Av. Gökçe Atabek

Anayasa Mahkemesi kararına yorumu aşağıdadır ve güncelliğini korumaktadır. 

Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu karar ile, Türk Ceza Kanunun 103. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendinde yer alan “15 yaşını tamamlamamış” kısmı ,sebebi ile ,birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar vermiştir.

Başvurucu Bafra Ağır Ceza Mahkemesi’nin kanunun iptalini isteme gerekçesinde ;cinsel istismara uğrayan çocuğun rızası olması durumlarında cezanın aşırı yüksek olduğudur. Kanunda çocuk tanımı yapılmış olup ,bu kişilerin rızasının kabul edilmesi ve başvuruya konu olması oldukça üzücü bir tablodur. Zira, böyle bir olay için rızanın kabul edilmesi ve cezanın düşürülmesi gündeme gelebiliyor ve kararlara konu olabiliyorsa; aynı tanım içerisinde bulunan çocukların ,ev alım satım yapması, ticarete atılması, işçi olarak çalıştırılması ve birer birey olarak toplumda her kesimin yapabileceği eylemleri ,kendi rızaları ile yapabilecekleri durumunu akla getirmektedir. 

Nasıl bahsedilen bu durum mümkün değil ise çocukların cinsel istismar suçunda rızası konusunun gündeme gelerek cezaların düşürülmesinin düşünülmesi de mümkün olmamalıdır.

Anayasa Mahkemesi bu iptal kararınıngerekçesinde ise; cinsel istismar suçunun en nitelikli halinin en düşük 15 yaşında olana uygulanmasının suç ve cezada korunmak istenen hukuki yararı ile müeyyide arasındaki orantıyı bozduğu ve tarafı olduğumuz sözleşmelerle de korunan çocuk haklarının söz konusu suç işlendiğinde ,failin çocuk olması halinde de cezada aşırıya kaçıldığı belirtilmiştir. 

Halbuki kanunda bu suç için öngörülen cezada herhangi bir aşırılık olmamasının yanında ,Anayasa Mahkemesi’nin iptali ile örneğin cinsel istismar mağdurunun 10-11 yaşlarında olması ve failin ise 40-50 yaşlarında olması halinde müeyyideninn hiçbir caydırıcılığı kalmayacak ve ülkemizde neredeyse her gün karşımıza çıkan bu suçun işlenme oranı daha da artacaktır.

Ayrıca söz konusu iptal ;6 aylık bir süreç sonunda yürürlüğe girecek ve bu süre içerisinde bir çözüm bulanamazsa ,kanunda bu bağlamda çok büyük bir boşluk oluşacaktır. 

Bu nedenle Anayasa Mahkemesi iptal kararında mevcut olan karşı oy gerekçesinde de belirtildiği üzere ivedilikle, kanun koyucu tarafından 

küçüklerin biyolojik ve psikolojik gelişimlerine ilişkin bilimsel veriler ile ,toplumda geçerli genel ahlak ve kültürel koşulları gözeterek ,cinsel istismar suçunu; suçun unsurlarını, işleniş biçimini, çocuğa ve topluma verdiği zararı dikkate alarak bir yaptırım belirlemesi önemlidir.

Kaldı ki ;bu durum toplum tarafından adalete duyulan güveni sarsacak ve mağdur olan kişilerin daha da mağdur olmalarına neden olacağı gibi, topluma geri kazandrılmaları da imkansız hale gelecektir.Üstelik söz konusu eylem söz konusu suçun mağduru üzerinde derin izler bırakmakta ve çocuk psikolojik olarak telafisi imkansız zararlara uğramaktadır. 

Bu halde bir çocuğun hayatının kararmasının karşılığında suçun failinin cezasının, ölçülü ve orantılı bulunmaması kanaati oldukça vahim görünmektedir.

Tüm dünyada ve ülkemizde sürekli olarak artış gösteren bu ve benzeri suçlar için ceza kanunlarının caydırıcılığı büyük önem arz etmektedir. Bu ve benzeri suçların işlenme oranını azaltmak topluma verilecek eğitimlerin yanı sıra büyük ölçüde işlenen suç karşısında verilecek ,ceza ile mümkündür. Anayasa mahkemesi iptal gerekçesinde belirtilen failin çocuk olması hali için kanunun farklı şekilde koruma imkanı zaten mevcuttur. Bilindiği üzere Türk Ceza Kanununun 31. Maddesi ile failin çocuk olması hali düzenlenmiş ve çocuk hakları korunmuştur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesinde belirttiği bu hususun iptale konu olmaması gerektiği kanaatindeyiz.