Gündemde  uzun süredir ev sahipliği yapan korona salgınından sonra, dünya  ABD'nin Minneapolis eyaletinde dolandırıcılık suçuyla yakalanan George Floyd’un  polisler tarafından acımasızca öldürülmesini ve Amerika’nın yangın yerine dönmesini konuşmaya başladı.Öyle ki salgın tedbirleri kapsamında alınan sokağa çıkma yasağına aldırış etmeyen protestocular dükkanları yağmalamaya ,seslerini duyurma çabasında Amerika’nın vazgeçilmez tarihi ‘kara lekesine’ kafa tutuyorlar. Lon Angeles’tan Brooklyn ‘e Chicago’dan  Louisville’e ,bu ırkçı cinayete karşı halkın isyanı hakim ve daha da süreceğe benziyor .

 Demokrasi ,özgürlük ,insan hakları konularında öncü gelen (!) Amerika Birleşik Devletleri’nde geçen bu ırkçı cinayete “Şaşırdım!” diyenlerin bu ülkenin tarihini tekrar incelemesini öneririm. 

Bilenler için hatırlatma, bilmeyenler içinse ufak bir bilgilendirme ile tarihte Amerika’nın ırkçı ve acımasızca rasyonelize ettiği ölümlerin detaylarına bakalım.

ABD’nin ırkçı güdüsü 17. Yüzyıl da , kıtayı keşfeden Avrupalılarla birlikte Kızılderilililer üzerinde gerçekleşti. Hıristiyanlığı aşılama, bölgedeki yerel halkı  asimile etme  çalışmalarıyla birlikte halk, kendi kültürü ve geleneklerinden yabancılaştırıldı. 

Hezimete uğrayan diğer  topluluk ise , ‘köle’ denilince aklımızda hayali canlanan siyahi bedenler yani; değeri paha biçilemez olan insanın varlığının alınıp satıldığı, işçi sıfatından çok dönemin asilzadelerinin her türlü insan gücünün yetemeyeceği işlerin yaptırıldığı, yurtlarından koparılıp getirilen Afrikalılar.. Hayvanat bahçelerinde elleri zincirli sergilenmekten tutun , rengi siyah olduğu için sadece hizmetçilik yapmaya layık görülmelerinden pek çok çirkinliğe 1865 yılına kadar maruz kaldılar.

1865’te köleliği Amerika toplumunda yasaklayan ve tarihe ‘ABD’de köleliği bitiren adam’ olarak geçen Abraham Lincoln, siyahilere umut oldu. Teorik olarak özgür olan siyahilerin çoğu yeni haklarından yararlanma ; oy verme, yargıç seçilme,şerif olarak çalışma ve hukuk alanında eşit haklarından yararlanmaya çalışıyorlardı.Ama ne yazık ki  siyahilerin istekleri kağıt üzerinde kalırken  , Abraham Lincoln ise tarihte ilk suikasta uğrayan Amerika başkanı olarak tarihe geçti.

1960lı yıllarda siyahi yurttaşlarla beyaz Amerikalıların eşit haklara sahip olması yeniden gündem  oldu ve Martin Luther King önderliğinde yeni kazanımlar elde edilmeye çalışıldı. Mücadelesini henüz tamamlayamamışken King, 1963'te ‘Washington’a Yürüyüş’ esnasında yaptığı ‘Bir Hayalim Var’ (I have a dream) konuşmasından 5 yıl sonra, 4 Nisan 1968’de suikasta uğrayarak öldürüldü.

Peki, derilerinin rengi ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit haklara sahip , özgür bireyler olacağını ‘hayal’ eden Martin Luther King ‘in hayali gerçek oldu mu?

Afrikalı Amerikalılar, 1970li yıllarda polis teşkilatlarına girmeye başladılar.Şerif , kongre temsilcisi , belediye başkanı ünvanına sahip olabildiler. Orduda subay olma ayrıcalığını kazandılar.Hatta 2008 yılında, siyahi bir başkan seçildi; Barack Obama.. 

Siyasilere yapılan ayrımcılığın ,baskının ve şiddetin bittiğine dair örnekler olsa da , ötekileştirme ve ırkçılığın hala devam etiğini görüyoruz.

Yakın tarihteki örnekler;

17 temmuz 2014: Eric Garner , Newyork ‘ta bir sokakta sigara satıyordu. Polis tarafından gözaltın alınırken boğularak öldürüldü. Ölümüne neden olan polis aklandı.

4 Nisan 2014: Walter Scott, fren lambası bozuk olduğu gerekçesiyle durduruldu. Kaçarken polis tarafından  silahla sırtından vurularak ölüdürüldü.

19 Nisan 2015: Freddie Gray , silah taşıdığı için gözaltına alınırken görmüş olduğu şiddet nedeniyle can verdi.

6 temmuz 2016: Philando Castile, aracı durduruldu, ‘ehliyetine uzanırken’ polis tarafından öldürüldü.Mahkeme polisi suçlu bulmadı.

25 Mayıs 2020: George Floyd, gözaltına alınırken boynuna basılan Floyd ‘un son sözleri ‘Nefes Alamıyorum ‘ oldu.

Sonuç olarak, feodalizmin faşizme dönüşmesini net gözlerle gördüğümüz Amerika ‘da Siyahîlere orantısız şiddet uygulayan polislerin çoğu mahkeme tarafından aklanıyor. Bu durum ise geniş çaplı protestolara ve isyanlara neden oluyor . Son yaşanılan olayla birlikte de artık kolayca üstü kapatılmayacak duruma doğru ilerlediğini görüyoruz. Tabi ki bu durumun sosyo-ekonomik eşitsizliğin de artış göstermesiyle daha da alevlendiğini söyleyebiliriz.Trump’ın seçimi yaklaşırken seçim  kaygılarına ek olarak , bu olaydaki tutumunun da etki edeceğini görmek mümkün ..