İki ay önce Fethiye’deyken Barbaros adlı bir çocukla tanıştım. Çocukları ne kadar çok sevdiğimi beni tanıyanlar bilir. Ama Barbaros biraz daha farklı geldi bana. Sanırım hem cana yakın hem de sevimli olduğu için bir başka sevdim onu. O gün Barbaros’la oynadıktan sonra “vakit geliyor” dedim kendi kendime. Bir başka değişle çanlar benim için çalıyor…

Barbaros belki de benim için bir şeylerin başlangıcı oldu. Ona kadar anne olmayı ciddi anlamda düşünmemiştim. Kendimi bir çocuğun sorumluluğunu alacak kadar yeterli bulmadığımdan sanırım. Çünkü anne olmanın kadına getirdiği ağır yükler var. Anne isen bakacak, öğretecek, koruyacak, yol göstereceksin. Bunlar çok büyük laflar değil mi?

Bir de “Hem kadın kalmak hem de anne olmak gibi bir sorunumuz daha var. Bu zamana kadar beni en çok zorlayan konulardan biri de budur. Anne olan arkadaşlarımın hemen hepsi kadınlıklarını ötelediklerini söylüyorlar.  Bir koltukta iki karpuz taşınır mı bilmiyorum. Düşünsenize çocuğunuzu emzirip uyuttuktan sonra eşinizle romantik akşam yemeği yemek için masa kuruyorsunuz. Sonra yemeğin ortasında çocuk ağlıyor. Gidip emzirip tekrar geliyorsunuz… Zor iş gerçekten… Ama erkeklerin çoğu hem iyi anne hem iyi eş istiyor. Yapmayınca da “Benim karım çocuktan sonra kendini iyice saldı” diye arkadaşlarına dert yanıyorlar. Onlara göre kolay çünkü…

Bir diğer argüman da şu: Belki de kadının kendini anneliğe hazır hissetmesinin temelindeki neden erkeğin ta kendisidir! Çünkü kadın doğası itibariyle kendini her zaman güvende hissetmek ister. Ancak güven duygusunu tam olarak aldığımızda “Evet şimdi anne olma zamanı” diyoruz. Bazen erkekler bu durumu anlayamayabiliyor. Her zamanki gibi kendilerini kapana kıstırılmış hissediyorlar. Ama diyeceğim o ki eğer bir kadın bir erkekten çocuk istiyorsa o erkek gerçekten güvenilir ve özel bir erkektir. Bu arada istisnalar kaideyi bozmaz…

Yani yukarıda tüm yazdıklarımı tek bir tuşla silip yerine şöyle diyebilirim. Belki de bu zamana kadar doğru babayı bulamadığım için kendimi anne olmaya hazır hissetmedim…

Bu cümleyi yazdıktan sonra birkaç tane kız arkadaşımı aradım. Yaşı 30’u geçmiş ama bekar olanları… Hepsi aynı şeyi söyledi. “Güvenemiyoruz!”

Çünkü anne olmak aynı zamanda doğru baba bulmayı da gerektiriyor. Yanlış baba bulmanın sonuçları ise tam bir felaket!

Bu sözlerim çocuğunu babasıyla büyütmek isteyen kadınlar içindi. Bazılarımız büyük bir güçle yalnız anne olmayı seçiyor ki ben o gücü kendimde göremiyorum… Belki de annemle büyüdüğüm için ne demek olduğunu bildiğim içindir…

Her şekilde bir kadın için anne olmayı seçmek ya da yalnız kalmak gerçekten büyük bir mesele! Bazı durumlarda çok isteseniz de olmuyor veya hiç hesapta yokken küçük bir el dokunuveriyor size…

Ben sanırım anne olmayı seçen kadınlardan biri olacağım. Artık ne kadar kadın olarak kalırım veya nasıl bir anne olurum ancak yaşayarak göreceğim.

Öyledir ya bazı şeyler. Yaparsınız ve görürsünüz. O zamana kadar yaptığınız tüm kuruntular boş çıkar. Her şey farklıdır çünkü konuşulduğu gibi değildir. Sanırım öyle olacak…

Ben bir gün küçük bir el tutmayı seçiyorum. Artık hazırım ve hayat ne getirirse “hoş geldin” diyorum…