BATI’NIN TURNUSOL KAĞIDI
Muhsin BOZKURT
Uluslararası Af Örgütü’nün, yıllık insan hakları değerlendirme raporunda belirttiği gibi, İsrail, 27 Aralık 2008’de başlattığı 22 günlük Gazze operasyonunda savaş suçları işlemiştir. 2007’den beri Gazze’yi ekonomik ablukada tutup, halkı aç susuz bırakarak, insan hakları ihlallerini sürdürmüştür. Ancak ABD ile AB ülkeleri, İsrail’e kalkan olmuşlardır.
Yine Uluslararası Af Örgütü; ABD ile AB ülkelerinin BM Güvenlik Konseyi’ndeki pozisyonlarını kullanarak, İsrail’i Gazze’de işlediği savaş suçlarıyla ilgili hesap vermekten koruduğunu dile getirmiş, dolayısıyla uluslararası adaletin tecellisini engellediklerini belirtmiştir. (aa, Haaretz) (Radikal, 28 Mayıs 2010 s. 19)
Durum bu merkezdeyken Gazze’ye ambargo’yu delmek için yola çıkan Mavi Marmara Gemisi, gıda ve ilacın yanı sıra çok sayıda değerli emaneti de Filistin’e götürüyordu. Gemide Gazze’deki yetimler için gönüllülerce hazırlanan hediyeler de vardı. (Kürşat Bayhan, Mavi Marmara Gemisi, Zaman 31 Mayıs 2010 s.1)
“Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” kampanyası kapsamında Gazze’ye doğru ilerleyen gemilere iki İsrail Savaş Gemisi müdahale etti. (a.g.gazete s.1)
3’ü Türkiye’de, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı tarafından hazırlanmış olan 9 gemilik Özgürlük Filosu; 50’den fazla ülkeden insan hakları savunucuları, milletvekilleri, doktorlar ve gazetecilerle 10 bin ton tıbbi, insani yardım, inşaat malzemesi ile denize açılmıştı. (Radikal, 28 Mayıs 2010 s.19)
Uluslararası eylemciler cumartesi Gazze’de olmayı planlarken, İsrail kabinesi, gurubun güç kullanılarak engellenmesi kararını aldı. (a.g.gazete s.19)
İsrail açıkça müdahale edeceğim demiş, fakat ciddiye alınmamıştır. Üstelik Türk Gemisi’ne uluslararası sularda saldırarak cür’etini bir kat daha arttırmıştır.
Oysa, Devlet en küçük bir ihtimali bile ciddiye alarak; caydırıcı tedbirlere başvurmakla mükelleftir.
Ayrıca Türk Ordusu’na karşı basında yapılan ölçüsüz eleştiriler, zamansız ve peşin yergiler, yargısız infazlar dış ülkelere cesaret vermekte, gerektiğinde Türkiye’ye kafa tutmak cür’etinde bulunabileceklerini kendilerine düşündürtmektedir.
Usta Gazeteci Hüsnü Mahalli’ye göre, İsrail; Türkiye’yi, Türk İnsanını hedeflemiş. Türkiye’nin -haklı olarak- İsrail’e karşı olmasının intikamını almıştır. Kaldı ki, İsrail daha da fazlasını yapacak ve yapmaya çalışacaktır.
Çünkü, Türk elçisine yaptığı alçak koltuk aşağılaması karşısında, İsrail; Türkiye’den gereken tepkiyi almayınca, daha da cesaretlendi. Zaten 1947’den bu yana bütün savaşları İsrail çıkartmıştır. Fosfor bombası bile kullanmıştır. İsrail için bütün bunlar normal şeylerdir.
“Hafıza-yı beşer nisyanla malüldür.” Sözü gereği bizler maalesef hep unutuyoruz.
Batı İsrail’in her katliamına sessiz kalıp her zaman destek vermiş; İsrail’e hep yeşil ışık yakmıştır. Nitekim BM’de hakkında yüzlerce karar çıkmış. Lakin asla hiçbirini uygulamamıştır. Sn Hüsnü Mahalli’nin görüşleri bu minval üzere uzayıp gitmekte.
İsrail’in bu cür’etkarlığında, tüm dünya devletlerinin çoğunun İsrail karşısında suskunluğunun veya cılız birer kısık sesten ibaret sözde protestolarının dahli ve rolü vardır.
İsrail her zaman ve her fırsatta saldırgan bir tutum sergilemiş; sözde bahanelerle her zaman gayri insani davranışlarını hayata geçirmekten vazgeçmemiştir.
Hele dünya jandarmalığına soyunan ve soyunmuş bulunan ABD’nin sorumluluğu her devletten daha fazla olmasına rağmen; en kısık, en cılız protesto sesi yine ondan çıkmıştır.
Gönül isterdi ki, keşke bu gemiler; Türk Savaş Gemileri ve Türk Savaş Uçakları’nın himaye ve koruması altında gitmiş olsalardı. Ayrıca diğer ülke gemilerine de, o ülkelerin savaş uçakları ve savaş gemileri refakat etmiş olsaydı.
Zira İsrail’in müdahale edeceğim tehdidi, bu tedbirleri aldırmalıydı. Dünya ve Türkiye’ce her şey göze alınmalıydı. İşte o zaman işin çehresi tamamen değişirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bu despot, terörist, İsrail Devlet Terörü karşısında; Dünya’nın ve özellikle Türkiye ve İslam Alemi’nin düştüğü acı durum; tam bir zillet hali ve izzetsizlikten başka nedir?
İsrail Devleti’nin bunu yapacağı bilinmeli ve buna göre gereken tedbirler alınmalıydı.
Baskın basanındır. Ve bunu İsrail yapmıştır. Gemiler ve gemler elindedir artık.
Bundan sonrası maalesef fasa fisodur. Devletin “Hüsn-ü zan, adem-i itimat.” Bakışı egemen olmalıydı. Yani İsrail’in yapamayacağını temenni etmekle beraber, her ihtimale karşı bu fiili / eylemsel duruma hazırlıklı olmalı ve bu fırsat İsrail’e asla verilmemeliydi. Hiç olmazsa, açık denizde yani uluslararası sularda müdahale ve saldırmasına set çekilmeliydi.
Her şeye rağmen vakide, yani olanda hayır vardır. Yani İnsanlar zulmeder, Kader adalet. Çünkü insani ve İslami dayanışmanın bir göstergesi olan Gazze’ye götürülmek istenen bu yardım hareketi; ABD ve AB ülkelerini telaşlandırdı. Hele İsrail’i çileden çıkardı.
Zira bu fiili durum; İttihat-ı İslam’ın yani İslam Birliği’nin yeşermesinin, boy atmasının göstergesi ve somut bir delilidir.
İşte bu inkişaf ve gelişme istenmiyor. Ama onlar istemese de, er-geç gerçekleşecek. Batı ve İsrail bu kutsal neticeyi, sadece biraz engellemiş oluyor, hepsi o kadar.
Vakide hayır vardır hükmünden yola çıkacak olursak; bu saldırı, aslında İslam Alemi arasındaki dayanışmayı sulamış, çimlendirmiş, toprak üstüne çıkmasına ve biraz daha yükselmesine sebep olmuş ve daha da olacaktır inşallah.
Yani ortada, sadece zahiren ters bir görüntü var. Ne umdular, bakalım ne bulacaklar?
Emin olun İsrail yapıp yapacağına, Batı da susup susacağına bin pişman olacak.
İsrail yine ediyor zulüm üstüne zulüm
Kaderin adaleti oluyor ancak kabulüm
Geçiyor sınavdan Batı’nın AB ve ABD(e)si
Çıkıyor ortaya bir bir Batı’nın gerçek çehresi
İsrail Batı’nın şaşmaz turnusol kağıdı
Girdiği yerden yükseliyor mazlum ağıdı
Eceli gelenin nerde, ne yapacağı malum
Demiyor Yaratan ona gerçek anlamda kulum
Yorumlar