Tasavvuf ilminin saygın bir insanı Muhyiddin-i Arabî

Ve kehanetleri nedir derseniz işte cevabı!…

Muhyiddîn-i Arabî (1165-1240), Osmanlı’nın kuruluşundan yaklaşık yüzyıl önce, Osman Gazi’nin doğumundan ise 18 yıl evvel vefat etmiştir. Dönemin önde gelen İslâm alimlerindendir. Arabî, cifir ilmine (harflere verilen sayı kıymetiyle geçmiş ve gelecek hadiselere dair işaretler çıkarmak) ve Kur’ân’daki bazı ayetlere dayanarak “Şeceretü’n-Numâniyye fî Devleti’l-Osmaniyye” ismiyle bilinen ve “Osmanlı Devleti Hakkında Soy Silsilesi” anlamına gelen küçük bir risâle kaleme almıştır.   

Eseri ilginç ve önemli kılan iki özellik; Osmanlı Devleti’nin doğuşundan 70 yıl önce yazılmış olması ve kuruluştan yıkılışa değin Osmanlı tarihindeki mühim olaylara ilişkin esrarengiz rumuzlara (işaretlere), manevi müjdelere ve bir anlamda “ilmî kerametlere” yer vermesidir. Henüz ortada Osman Gazi ve Osmanlı Devleti’nin ismi dahi yokken bile, onun yakın bir zamanda geleceğini müjdelemiş ve âdeta onu manen desteklemiştir.   

Arabî, eserinde sâdece Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan bahsetmemiş, Osmanlılar devrinde meydana gelecek pek çok önemli olayı kendisine malum olduğu şekliyle asırlar öncesinden haber vermiştir. Devleti’l-Osmaniyye ile ilgili, “hilâfeti kaim kılacak olan kimseye” ve hanedana mensup hükümdarların saltanat zamanına dair gelecekte zuhur edecek birçok gizli bilgiyi asırlar öncesinden ortaya çıkarmıştır. Bunların tamamı vakti geldiğinde aynen gerçekleşmiştir. Müneccimbaşı Ahmed Dede, Müneccimbaşı Tarihi’nde, Arabî’nin Osmanlı Devleti’nin şanını, yüceliğini ve kıyamete kadar süreceğini keşfettiğini belirtmiştir.   

Arabî risâlesinde, ilk olarak “tılsım sâhibi ilk Sin”den, yâni “ilk (I.) Selim” olarak bilinen Yavuz Sultan Selim’den söz ederek; tahta çıkışının Fatih Sultan Mehmet’ten sonra gerçekleşeceğine işaret etmiştir. “Onun için en büyük tılsımın hilâfet” olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla, hilâfetin Osmanlılara bu “Sin”, “Selim” eliyle geçeceğini haber vermiştir.  “Soy sâhipleri zamanındaki, şiddetli ve çetin Rı” ifadesiyle, Yavuz’un gerçekleştirdiği “Ridâniye” Savaşı’na işaret edildiği gibi, “bir konuşma ile ilgili olarak kendisine işaret edilen” ifadesiyle de, Çaldıran Savaşı’nda padişahın, seferin uzamasından sızlanıp şikâyet etmeleri üzerine askerleri yatıştıran tarihî konuşmasına işaret edilmiştir. 

Cümlenin devamında geçen “çatık karlılık menzillerinden Yâ menzilinde bulunduğu sözüyle de Yavuz’un çatık siyah kaşlı ve “Yavuz” lakaplı olduğuna işaret edilmiştir.   Bundan sonra Arabî, haber verdiği “Sîn’in,” “zafer sevinciyle Şın’a vardığı zaman,” kendi “yıkık ve virane kabrinin” bulunacağını bildirmiştir. Bu keşif aynen gerçekleşmiş, Sultan Selim Han, Muhyiddin Arabî’nin yıkık mezarını buldurup üzerine bir türbe, yanına da bir câmi yapılmasını emretmiştir.   

Şeceretü’n-Numaniyye’de yer alan işaretlerden biri de Sultan Abdülaziz’in askerî darbeyle tahttan indirileceği ve öldürülerek ortadan kaldırılacağıdır. “Tesis edilen baht açıklığının vicdanının “bir kimsede hilâfeti” meydana getirip, yarılıp ayrılarak ortadan kaldırılan Ayın’ın askerlerini ona uyduracağı ifadeleriyle, bu hadiseye dair açık tafsilatlara girilmiştir. 

Sert ve bahadır görünüşüyle Yavuz Sultan Selim’e benzetilen “Ayın”ın, yâni Sultan Abdülaziz’in, 1876 yılında Mithat ve Hüseyin Avni Paşaların darbe tertibiyle tahttan indirileceği ve bir süre sonra da bilek damarları kesilerek katledileceği/şehit edileceği haber verilmiştir……

Müstahak olunan şeye gelince; bu, Ayın’ın cülûsunda perişanlık ve dağınıklıkla durulması ve daha işin en başında ona muhalefette bulunulmasıdır. Sözleriyle de Abdülaziz’in katledilmesinden sonra tahta çıkarılan V. Murat’ın ruhi bunalım geçirmesi üzerine isminin baş harfi “Ayın” olan Sultan “Abdülhamit’in padişah olmasına işaret edilmiştir.

Arabî, Devletü’l-Osmaniyye’nin son kısmında “son Mim” rumuzuyla işaret ettiği “son Mehmet’in, Sultan Mehmet Vahdettin Han’ın son padişahlığı olacağını; Osmanlı saltanatının ve soy silsilesinin ondan sonra nihayete ereceğini bildirmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını takip eden dönemde ahir zaman fitnelerinin ortaya çıkacağını ve karanlık günlerin yaşanacağını da haber verdikten sonra Arabî, sırlarla dolu esrarengiz kitabına son noktayı şöyle koymuştur: “İşte bundan sonra çok büyük bir fitne zuhur eder. Öyle ki; beldeler ele geçirilir, kullar gelip çatmış olan, boş ve heva ile dolu yeni bir yeryüzüne yönelir. Milletin hükmedicileri el değiştirir ve onların başlangıçta kendisine işaret edilene riayeti zorlaşır…” yenidunyadergisi.com 

Kısacası; Arabî’nin Osmanlı hanedanlığı ve devleti hakkındaki bu kadar isabetli kehaneti gerçekten yazılması ve bilinmesi gereken bir konu olduğu için paylaştım. Şunu da önemle belirteyim ki, bu gerçekleri kendi kafamdan üretmedim. Sadece ve sadece Arabî’nin eserindeki bilgilerle birlikte tarihin süzgecinde geçirerek ve de gerçek bilgilere ulaştıktan sonra sizlere sundum. Takdir, eleştiri, tenkit ve siz saygıdeğer okuyucularımın hakkıdır.