DEVRİM OTOMOBİLİ Muhterem okuyucularım; Ağır Sanayimizin az bilinen, unutturulan veya önü kesilen efsanelerinden ve Cumhur Başkanı Cemal GÜRSEL'in talimatlarıyla 1961'de üretilen, Türkiye’nin ilk ve tek otomobili DEVRİM'in hikâyesi ile devam ediyorum köşe yazıma. Amacım bir dönemi ve zihniyetini kendi şartlarına uygun hatırlatmaktır. DEVRİM'İN ÖLÜM FERMANI 30 Ekim sabahı yayınlanan gazeteler, ağız birliği etmişçesine “Devrim yolda kaldı”, “Devrim’in benzini bitti”, “Devrim ancak 200 metre yürüdü”, “Şarklı kafasıyla otomobil yaptık” başlıklarıyla çıktılar. 129 gün önce tohumu atılan Devrim, 29 Ekim 1961 günü doğmuş ve o gün ölmüştü. Devrim’in defterinin dürülmesi hakkında “Basın olayı bu kadar olumsuz işlemeseydi çok daha farklı sonuçlar alınabilirdi. O günlerde gazetelerde bir de fotoğraf yayınlanmıştı. İngiltere Kraliçesi’nin limuzini yolda kalmış. Lordlar arkadan itiyorlar. Limuzin de yolda kalabilirdi, denenmemiş Devrim de” diyor Rifat SERDAROĞLU. “Basının büyük bir güç olduğu ve aralarında uzun vadeli çıkarları gözetenlerin pek ender bulunduğu kanısına varmıştım. Biz seri üretime uygun bir otomobil yapmadık. Bir prototip yaptık. Şayet ilk imalat problemsiz olursa daha kötü olur, eksikler geliştirilemez. İşte bu anlaşılamadı” diyen Şecaattin Sevgen ise olaya farklı bir yönden yaklaşıyor. Devrim otomobilleri için söylenen olumsuz sözler sadece “yürüdü, yürümedi” noktasında yoğunlaşmamıştı. O dönemde bir ithal otomobil 500 bin liraya satılırken, Devrim'in üretimi için “tahsis” edilen 1 milyon 600 bin lira da dile düşmüştü. Salih Kaya SAĞIN’ın bu konuda söyledikleri ilginç: “Bize 1 milyon 600 bin lira tahsis edilmişti. Aynı yıl orduda süvari birlikleri kaldırıldığı halde Tarım Bakanlığı bütçesine ‘at neslinin ıslahı’ için konulan 25 milyon lira ödenekten kimse söz etmiyordu. Hâlâ merak ederim, at neslinde o günden bu yana bir gelişme sağlanmış mıdır?” Görevlerinin Türkiye’de motoruyla birlikte bir otomobil yapılacağını kanıtlamak olduğunu, sıfırdan başlayarak bunu ispatladıklarını belirtiyor Sağın. “Otomobilin motorunu çalıştırdığımız gün Cemal GÜRSEL’le birlikte görmeye gelen bir bakan, ‘Motor çalışıyor da; iktisadi olur mu?’ diye soruyordu. Tebrik ederiz, iyi olmuş demediler de, ekonomik olur mu, dediler. O an için ekomomik olmayacağı son derece doğal. Çünkü zaten prototipti. Bakanın bu sözü hepimizi cidden çok üzmüştü. Bir ülke düşünün ki ‘Motor yapılamaz’ densin. İmkânsız bir sürede motor yapılsın ve küçümsensin. Bu otomobil yürüdü ve hâlâ yürüyor. Biz kendi Amerika’mızı keşfettik, ama otomobile bir ruhsat bile alamadık” derken yaptıklarının anlaşılmamasından duyduğu hüznü yansıtıyor. Gerçekten de Salih Kaya SAĞ’ın dediği gibi ruhsat bile alınamamıştı kendi otomobilimiz için. Eskişehir İl Trafik Müdürlüğü’ne bir kaç kez tescil, ruhsat ve plaka için başvurulmuş ancak, “Menşe şahadetnamesi olmadığından ruhsat verilmesine imkân bulunmadığı tesbit edilmiş olup bilgi edinilmesi...” diye başlayan resmi yazılarla cevap gelmişti. Konuyla ilgili olarak Necmettin ERBAKAN şunları söylüyordu: “Biz o sıra Gümüş Motor’u kurmuş, su motoru imal ediyorduk. Her şeyiyle yerli bir motordu bu. Ve o zamanın şartlarına göre sanayileşme adına çok önemli bir atılımdı. Ürettiğimiz motorları bir sanayi kongresinde devletin üst kademedeki bakanlarına ve bürokratlarına gösterdik. Dedik ki; ‘Bakın her şeyiyle yerli bir motor yaptık. Bu yapılabiliyorsa kendi otomobilimizi de hayli hayli yapabiliriz. Türkiye bir an evvel otomobil imalatına başlamalıdır.’ Bu tekliflerimiz çok büyük ilgi gördü ve o zamanki Milli Birlik Komitesi bizden bir rapor istedi. Biz de bir rapor hazırlayıp yetkililere takdim ettik. Devrim otomobillerinin kendi tavsiyeleri üzerine yaptırıldığını söyleyen Başbakan ERBAKAN “Bu otomobilin benzininin yeteri kadar konmamış olmasını, yıllarca aleyhte bir mesele gibi kullanmaya çalışmışlardır. Bu onların kıymetini gösterir. Devrim otomobili çok büyük bir başarıdır. Bugün Türkiye’de otomobil yapılıyorsa o otomobillerin yapılmış olmasıyla bu adımlar atılmıştır. Fakat asıl önemli olan hiç bir ülkede olmayan menfi güçlerdir. Devrim otomobili konusunun aslı budur.” ŞANSI YOKTU Dönemin Ulaştırma Bakanı Orhan MERSİNLİ’ye göre otomobil; Görücüye çıktığında emme manifoldu kapakçığının kapatılması unutulmamış olsaydı, Ankara’da Cemal GÜRSEL’e sunulmaya götürülürken deposuna benzin doldurulsaydı, TBMM önüne giderken ‘Yolda Mobil’e uğrar benzin alırız’ denmesine rağmen, benzin istasyonuna girilmesi kalabalık ve aceleci polis koruma araçları tarafından engellenmeseydi, Devrim’i yapan mühendisler, Ankara programını bilseler ve ‘nasıl olsa yalnızca gösterilecek’ diyerek henüz denenmemiş siyah Devrim’i Ankara’ya götürmeselerdi, Cemal Paşa’nın canı o anda Bej Devrim yerine Siyah Devrim’e binmek istemeseydi ve hepsinden önemlisi basın (her zamanki dıştan kumandalı basın) olayı bu kadar çarpıtıp, büyütmeseydi!.. Bütün bunlar olsaydı yine de bugünlerde ülkemizin yollarında Devrimler dolaşıyor olur muydu bilinmez. Kendi uçağını, fabrikasını yaptırmayan, kendi ağır sanayiini, kendi demiryolunu yok etmeye çalışan zihniyet, kendi milletinden korkan menfaatperest ve dıştan kumandalı zihniyet devam ettiği müddetçe Devrimlerin dolaşması elbette zor olacaktır. Ama Devrim’in şansı yoktu!..