TBMM
Gül, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, kutsal kitaplara yönelik şiddeti uluslararası hukukun ihlali olarak tanıyan ve bu tür eylemleri şiddetle kınayan karar tasarısının kabul edilmesini değerlendirdi.
İslam düşmanlığının Batı'da adeta bir veba gibi topluma sirayet etmesini ve artık hastalıklı bir sosyolojik temele oturmasını uzun süredir endişe ile takip ettiklerini söyleyen Gül, bu sürecin aşırı sağcı siyasetçilerin sorumsuz söylemlerinden daha ileri götürülerek, fiziki saldırı boyutuna taşındığına işaret etti.
Farklı ülkelerde Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırıların art arda ve sistematik olarak gerçekleştiğine dikkati çeken Gül, "Bu menfur saldırılar, Mushaf'a el uzatmak, Dini Mübin'den toz zerresi bile eksiltmez ancak yapanın alçaklığını 8 milyar insan nezdinde tesciller. Kutsal kitabımıza yönelik saldırılar apaçık bir insanlık suçudur." diye konuştu.
Bunun artık Birleşmiş Milletler tarafından da tescillendiğini ifade eden Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun söz konusu kararını yerinde buluyorum. Geç kalınmış bu karardan daha önemli olan ise uygulanmasıdır. Bütün ülkeler, büyük bir sorumluluk hissi ile bu tarz eylemlere karşı hukukun işaret ettiği çerçevede yaptırımlarını uygulamalıdır. Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırılar 'ifade özgürlüğü' kılıfı ile ört bas edilemeyecek kadar ağır bir suçtur. İlgili ülkelerin artık bu tarz saldırıları soruşturma konusu etmesi gerekiyor. Türkiye'nin de içerisinde yer aldığı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bu meselelerin takibinde önemli görevler ifa edecektir. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Kur'an-ı Kerim'e yönelik bu saldırılar bir kıvılcımdır. Bu kıvılcımın adı İslam düşmanlığıdır. Kıvılcım büyük bir yangına dönüşmeden, üye devletlerin ülkemizin gösterdiği hassasiyeti paylaşması lazım. Diğer üye ülkeler Türkiye'yi bu alanda yalnız bırakmaktadır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hangi din, hangi görüşten olursa olsun insanlığa yönelik saldırılara ilişkin mevzuat temelinde adımlar attıklarını kaydeden Gül, "Biz bu adımları atarken bütün ülkelerden de aynı duyarlılığı bekliyoruz. Konu bir ülkenin ya da milletin meselesi değildir; insanlığın konusudur. Bu bağlamda uluslararası örgütlere, sivil toplum kuruluşlarına ve medyaya önemli sorumluluklar düşmektedir." dedi.
AA