüşür. Onların faaliyetlerini ciddiyetle takip eder. Bu yüzden de ciddi bir şöhreti vardır.
Fakat Mehmet Nuri Yardım’ın bir belalısı var. Yaptığı her işi illa bir başka tarafından ele alarak onu eleştiren Recep Arslan.
Eleştirilerimden fena halde gına getirmiş Mehmet Nuri Yardım. Geçenlerde beni ikimizin de çok değer verdiğimiz hemşehrisi, Siirt’in kültür hayranı bir evladı olan Fatma Ersem Yargıcı’ya beni şikayet etti. Tebessümle karşıladım. Öyle ya ben her fırsatta birinin canını yakarsam o biri de beni eleştirebilmeli elbette.
Fakat Mehmet Nuri Yardım bir konuda yanılıyor. Ben onu eleştirirken ona değer vermediğimden, ciddiye almadığımdan değil tam tersine ona değer verdiğimden, onu ciddiye aldığımdan bunu yapıyorum. İstiyorum ki daha iyi işlere imza atsın. İstiyorum ki mükemmeli yakalasın.
Öte yandan şöhret zehirli bir baldır. İhlası yer bitirir. Yangının eşyayı yakıp bitirdiği gibi. O da oldukça şöhretli bir arkadaş. Onun nefsini ara sıra kırmak gerekiyor. Yoksa neuzübillah şeytan ve nefsi onu gayya kuyusuna çekebilir. O yaptığı işlerin lezzetiyle sarhoş oldukça ben onun mutluluk balonuna bir iğne batırıyorum.
Malum şehir hayatı, kamuoyunun önündeki bir hayatın her an riya boyasına boyanması işten bile değil. Mehmet Nuri Yardım gazeteciliğe ilk başladığı yıllarda tanıdığımız genç yeteneklerden biridir. Onun başarılarıyla elbette kıvanç duyuyoruz. Ama şu kadar yıldan sonra, şu kadar hukuktan sonra o da beni kinayelerle başkasından sormamalı. Telefon kadar yakınım ona.
Son söz Ben de halktan biriyim. Yalanda yokum. Pohpohlama beklemeyin. Bazen açım bazen tokum.
Gönül gözüyle baktığında Mehmet Nuri Yardım kardeşimizi sevdiğimizden şüphesi kalmayacaktır.