Değerli okuyucularım,

Ramazan ayın da yapılan teravihler, yapılan mukabeleler, iftara hazırlıklar, sahura kalkmak ve iftar da çağrılan akrabalarla, dostlarla ve çoluk çocuklarla birlikte yenen iftar yemekleri, çok yoğun bir maneviyat içinde dolu dolu geçirmenin ardında gelen Ramazan Bayramı...

Evet bayramlar, soğuktan donmuş bir insanın kendisine doğan bir güneşin verdiği sıcaklığa benzer. Keşke her daim bayram olsa. Birbirine kırgın ve dargın olanların birbirini affetmesidir bayram. Kimileri "bu dünya yalancı bir yaşamdır" diyor. Ve bu hayattan zevk, tat  almamayı ve gelişi güzel yaşayıp gitmeyi tercih ediyorlar. Halbuki bu hayat bir sınav tecrübesidir. Güzel yaşamak, iyilik yapmak, akrabalarından kopmamak, onlarla sürekli sılayı rahim yapmak bir dini ve ahlâkî bir vazifemizdir. 

Bu yıl yine annemsiz ve babamsız bir bayramı yaşadık. Onların yokluğunu derinden hissediyoruz. Canım annemin aramızda ayrılışının dördüncü yılı, babamın ikinci yılı... Onlarsız Bayramlarımız hep bir tarafımız kırık geçiyor. İkisinin vefatından sonra bayramlarda Memlekete gitmiyorduk. Yıllardan sonra bir ilk yaptık, tüm kardeşler olarak baba ocağında buluştuk ve tekrar bir araya geldik. 

Bayramın ilk günü annem ve babamın mezarlıklarını ziyaret ettik ve ruhlarına dualarımızı gönderdik. Onların da tüm kardeşlerin bir araya geldiğini gördüklerini ve ne kadar sevindiklerini hissedebiliyorum. Çoluk çocuk derken epey kalabalıktık. Çünkü biz on kardeşiz. Gelinler, damatlar, kızlar, oğlanlar,anneler, babalar, kayınvalideler, kayınbabalar, dayılar, amcalar, teyzeler, halalar, kuzenler, yeğenler hepimiz bir aradaydık. Büyükten küçüğe bayramlaşma yapıldı ve daha sonra yemekler yenildi. Yemekten sonra ailemizin vazgeçilmesi rahmetli annemin her bayram yaptığı Urfa tatlısı olan şıllık yenildi. Şıllık tatlısı yenilirken canım annemi yad etmeden olmazdı. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun canım annem.

Burada birşeyi tekrardan fark ettim ki, bayramlar aile, akrabalarla, dostlarla güzel. Bu imkanınız varsa değerlendirin. Aile kutsaldır. Onların yerini hiç bir şey doldurmuyor. Annenin- babanın yerini hiç kimse doldurmasa bile en az kardeşler birbirine az da olsa teselli oluyorlar. O nedenle siz siz olun aile bağlarınızı hep diri tutun. 

İşte hayatın değersiz bir yaşam olduğunu değil, yaşamasını bilenler için değerli bir yaşam olduğunu bilinmelidir. İnsanlar için de aynısını söyleyebiliriz. Bu hayatta değersiz insan yoktur. Her kişi kendisine göre özeldir. Fakat kendisini değersiz eden insanlar vardır. Bu da onları toplumda soğutmaktadır. Ve o şahıslar hayatı hem kendisine, hemde karşıdaki insanlara zehir etmektedirler. Bunun için yaşam da tat,zevk almazlar. O nedenle ne yazık ki sayısızca  ailerin parçalandığını  görüyoruz. Akrabalıkların artık bittiğini de görmekteyiz. Kan bağının su bağına dönüştüğü bir dönemi yaşıyoruz. Daha da geç olmadan aile ve akrabalık bağlarını çocuklarımıza aşılamalıyız. Eğer bunun önlemini almazsak, Batı Avrupa gibi aile kavramının yok olduğu ve akrabalığın bitip tükendiği bir yaşamla karşı karşıya gelebiliriz. Çünkü ne para, ne pul hiç bir şey maneviyatın yerini tutmaz.

Böylece bu yıl da huzurlu, sağlıklı bir oruç ayının ardından hüznüyle, sevinciyle güzel bir bayramı geçirmiş olduk. Allah'u Teâlâ bundan sonra da ömrümüzü yoluna hayırlı kılsın. Bizleri maneviyatla yoğursun. Hepinizin geçmiş bayramını en içten dileklerimle kutlar, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Allah'a emanet olun.