Çok eskilerde şirin bir köy varmış. Bu köy halkı ava ve özellikle keklik avına meraklılarmış. Köyde özü sözü bir, ak saçlı, sakallı Derviş Baba adında bir ihtiyar varmış. Bu keklik avına hayvanlara acır pek içerlenirmiş. Fakat köylünün aşırı merakını bildiğinden ve de faydasız  olacağını düşündüğü için pek sesini çıkarmazmış.
Köyde muhakkak her evde bir avcı kekliği varmış. Avcı keklikleri, güzel ötüşlü ve kafeste yaşamaya alışkınlar. Görevleri yemini suyunu başkaları verecek, aldığı nimetlere karşılık olarak başka kekliklerin tuzağa düşürülmesinde sahibine yardımcı olacak.
Avcı kekliği kafesle birlikte çalıların arasına konacak. Dişi davetkâr sesiyle ötünce özgür ve kafese girmemiş keklikler onun güzel sesine kanacak ve kafesin etrafını saracaklar. Avcı ise pusu kurduğu yerden üçünü beşini birden avlayacak. Afiyetle yiyecek işte avcı midesine keklik etlerini indirirken avcı keklikte cak cak ötecek. Bir parça yiyecek uğruna yaptığı ihaneti düşünmeden.
Hele bir tanesi varmış ki sahibi kendi kekliğiyle ne kadar gurur duysa azmış. Tüm ahalinin gözü bu keklikteymiş. Kınalı tüyleri ve çeşit çeşit hünerleri varmış. Ötüşü  insanı mest edermiş. Sahibi kınalı yapıncak ismini koymuş. Köy meydanından geçerken tüm köylüler ona gıptayla bakarmış. Herkesin gözü bu kekliğin üzerindeymiş.
Fakat gel zaman git zaman kınalı yapıncağın sahibi maddi sıkıntıya düşmüş. Ancak hangi kapıya gittiyse kimse borç vermemiş. Köy halkı çeşitli bahaneler uydurmuş. Çaresiz kalmış ve çok sevdiği kekliğini satmaya karar verir ve köy halkına ilan eder. İhale usulü satılığa çıkarır. Fakat o da ne!!! Kimsenin yardımda bulunmadığı köy halkı açmış kesenin ağzını… ve o anda anlamış köylülerin gerçek niyetini. Kekliğini elinden almak istiyorlarmış. Açık artırma başlamış kısa sürede ederinin çok üzerinde paraya ulaşmış, teker teker çekilmek zorunda kalanlar olmuş. Tam satılacakken arkalardan bir el kalkıyor kim ne verirse ben bir fazlasını vereceğim demiş dönüp bakmışlar bizim derviş baba.
Köylüler baba sen ne yapacaksın kekliği sen avlanmazsın ki demişler.
Derviş baba olsun demiş. Kalabalığı yararak ilerlemiş ön tarafa bir kese altını atmış sahibine ve almış kafesi eline köylülere dönerek konuşmaya başlamış.
 Ey millet içinizde en yaşlı olan benim!
Sensin derviş baba demişler köylüler!
Bugüne kadar size asla yalan söylemedim, ihanet etmedim!
Etmedin derviş baba!
Hainleri hiç sevmedim!
Sevmedin derviş baba demişler hep ağızdan.
Şimdi bu keklik kimin!
Senin derviş baba!
Şimdi ben kekliğe istediğimi yaparmıyım!
Yaparsın derviş baba artık keklik senin ister as ister kes.
Derviş baba besmele çekip kekliğin kafasını bir anda vücudundan ayırıvermiş.
Kalabalık dona kalmış aman baba ne yaptın ne istedin zavallı keklikten hem sonra ona dünyanın altınını saydın demişler. Köylüler ah vah etmişler çok üzülmüşler bu duruma.
Derviş baba gayet sakin dönmüş köylülere. Aslında o bunu çoktan hak etmişti çünkü kendi milletine ihanet ediyordu.
Kıssadan hisse;
İşte o zaman milletin aklı yerine gelmeye başlamış ve bu durumu köylüler bir hafta düşünmüşler. Derviş babaya hak vermişler hepsi keklik avını bırakmışlar. Kendi milletine ihanetin sonucunu keklik canıyla ödemiş. Fakat derviş baba köylülerine bir ders vermek istemiş ancak kendisine pahalıya patlamış olsa da derviş baba sonuçtan mutlu olmuş. 
Evet demek ki ‘Her güzel öten kuşa aldanmamak, her tatlı söze inanmamak, etrafımızda avcıların pusuda olduğunu unutmamak gerekiyor’. Dünya kötüler yüzünden değil, bildiği halde hiçbir şey yapmayanlar yüzünde çekilmez bir hal almaktadır.