Fikret Orman sezon başında teknik direktör arayışına girdiğinde yerli, yabancı birçok isim gündeme geldi. Feda sezonunda küçülme yoluna giden Beşiktaş'ın iyi bir yabancı teknik direktörü  Türkiye'ye getirme ihtimali çok zayıftı. Çünkü getireceğiniz yabancı hoca iyi bir sözleşme, sağlam bir transfer bütçesi isteyecekti. Herhangi bir başarısızlıkta gönderirken de yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalacaktınız. Del Bosque'ye ödenen yüklü tazminat gündemdeki sıcaklığını korurken "Feda" yılında böyle bir tercih yapmak imkansızdı. 
Yerli teknik direktörler arasında ise ilk tercih Mustafa Denizli'ydi. O da ayrılan tranfer bütçesini yetersiz buldu. Göz göre göre şampiyonluk kovalayamayacağı bir takıma gelmek istemedi. Artık tek bir seçenek kalmıştı. Beşiktaş'ın içinden yetişmiş ve o ruhu yaşatabileceğine inanılan, tecrübeli bir teknik direktör. Fikret Orman'ın çocukluğunun Beşiktaş kaptanı Samet Aybaba, yardımcıları Recep Çetin ve Ulvi Güveneroğlu ile birlikte takımın yeni teknik direktörü oldu. Üstelik onlara tazminat ödemek zorunda da değildiniz. 
Sezonun ilk yarısını liderin 3 puan gerisinde bitiren Samet Aybaba için aslında herşey güzel gidiyordu. Sezonun ikinci yarısında futbolcularda birşeyleri kazanmış gibi bir rehavet oluştu. Samet Hoca bu rehavet ortamını dağıtmaya çalıştı. Bu seferde tribünlerden gelen şampiyonluk beklentilerinin yarattığı baskıyla karşılaştı. Bu baskıyı ne futbolcular ne de kendisi kaldırabildi. Sezonu üçüncü bitirdi Beşiktaş. Bu takım için normal sonuçtu. Samet Aybaba için ne başarılı diyebiliriz ne de başarısız. Fakat Beşiktaş'ı büyük hedeflere taşıyacak teknik direktör olmadığı kesin. Ona bu geçiş yılını yönettiği için sadece teşekkür edebiliriz.
Beşiktaş'ı başka bir stad ve başka bir teknik direktörle daha zor bir sezon beklemektedir. Taraftara büyük iş düşmektedir. Yeni hocaya sağlanacak imkanlar ve konulacak hedefler takım için belirleyici olacaktır.