Kıvılcım bekleyen Doğu Akdeniz, Türkiye’ye karşı strateji üretmekte zorlanan Yunanistan ve özellikle Avrupa için dış politikadaki önemli yerini koruyor. Geçtiğimiz günlerde İrini Harekatı'nda görevli bir Alman fırtakeyni, Türkiye'den Libya'ya gıda ve boya gibi muhtelif maddeler taşıyan Türk bandıralı gemiyi Doğu Akdeniz'de durdurarak uluslararası hukuka aykırı bir şekilde taciz etmişti. Üst üste gelen provokatif eylemler , parçalan Avrupa’nın çaresizliğini ve çırpınışlarını gösteriyor. Bu askeri operasyon İrini ‘nin  Türkiye’yi hedef alan bir operasyon olduğunu kanıtlıyor.

Uluslararası hukukun Doğu Akdeniz bölgesinde resmen artık uygulanmıyor olması ilk değil ne yazık ki.. Daha önce iki kez de  provokatif eylemlere neden olan İrini Operasyonu , ilk eylemini 10 Haziran'da gerçekleştirmişti. Libya’ya giden “Çirkin” isimli kargo gemisi Yunan fırkateyni tarafından durdurulmak istenmiş, Türk Deniz Kuvvetleri’nin devreye girmesi ve “Bu gemi Türkiye Cumhuriyeti Devleti koruması altındadır” anonsu ile Yunan gemisi geri adım atmıştı. Ancak aynı kargo gemisi bir hafta sonra bu kez Fransa’ya ait savaş gemileri tarafından durdurulmak istenmiş, yine gemiye eşlik eden Türk savaş gemileri tarafından izin verilmemiştir. En son 22 Kasım günü meydana gelen uluslararası hukuka aykırı arama ve Türk gemisine yapılan taciz de önceki eylemlerin yanında yerini aldı.

Peki İrini Operasyonu gerçek anlamda nedir?


Avrupa Birliği Deniz Kuvvetleri Akdeniz, IRINI Operasyonu (EUNAVFOR MED IRINI) Birleşmiş Milletler’in Libya'ya silah kısıtlaması uygulaması amacıyla 31 Mart 2020'de başlatılan , Avrupa Birliği’nin askeri operasyonudur.
Yunanca "barış" anlamına gelen “IRINI” operasyona adını vermiş ve Doğu Akdeniz’de barış yerine daha çok savaşı çağrıştırıyor.
Operasyonda hava, uydu ve deniz unsurlarından yararlanılıyor. Harekâtın amaçları arasında yasa dışı petrol ticaretinin önlenmesi, Libya açıklarındaki gemilerin denetlenmesi ve insan kaçakçılığı suçlarını işleyen örgütlere yönelik müdahaleler yer alıyor.
Libya’ya gıda yardımı ve benzer ürünleri taşıyan Türk gemilerine hukuk dışı muamele, provokatif eylemlerin uygulanması gibi yetkisiz güç kullanılarak yapılan  müdahalelerin de harekâtın amaçlarına eklendiğini söyleyebiliriz.(!)

Avrupa, 10 Aralık Avrupa Birliği(AB) Liderler Zirvesi’ne ön hazırlık yapıyor!

 Uluslararası yaptırım ve politik hesaplar peşinde olan Avrupa’nın, Türk gemisine yönelik eylemi ve bu eylemin yaklaşan AB Liderler Zirvesi öncesi yaşanması dikkat çeken bir detay.
Bir önceki ‘Çirkin’ gemisine yapılan eylemin ardından Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, NATO Savunma Bakanları toplantısında Türkiye’yi “aşırı saldırgan” davranmakla suçlamıştı. Fransa’nın “Türk savaş gemileri, gemimizi taciz etti, üç kez radar kilidi atıldı” iddiası ve Türkiye’yi küresel platformlarda hedef gösterme isteği, Türkiye’nin ortaya koyduğu belgelerle çürütülmüştü.
Şimdi aynı durum 10 Aralık’ta gerçekleşecek AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye’ye yaptırım uygulamasının gündeme gelmesi için planlanmıştı. Ancak gemimize yapılan aramalar sonucu bulmayı hedefledikleri silahların olmaması planlarını suya düşürdü. Hukuksuz yapılan fevri harekat yine Türkiye’nin lehine bir sonuç doğurmuş oldu.


Sonuç olarak; kadük kalan Sophia Operasyonu’nun yerini alan IRINA Operasyonu yakından takip edilmeli ve etki kaybetmesi hedeflenmelidir. Hafter’e yapılan desteğin hava ve kara yollarının kullanarak sağlandığı göz önünde bulundurularak; operasyonun Libya’nın Meşru Serrac Hükümeti’ne yapılan yardımları engellemek amacı taşıdığı bilinmelidir. Ayrıca Türkiye’nin diplomasi dersi verdiği Libya ile yapılan anlaşma, özellikle Fransa olmak üzere AB ülkelerince rahatsızlık uyandırdığı ve bunun etkilerinin Doğu Akdeniz’de tezahür edeceği açıktır.


Şimdi uzun süre pandemi ile birlikte Doğu Akdeniz’i  de konuşacağımız döneme girdik..

Mutlu günler dilerim.