Amerika neyimiz olur?
Mustafa GÜDEN
Yıllardır ülkemiz insanında yaygın bir görüş vardır; “Türkiye’yi Amerika idare ediyor, Amerika istemeden Türkiye’de yaprak kıpırdamaz, Amerika desteklemeden Türkiye’de kimse iktidar olamaz” gibi teslimiyet sözcükleri maalesef belleklere kazındı.
İnkar etmeyelim; Amerika yıllar boyunca Türkiye’yi istediği çizgide tutmakta maharetini gösterdi. Siyaset dizaynından, toplum dizaynına, hatta sanayi yatırımlarına kadar pek çok alanda Türkiye üzerinde etkin söz sahibi oldu.
…
Gürkan Zengin’in, Türk dış politikasında Davutoğlu etkisini anlattığı “Hoca” adlı kitabını okurken bir tespitim oldu.
2002 yılında ABD’de katıldığı bir toplantıda Ahmet Davutoğlu, ABD’lilere şöyle diyordu:
“Dünyanın George W. Bush gibi Teksas’lı bir Sezar’a değil, Boston’lu bir Marcus Aurelius’a, yani dünyaya adalet ve barış getirecek bir bilge kral’a ihtiyacı var.”
Zengin, bu satırların hemen altına not düşmüş; “Bu konuşmanın yapıldığı tarih 2002 idi. Boston’daki Harvard Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Obama’nın Beyaz Saray’daki başkanlık koltuğuna oturmasına daha altı yıl vardı” diye.
Davutoğlu bu konuşmayı yaptığında henüz Dışişleri Bakanı da değildi.
Bu satırlar; zihnimde “Davutoğlu bu konuşmayı yaparken Obama ile tanışıyor muydu?” sorusunu uyandırdı. Üstelik zihnimdeki soruyu güçlendiren bir başka gelişme Başbakan’ın son ABD gezisinde yaşandı. Nerdeyse “kafamdaki sorunun cevabını buldum” diyeceğim, ama biliyorum ki, bu sadece “kişisel yargım” olur.
…
Peki neydi o beni “cevabı buldum” dedirtecek noktaya getiren olay;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD gezisinde, danışmanlarından birinin, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'a anlattığı “Obama-Erdoğan diyaloğu” çok ilgi çekiciydi.
Görüşmenin sonundaki diyaloğu şöyle anlatıyor danışman:
“1.5 saatlik görüşmenin sonunda Erdoğan, 'Siz bundan böyle herhalde seçim çalışmalarına ağırlık verirsiniz. Şunun şurasında 13-14 ayınız kaldı' dedi. Obama biraz sıkıntılı, 'Siz seçim sınavını bir kez daha başarıyla atlattınız. Ne mutlu. Benim işim sizin kadar kolay değil' diye iç çekti. Erdoğan güldü: 'İsterseniz, gelip seçim mitinglerinizden birinde konuşayım!' Obama'nın şaşkınlığını görecektin."
Şafak’ın “Obama gel dese, Başbakan kalkıp gelir mi?” sorusuna danışmanın verdiği cevap da ilginç; “Vallahi de gelir, billahi de gelir ve Obama'ya destek için çatır çatır miting yapar.”
…
2002 yılında Davutoğlu, Amerikalılara, “Dünyaya Boston’lu bir bilge kral lazım” diyor, altı yıl sonra Boston’daki Harvard’dan mezun bir Afrikalı ABD Başkanı oluyor.
Bugünlerde de Başbakan Erdoğan, “seçim kaygısı yaşayan” Obama’ya latife bile olsa “İstersen seçim mitingine geleyim” diyor.
Bilirsiniz; bizim siyasilerin, hele ABD Başkanlarına latifeleri bugüne dek pek duyulmamıştır.
…
“Geçen zamanda Obama bir Marcus Aurelius olabildi mi?” sorusunun cevabını da Davutoğlu’ndan duymak isterdim. Ama herkesin bildiği bir şey var; en azından “George W. Bush gibi bir Sezar” olmadı.
…
Yazımızı, ilk paragrafa atıf yaparak bitirelim; “Amerika desteklemeden Türkiye’de kimse iktidar olamaz” diyordu ya yıllardır bizim insanımız; bundan sonra ABD halkı da “Türkiye desteklemeden ABD’de kimse Başkan olamaz” der mi?
…
Yorumlar