ABD’de bölünmüş seçmen ayrımın ön plana çıktığı ve demokrasi arayışının kuvvetli hissedildiği, 2020 seçimlerini kazanan Joe Biden , Washington’da yemin ederek ABD’nin en yaşlı başkanı olarak tarihe geçti. Gençlik yıllarında siyaset sahnesine çıkışı ile ‘tarihin en genç ABD Başkanı’ olacağını söylese de , 78 yaşındaki Biden tarihin en yaşlı ABD Başkanı oldu. Pandeminin etkisine rağmen kalabalıkların oluşturduğu tören 46.Başkan Joe Biden için planlanan yoğun seremoni ile devam etti. Tabii törende dikkat çeken detaylar kısa zamanda hemen gündem oldu. Joe Biden’ın el basıp yemin ettiği İncil’in sırrı veya bir mesaj verdiği yönündeki tartışmalar, gündem arayışından başka bir şey değildi. Aile yadigârı olduğu bilinen ve kitabın kapağında Kelt Haçı bulunan İncil, Biden tarafından siyasi görevlerinde ilk defa kullanılmıyor. Dini ve milli mesajların sembolik objeler ile yansıtılmasına ek olarak , koyu Katolik dindar olan Biden’ın İncil’e el basıp yemin etmesine neden şaşırıyoruz?

ABD başkanlık yemin törenleri geçmişinde İncil’e el basıp yemin eden başka başkanlar da vardı. Yemin töreninde İncil’e el basan John F. Keneddy ‘den sonra Biden ikinci Katolik başkan olarak yeni unvanını da kazanmış oldu. Sadece İncil değil seçilen başkanların ideolojisine ve maneviyatı destekçisine göre yeminlerinde el bastıkları objeler değişiklik göstermiştir. Bir hukuk kitabına el basan Franklin Pierce’ın aksine Theodore Roosvelt anayasaya basarak yemin etmiştir.

Diğer bir detay ise ABD’nin ilk kadın Başkan yardımcısı olan  Kamala HArris ‘n kıyafetindeki renk seçimi ve törene katılan siyasi kadınların aynı tonlarda renkleri tercih etmesiydi. Yorumculara göre Harris’in renk seçimi ; ABD’de demokratların simge rengi kabul edilen mavi tonu ile cumhuriyetçiler tarafından tercih edilen kırmızının birleşimi olarak değerlendirildi. Demokrasi ve birleştiriciliği ilke edinen Biden yönetimi,  törende detaylara girecek bu rengi özellikle seçmiş olabilir miydi?

Şimdi dış politika açısından daha önemli konulara gelelim. Zira sembollerin dış politikaya yön vermesinin yanında tek ana unsur olarak değerlendirilmesinin de laf kalabalığına yol açacağından eminiz. 

 Tören bitiminden hemen sonra,  ilk çalışma gününe oldukça hızlı başlayan Biden’ın imzaladığı kararnameler çok önemliydi.

-Trump’ın corona virüs salgını nedeniyle yetersiz bulduğu ve Çin’e yönelik gerekli adımları atmadığı gerekçesiyle DSÖ’den çıkan ABD’ye örgüte yeniden katılması talimatını verdi.

-Eski başkan Donald Trump’ın petrol ,doğalgaz ve kömür üretimini destekleyen politikasının aksine Paris İklim Anlaşma’na yeniden katılmak için kararname imzaladı.

-2017 yılında  yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarının ABD'ye girişini yasaklayan Trump’a karşı Müslüman ülkelere getirilen seyahat yasaklarını kaldırdı.

Böylelikle Biden ,  görevinin ilk günü imzalamış olduğu kararnameler ile , 4 senelik başkanlığı boyunca izleyeceği politikanın genel çerçevesini çizmiş oldu.

Blinken’dan "Sözde müttefik" Mesajı  

Senatoda gerçekleşen soru-cevap kısmında sözün Türkiye’ye gelmesiyle Blinken’ın  "Sözde müttefikimiz Türkiye'nin S - 400 hava savunma sistemini stratejik rakibimiz Rusya'dan satın alarak, Rusya ile aynı çizgiye gelmesi kabul edilemez. Var olan yaptırımları gözden geçirerek, daha fazla ne yapılması gerektiğine ilişkin bir karar vermek zorundayız."  sözleriyle ABD- Türkiye ilişkilerin pek de kolay ilerleyemeyeceği hakkında sinyaller verdi. Türkiye ile ilgili beklenen bu sorunun cevabının siyasi mesajı çok önceden hazırlanmıştı. Bu sebeple Türkiye ilgili ilk mesajdaki sözde müttefik vurgusu, ABD-Türkiye ilk konu başlığının  “S-400” olacağını ve yaptırımların daha da genişletilebileceğini gösteriyor.

Ekonomik , siyasi ve toplumsal açıdan bölünmeler, kongre baskısının etkisi, Trump’ın “geri geleceğim” sözlerinin seçmeninde yaratacağı yüksek nabzın tehlikeleri gibi  sorunlarla dans eden ABD, müttefikini  “sözde” olarak tanımlayacak zamanı nerden buldu? Sabote edilme ihtimali bulunan yeni yönetimin , müttefiklerini karşına alması kendisinin daha fazla istikrarsızlaşmasına yola açabilir. Biden , tüm Amerikalıların başkanı olacağını klişesini  dile getirse de ABD’nin taze hasarlı yapısını unutmamalı!

Son olarak Biden ‘nın popülizme savaş açtığını ve popülist liderlerle de uğraşma olasılığının yüksek olacağını da belirteyim. Yakın dönemde dünya halkının kendi lider ile demokrasi ve özgürlük bandında konuşması ile ülke çatlakları gün yüzüne çıkabilir, saklanılanlar öğrenilebilir ve bu hareketin başını Biden ve ekibi çekebilir. Ama öncelikle Biden hasarlı Amerika’yı onarması gerekiyor!