Eşekli Kütüphaneci Mustafa Amca
Kıymetli Okurlarım, yaşanmış harika bir girişimcilik hikâyesi paylaşacağım sizlerle.
Yıl 1943. Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde aramakla bulunmaz bir nimet. Henüz özel sektör bugünkü kadar yaygın değil. Genç memur kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.
Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: “Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını, kararlılığını görünce fikri kabullenir. O dönem amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, bin bir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen vardır.
Bürokratik engellemeleri aşarak amirlerini ikna eder ve bir eşek alır, iki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İade Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar. Kütüphaneye de bir yazı asar: “Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.” Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, eşek üzerine kitapları yüklemiş mahalle mahalle, köy köy gezen bir kütüphane memuru “Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” diye tembihinde bulunmayı da ihmal etmez.
Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeğiyle köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar eşekli kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü yayılır. Emsalleri sıcak odalarında, rahat koltuklarında otururken kütüphane memuru Mustafa eşeği ile tozlu memleket yollarındadır.

Yetkinin Üzerinde Liderlik…

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer’e mektup yazar: “Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, halk toplanarak bu güzel insanın hatırasını canlı tutmak ve yetişecek olan nesillere hikâyesini anlatmaya vesile olması için, Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler. Hikâyesi dilden dile anlatılmakta, yazılmaktadır.

Millet Vicdanı Unutmaz.

Modern tabirle girişimcilik, ar-ge, inovasyon diyorlar ya. Sıradan olmak yerine sınırlarını kırmaya çalışmak lazım. Bulunduğumuz yere yeni bir ses, yeni bir soluk olmalıyız. Toplumsal hafızada anılan, övülen, ardından dualar edilenlere bakın; Milletine hizmet edenler, çalışan, çabalayanlardır. Bazı insanlar vardır bulunduğu ortama değer katar, bazıları da vardır değer kaybettirir. Makamından güç alanlardan değil, makamlarına değer katanlardan olmak ancak milletine hizmet aşkıyla olur. Bakın Nevşehir’den nice memur, müdür, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti elbette başka hizmet edenlerde vardır ama sıradan olan binlercesinin adını kimse hatırlamaz oysa Mustafa Güzelgöz anılıyor, unutulmuyor. Millet vicdanı unutmaz.
Yukarıda paylaştığım destansı hikâye, bir kişinin çok önemli işler yapabileceğini göstermektedir. Yaptığımız iş/görevlerimiz her ne olursa olsun mazeretlere sığınmadan en iyisini ibadet aşkıyla yapmaya çalışacağız. Bu ülke;  milletine ve ülkesine hizmeti en şerefli görev bilen insanlarla gelişecek, geleceğe güvenle ilerleyecektir.