Avukatlık mesleğini gerek her geçen gün mevcut hukuk fakültelerine  bir yenisini ekleyerek gerek avukatlara ve haklarına insan onuruna yaraşmayacak şekilde davranarak yıpratma amacı taşıyan tutum neticesinde ele alınan ve avukatların kendilerine ait olan kanunu lehlerine olacak şekilde değiştirme amacı güden düşünce neticesinde bahsi geçen kanun taslağı meclise sunulmuştur.

Yapılması planlanan değişiklikler neticesinde oluşturulmak istenen Çoklu Baro sistemi hukuk devleti olma yolunda atılan adımlara büyük bir darbe niteliğindedir. Beş bin ve daha fazla  avukat üye sayına sahip her ilde asgari  iki bin avukat ile bir baro kurulabileceği şeklindeki düzenleme tamamen siyasi amaç gütmektedir. Şöyle ki; baroların ayrışması durumunda ayrımın siyasi temelde gerçekleşmesi en olası durumdur. O halde avukatlık siyasetle bağdaşmayan bir meslek olsa dahi siyasete karışmayan avukat kalmayacaktır. Kaldı ki düzenleme iyi niyetli olsa idi, yargı çevreleri esas alınarak barolar kurulması düzelenebilirdi. Örneğin; Çağlayan Adliyesi, Anadolu Adliyesi yargı çevresi gibi.

Mevcut düzen baro yapılanmalarında vatandaş ile avukat arasında siyasi görüş temelli bir ilişki kurulmazken, baroların bu temelde ayrışması ile vatandaş kendisi ile aynı görüşte olmayan avukat ile alanında ne kadar uzman olsa dahi çalışmayı tercih etmeyecektir. Mevcut düzende bir vatandaşın mağduriyeti karşısında tüm barolar birleşerek vatandaşa destek olurken getirilmeye çalışılan düzenleme ile aynı siyasi görüşe sahip barolar vatandaşı destekleyecek duruma gelecektir.

Öte yandan düzenleme ile baroların bünyesinde idare ettirilen Adli Yardım, CMK gibi kurullarn idaresi Türkiye Barolar Birliğine bırakılacak olup bu konuda karışıklığın ve avukatlar arası adaletsizliğin doğması önlenemeyecektir. Baroların, Türkiye Barolar Birliğini olağanüstü genel kurula çağırması için gereken sayı 10 baro iken 25 baroya çıkarılarak olağanüsütü hallerde denetlenme yetkisinin kullanımı da zorlaştırılmıştır. Türkiye Barolar Birliği ile aynı görüşü benimsemeyen baroların ötekileştirileceği, önlerin kapatılacağı, baskılanacağı; kendi görüşünden olanların ise önünün açılacağı, destekleneceği bir düzen oluşturulacaktır.

Anlatılan minvalde düşünülürse vatandaşların da desteklenen, önü açılan baro mensubu avukatlar ile çalışmayı tercih edeceği aşikardır. Bu durum ise karşılıklı güven ilişkisi içerisinde vekalet sözleşmesi kurulması gerektiği gerçeği ile bağdaşmamaktadır.

Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği, avukatları çatısı altında birleşiren bir mesleki oluşum gibi lanse ediliyor  dahi olsa gelinen noktada baroların bu denli yalnız bırakılması ve  ayrıştırılma çabası içine girilmesinde TBB’nin yanlı tutumu, gücünü kaybetmeme isteği oldukça etkili olmuş ve yapılan düzenleme karşısında özverili, bu düzenlemeye direnecek bir topluluğun olmadığı algısını yaratmıştır.

Düzenleme bir bütün halinde incelendiğinde; baroların TBB kurulundaki temsil yetkinliğinin azaltılması, adliyelerdeki baro odalarının yönetiminden tutunda baroların üye sayısının denetlenmesi gibi bir çok yetkinin  Birlik kontrolüne bırakılması Birliğin mesleki bir oluşum olma amacı dışına çıkarak yönetimin tamamen ve tek başına elinde bulundurma istemine ilişkindir.Birlik başkanının bu denli tek başına olma isteği, mevcut düzen içerisindeki gücün tekliği ile alakalıdır.

Her ne kadar düzenlemenin iyi niyetli olarak yapıldığı ve hukuk düzenini iyileştirme amacı gütdüğü vurgulsa da düzenlemenin mevcut halinin ne vatandaşa, ne avukata, ne hakime, ne devletin herhangi bir kurumuna, ne de hukuka olan güvene zerre katkısı yoktur. Yapılan düzenleme:

Bütün barolar üzerinde tek adamı yekili kılıp onu da tek merkeze bağlama projesidir!